Değerli okurlarım, Bugün 18 Mart 2020, yani Çanakkale Zaferi’imizin 105’inci yıldönümü. Ülkemizin içinde bulunduğu bu zor dönemde, birlik, beraberlik ve dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var, tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi. Necip Türk milleti tarihin her evresinde çeşitli zorluklar, badireler yaşamış ve bu zorlukların üstesinden gelmiş bir millettir. Dün Çanakkale’de olduğu gibi bugün de bu çıkmazların ve badirelerin üstesinden geleceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Yeter ki tefrikalara, nifak tohumlarına fırsat vermeyelim. Bir insan, bazen yaşamının özellikle gençlik yıllarındaki başarısını ömür boyu duyumsar. Okulda veya iş yaşamında başarılı kişi yaşamının her diliminde, karşılaştığı her zorlu dönemeçte o başarısını bir kez daha yaşar; kendisine, “Geçmişte başarmıştın şimdi de yapabilirsin!” der.
Miletlerin tarihi de tıpkı insanların geçmişi gibi değil midir? Bundan ötürüdür ki geçmişin önemli bir kilometre taşı ulusun belleğinde hep tazeliğini korur. Zaten tarihteki en yeni olay insanların belleğinde en taze olandır. Bu anlamda yeniliğe zaman işlemez. Birkaç yıl önce yaşanmış bir olay ülkenin gündeminden kayıp gitmiştir. Asırlar öncesi kadar eskimiştir.105 yıl önce yaşanmış bir olay insanların yüreğinde, beyninde tazeliğini korumaktadır ve adeta dün olmuş gibidir.
Değerli okurlarım, birçoğunuz biliyorsunuzdur, Mustafa Kemal önderliğinde 18 Mart yaşanan kahramanlık destanını.
Siz değerli okurlarımı sıkmadan kısa bir şekilde tarihe tekrar döndürüp bilgilerinizi tazeleme gereği hissettim. Dünya tarihinde 18 Mart Çanakkale Savaşı tarihin en büyük deniz ve kara savaşlarından birisidir. Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında gerçekleşmiştir. 18 Mart 1915 yılında başlamış, 9 Ocak 1916 tarihinde sona ermiştir. Nedenleri ve sonuçları çoktur ama biz bilinen ve önem arzeden birkaçını tekrar sıralayalım dilerseniz.
En önemli nedenlerinden birisi İngiliz ve Fransızların İstanbul'u ele geçirmek istemesi. Çünkü İstanbul'a giden yol Çanakkale Boğazı'ndan geçmektedir.
Bulgar ordularının İstanbul kapılarını zorlaması,
İstanbul ve boğazların güvenliğinin tehlikeye girmesi...
Anadolu’daki petrol yataklarını ele geçirmek...
Balkan Savaşları'nda yara almış Osmanlı Devleti’ne ikinci hamleyi vurarak tamamen çökertmek...
Bu sayede de Avrupa'ya açılabilme emellerini gerçekleştirmek...
İki Alman gemisinin Akdeniz'de İngiliz ve Fransız donanmasından kaçarak Türk bayrağı altında Rus limanlarını bombalaması sonucu Osmanlı Devleti'nin bu sebeplerden dolayı savaşa girmek zorunda kalması ve müttefiki olduğu Almanya'nın savaşı kazanacaklarına inanması gibi sebepleri sıralayabiliriz.
Sonuçlarına gelirsek;
Çanakkale Savaşına Osmanlıdan 500 bin, İngiltere’den 400 bin, Anzak ve Fransa dan 125 bin civarı asker bu savaşa katılmışlardır.
Bu savaşta 253 bin Türk askeri şehit düşmüştür,
İtilaf devletlerinden ise 250 bin civarı ölü olmuştur.
Çok şiddetli çarpışmalar olduğu biliniyor.
Hatta havada çarpışan mermiler sergileniyor.
Vatanını korumak için yiğit Mehmetçiklerimiz gözünü kırpmadan ölüme koştular ve canları pahasına Çanakkale’yi savunuyorlar.
“Hey onbeşli” türküsünün hikayesi de buradan gelmektedir.
Cephede meydana gelen boşlukları doldurmak için, diğer cephelerden asker getirilemediğinden, en yakın çevreden başlayarak, 15 yaşın üstündeki eli silah tutan bütün gençlerin Çanakkale’ye sevk edilmeleri üzerine bu türkü söylenmeye başlamıştır.
O yıllarda Tıbbiye (Tıp Fakültesi) ve liseler mezun veremedi, çünkü okullarını bırakıp cepheye koştular ve bir daha gelemediler.
Nusret Mayın Gemisi’nden tutun da, Seyit Onbaşı’nın kahramanlığına kadar o kadar çok olay var ki, yazmakla bitmez, sayfalar yetmez.
Bunlar zaten birçok yerde yazılıyor söyleniyor bilinen şeyler.
Kısaca, Çanakkale Boğazı’nda gerçekleşen deniz savaşları ve Gelibolu Yarımadası’nda yapılan kara savaşları sonunda denizde ve karada kazanılan zaferler tarihe Türk’ün gücünü altın harflerle yazdırmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ölümsüz lideri Gazi Mustafa Kemal’in üstün liderliği ve dehasa özelliğiyle,
Kahraman silah arkadaşları Mehmetçiğin mukaddes vatan mücadelesinin azmi birleşerek, kazanılan bu zafer sonucunda “Çanakkale Geçilmez” destanını yazılmıştır.
Gemilerde “jurnal” adı verilen bir seyir defteri bulunur.
Gemi limandayken ya da seyir halindeyken yaşanan gelişmeler bu jurnal defterine kaydedilir. Örneğin, Cebelitarık boğazı geçilirken “03.00 Cebelitarık’a girildi” , “07.00 Cebelitarık geçildi” yazılır.
Ya da İstanbul Boğazından geçerken “08.00 İstanbul Boğazına girildi, 13.00 İstanbul Boğazı geçildi” gibi notlar yazılır.
Ama aynı gemiler Çanakkale Boğazına geldiklerinde jurnal defterine bunlar yazılmaz. Çanakkale Boğazı seyri tamamlandığında jurnale “09.00 Çanakkale çıkıldı” yazılır.
Ya da “15.00 Şehitler Abidesi 2 milden selamlandı” şeklinde not düşülür.
Çünkü herkes bilir ki bu dünyada her yer geçilir ama Çanakkale Geçilmez.
Dünyadan yabancı devlet adamlarının ve Çanakkale Savaşına katılıp yenilen ülkelerin generallerinin söyledikleri birçok sözler var ama ben hepsini yazamayacağım, yerim kalmadı. Sadece bir örnek vererek konuyu kapatacağım.
“O genç ve dahi Türk şefinin o esnada Çanakkale’de bulunması, müttefikler bakımından talihin en acı darbelerinden biridir” demiş mağlup İngiliz amiral.
Bu vesileyle başta dünyanın saygıyla andığı, eşsiz komutanımız, liderimiz ve önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, tüm şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.
Ne mutlu bize ki böyle bir zaferin mirasçılarıyız ve ne mutlu bize ki Atatürk gibi dünya tarihinden eşine az rastlanacak bir lidere sahibiz.
!#**m594**#!