MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında dijital yayın platformu Netflix'i hedef aldı. Magazin programlarını da topa tutan Bahçeli, çok sert ifadeler kullandı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Bahçeli’nin konuşmasından satır başları:
Her rüzgara yelken açan, her telkine kapı aralayan bir siyaset anlayışının ne olgunluğundan ne omurgalı duruşundan söz edilebilir. Basit ve bayağı siyasetin ömrü pişkinlikle gelip geçecektir.
Türk siyasetinin çözüm bekleyen en önemli sorunlarından birisi bu tip siyaset ve siyasetçi akımının varlığıdır. Bugün ne yaşıyorsak izleri dündedir. Bugün neyle karşılaşıyorsak hedefleri yarındadır. Küçük heveslerden büyük hedeflerin çıkmayacağı berrak şekilde görünecektir. Hedefi büyük olanın inancı da büyüktür.“SABIRLA 2023’TEKİ ZAFERE YÜRÜYORUZ”
Maksat milletimizi güzelliklerin en güzeliyle buluşturmaktır. Biz insan üstü bir gayretle çalışıyoruz, Geceyi gündüze katıyoruz, azımızı çok yapmak için sürekli çabalıyoruz. Cumhuriyetin 100. yıldönümüne adım adım hazırlanıyoruz.
İnsanımızın yüreğine yağmur gibi yağıyor, umutlarını yeşertiyoruz. Sözümüzle, sevdamızla, samimiyetimizle, sabrımızla, sadakatimizle, sağduyumuzla 2023’teki zafere yürüyoruz.
Şunu bir defa açıkça ifade etmek durumundayım ki ülkemizin hiçbir yerinde Zillet İttifakı’nın iddia ettiği gibi bir Türkiye tablosu yoktur. Çürük çarık zihniyetlerin hiçbir sözü söz değildir. Yalandan vergi alınmış olsaydı, yalancı siyasetçilerinin hepsi iflas bayrağını çekmekten kurtulamazdı.
Aziz milletimiz siyasi sahtekarlara dün olduğu gibi yarın da prim vermeyecektir. Sahte bir gülümseme ile kalabalıkların içine giren samimiyetsiz ve kifayetsiz siyasetçilerin herkesi kendileri gibi ahmak sanmaları çarpıklıktır.
“ERDOĞAN YÜZDE 50’Yİ FERSAH FERSAH AŞARAK SEÇİLECEK”
MHP 18 Şubat 2022’den beri 493 ilçemizi ziyaret etmiştir. Çok şükür milletimizin tamamıyla kucaklaşmanın huzurunu yaşıyoruz. Cumhur İttifakı Türkiye’nin her yerinde milletiyle oturup kalkıyor. İnsanımıza muhabbetle dokunuyor. Gittiğimiz her yerde gördüğümüz gerçek şudur; 2023’te Cumhur İttifakı sandıktan açık ara farkla çıkacaktır.
Millet İttifakı’nın şapkadan çıkaracağı aday kim olursa olsun, Cumhurbaşkanımız Erdoğan yüzde 50’yi fersah fersah aşan bir oranla yeniden Cumhurbaşkanı seçilecektir.
“ÇIKARSINLAR ADAYLARINI GÖRSÜNLER HANYA’YI KONYA’YI”
Zillet ittifakının adayını açıklamamasında bilinçli bir taktik mi söz konusudur yoksa demir bir çatlak mı etkilidir. Çıkarsınlar adaylarını görsünler Hanya’yı Konya’yı. Kolayca yıpranacak meçhul bir adayı arayıp aramadıklarını, böylesi bir akıl tutulmasına düştükleri bir diğer muammadır.
“KILIÇDAROĞLU KENDİNİ KANDIRIYOR”
‘Kasım’da seçim olabilir’ diyen Kılıçdaroğlu ya kendini kandırıyor, ya da paraşütsüz uçuyor. Bizim tavsiyemiz en yakın kliniğe müracaat etmesi ve tedavi altına alınmasıdır.
Henüz ortak adayda anlaşamayan birbirine çalım atmaktan haz alan, birbirlerinin aleyhine kulisleri kaynatan siyasi partilere Türkiye’mizin emanet edilmesi, istikbalimizin hiçe sayılmasıdır.
“TÜRK DE OLAMIYORSANIZ İNSAN OLUN BARİ”
TÜSİAD Başkanı İsveç ve Finlandiya’nın yanında saf tutmuş. Neymiş geleneksel politikalara dönmeliymişiz, fakirleşerek büyüyormuşuz. Bir kez olsun milli olsun, Türkiye’nin meşru tezlerine destek verin, vermiyorsunuz bari objektif konuşun, adam gibi konuşun. Boş yapmayın, Türk de olamıyorsanız bari insan olun.
TÜSİAD’ın göz kırpıp selam durduğu İsveç Kandil’in finans koridoruna dönüşmüştür. Bu ülke bölücü terör örgütünün Kuzey Avrupa kampı haline gelmiştir.
TÜSİAD ile zillet ittifakı mutlu mudur? Brüksel’de toplanan NATO Savunma Bakanları toplantısında İsveç yapımı tanksavarların muhataplarına gösterilmesi ihanet cephesinin nerelere ulaştığının delilidir.
“SÖZDE KOMEDYENLERİN ROL ALDIĞI DİZİLER HADDİNİ AŞMIŞTIR”
Üzülerek ifade etmeliyim ki, toplumsal bünyeyi ur gibi saran şiddet vakalarında bir türlü azalma, zayıflama ve gerileme emaresi görülmemektedir. Aile faciaları, vahşet haberleri, seri cinayetler, kan donduran diğer menfur hadiseler maalesef milli vicdanı derinden yaralamaktadır.
Bazı diziler, gösterişe ve mübalağaya yaslanmış magazin programları, karamsarlık servis eden haberler hepimizi ve herkesi rahatsız etmektedir. Sabahın en erken saatlerinden gecenin geç vakitlerine kadar kavgadan, kargaşadan, kutuplaşmadan, değerlerimize yönelik linç girişimlerinden başka ekranlarda hiçbir şey göze çarpmamaktadır. Gidişat iyi değildir.
Şiddeti aşağı çekmek amacıyla konunun uzmanları ve muhatapları tarafından iştirak edilecek geniş katılımlı bir şura toplantısı başta olmak üzere her çareye müracaat edilmelidir.
Netflix'de küfür ve en seviyesiz esprilerin yer aldığı, şarlatanlıktan öte bir meziyeti olmayan sözde komedyenlerin rol aldığı diziler artık haddi aşmıştır.
Aile hayatı son sığınaktır. Bu sığınağın yağmalanması için planlı bir propaganda devrededir. Küfür etmenin neresine güleceğiz? Kadını metalaştıran, erkeği yozlaştıran ucube dizi sahnelerinin neresini beğenip takdir edeceğiz?
ALÇAK BİR KUMPAS
Bir yanda magazin programlarıyla gözümüzün içine sokulan bohem ve aşağılık hayatlar varken, diğer yanda bu hayatları yaşayanların özgürlükçü ve hümanist poz vermeleri çelişkidir, alçak bir kumpastır.
Sebze ve meyve fiyatlarını eleştirip, mesela lüks bir mekanda veya tatil beldesinde, dar gelirli bir ailenin neredeyse bir aylık mutfak masrafına eşdeğer bir parayı bir saatte harcayıp gününü gün eden ve kursaklarını dolduranların ya da geceliği bir memurun aylık maaşına eşdeğer bir otelde keyif sürüp “ne olacak bu memleketin hali” diye gevşek gevşek konuşup, vur patlasın çal oynasın havasıyla har vurup harman savuranların; veya ön kapıda mağdur, arka kapıda mağrur; görünüşte düşünceli ve duyarlı, esasta fırsatçı, faizci ve fazilet yoksunu tatlı su solcularının, meyhane devrimcilerinin, merdane gibi dönen devşirmelerin, “böyle ekonomi olur mu, bu fiyat artışları ne olacak” diye sorup arkaya dolandıktan sonra yatlarla dolaşan, katlara doluşan, sonradan cebi para görmüş üçkağıtçı demokratların bize anlatacak, bizimle paylaşacak hiçbir şeyleri olamaz.
Değersizliğin kuyusuna düşenlerle yol yürünemez, ortak bir gelecek hayali kurulamaz. Sözde gazeteci ve kiralık kalemlerin televizyon ve gazete köşelerinde, zillet ittifakının muhtemel adayını tartıştıkları kadar asıl ve öncelikli olarak ahlaktaki çözülmeyi tartışmaları gerekmiyor mu? Bunu beklemek haksız bir beklenti mi?