Norveç’in kuzeyinde Svalbard takımadalarının en büyük adası Spitsbergen’dir. Bu takım adalar Norveç’in idaresinde bulunmasına karşın, Svalbard Anlaşması uyarınca diğer ülkelerin de ada üzerinde ekonomik ve bilimsel faaliyetlerde bulunma hakkı vardır. Kuzey Kutbu’na çok yakın olan bu ada grubu, eskiden yılın büyük bölümünü “gletsjer” olarak adlandırılan kalıcı buzullarla ve karla kaplı geçirirdi. Ama artık o yıllar çok geride kaldı.
1988 yılından bu yana Groningen Üniversitesi’nden ekolojist ve biyolog Maarten Loonen her yıl yaban kazlarını gözlemlemek için iki ay boyunca Spitsbergen’e gidiyor ve orada yaşıyor. Loonen, adadaki Hollanda bilimsel araştırma istasyonu şefi olarak da görev yapıyor Adadaki kuş türleri, özellikle yaban kazları ve onların ekosistem üzerindeki etkilerini inceliyor.
‘BAZI TÜRLER YOK OLUYOR’
Maarten Loonen ilk birkaç yıl yalnızca bilimsel çalışma sınırlarında kaldı ama son zamanlarda gerçek bir iklim aktivisti haline geldi. Loonen, Spitsbergen’deki manzaranın tamamen değiştiğini ve hayvanların farklı davrandığını, bazı türlerin de yok olmaya başladığını söylüyor.
Katıldığı televizyon programında bu durum hakkında duygusal bir şekilde konuşuyor: “Maalesef bazen dayanamıyorum. Hızla değişen iklim beni paniğe sürüklüyor. Neler olup bittiğini giderek daha iyi anlıyorsunuz. Geçtiğimiz yıllardaki iklim değişikliğinin etkilerinin sayısız örneği var.”
Yaz aylarının da artık çok daha uzun olduğuna dikkat çeken biyolog şunları dile getiriyor: “Şimdi dışarıya baktığımda kumsalın üzerinde liman foklarının yattığını görüyorum. Otuz yıl önce bunlar hâlâ halkalı foklardı ve liman fokları nadiren görülürdü. İklim değişikliğinin Norveç’in yukarısındaki takımadalarda yaşayanların yaşamları üzerinde de büyük etkisi var. Yerleşim yerlerinin heyelan ve çığ tehlikesi olan bir bölgede kurulmuş olmaları nedeniyle insanlar evlerini terk etmek zorunda kalıyor. Fiyortlar artık donmuyor, okyanusta daha az buz var ve bu da agresif dalgalara neden oluyor.”
HÜKÜMETE UYARI
Bu bilim insanı, “Bir gün gelecek ve torunlarımız, dünyanın bu noktaya gelmesine nasıl izin verdiğimizi soracak” diyor.
Hollanda parlamentosunun olduğu Lahey’de politikacıların hâlâ boş konuşup hesaplar yaptığından, çevre duyarlılığı konusunda son yıllarda pek çok insanın zihniyetinin değişmesinden yakınıyor. Loonen şöyle konuşuyor: “Bilim gerçeklere dayanır. Artık acilen bir şeyler yapılmalı, birkaç yıl daha bekleme lüksümüz yok. Buzullar eridikçe hayvan türleri ortadan kalkacak, ekolojik denge bozulacak, Hollanda gibi deniz düzeyi altında ya da yakınında olan ülkeler yaşanmaz hale gelecek.”
Loonen ayrıca küresel ısınmanın henüz farkında olmadığımız etkileri konusunda da uyarıyor. Örnek olarak tüm bitki tohumlarının güvenli bir şekilde saklandığı Svalbard Küresel Tohum Deposu’nu gösteriyor ve ekliyor: “Depo, 70 metre yükseklikte bir dağın içine inşa edilmişti. Tohumların sonsuza kadar saklanması gerekiyordu ama beş yıl içinde sorunlar çıktı. Dağdaki buzlar eriyerek suyun tohum kasalarına sızmasına neden oldu. Bu, durumun ne kadar öngörülemez olduğunu gösteriyor.”
HOLLANDA’DA DURUM
Bilim insanlarının tahminlerine göre, eğer küresel ısınma durdurulamaz ve buzullar bu hızla erimeye devam ederse deniz seviyesi 2100 yılına gelindiğinde 1 metre kadar yükselecek. Bu senaryo gerçekleşirse Hollanda’nın denizden kazanılmış toprakları ve sahil kesimlerinin tamamı sular altında kalacak.
Hollanda yüzölçümünün yaklaşık yüzde 26’sı deniz seviyesinin altında. Tarih boyunca denizden kazanılan bu arazilere “polder” adı veriliyor. Bu denli düz ve alçak olan ülke aynı zamanda dev bir nehir deltasını da andırıyor. Avrupa’nın büyük nehirleri bu ülkeden denize dökülür. Tüm bunlar Hollanda’yı birinci derecede tehlikeli ülkeler sınıfına sokuyor.
DEDELER VE NİNELER
Hafta sonu, yaşadığım Rotterdam şehrinin ünlü köprüsü Erasmus’un ayaklarında çevreye duyarlı yaşlılar bir araya gelerek müzik grubu eşliğinde hükümeti yeniden çevre duyarlılığına, Rotterdam limanının genişletilmesi çalışmalarını durdurmaya davet edecekler. Yaşlılar kendilerine bir de isim koymuşlar: “Çevreye duyarlı dedeler ve nineler.”