Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, “AKP saray rejimi, siyasi ömrünü uzatmak için, giderek alım gücü azalan asgari ücretin değil harekatın konuşulması için bir kez daha savaş yanlısı politikalara başvuruyor” dedi.
TİP lideri Baş, TİP İstanbul İl Başkanlığı’nda bugün düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin konuştu.
AKP seçim öncesinde Suriye'ye kara harekatı hazırlığı yaparken, TİP Genel Başkanı iktidara yönelik eleştirilerini dile getirerek "Bu savaş bizim savaşımız değil; bizim kavgamız ekmeğimize göz koyanlarla" dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Gelecek hafta Meclis'te 2023 yılına ilişkin bütçe görüşmelerinin başlayacağını ve yoğun bir gündem olacağını belirten Baş, "AKP'nin hazırladığı son bütçeyi görüşeceğiz" dedi ve yurttaşlara da görüşmelerin takip edilmesi çağrısında bulundu.
Halkın alın terinden gasbedilen vergilerin nasıl harcandığının görülmesi gerektiğini ve tüm yurttaşların sesini çıkarması gerektiğini ifade eden Baş, "Alın terimizi gasbetme girişimine karşı hep birlikte, hakkımızı yedirmemek için, hakkımızı bu haramilere terk etmemek için mücadele etmeliyiz" dedi.
Bütçe görüşmelerinde her yıl olduğu gibi TİP adına konuşma yapılmasının engellenmeye çalışıldığını da paylaşan Baş, buna karşı da girişimlerini başlattıklarını duyurdu. AKP iktidarı, seçim öncesinde Suriye'ye sınır ötesi kara harekatı hazırlığında bulunurken, TİP Genel Başkanı Baş, ülkedeki yoksulluk ve sefaletin konuşulması gerekirken operasyonun konuşulduğunu belirterek, daha önceki operasyonları hatırlattı. "Terörle mücadele" adı altında yapılan operasyonlara rağmen çok daha karmaşık sorunlarla karşı karşıya kalındığını kaydeden Baş, "Saray Rejimi, muhalefete karşı içeride baskıyı artırabilmek için bir kez daha savaş yanlısı politikalara başvuruyor" ifadelerini kullandı.
"Bu savaş bizim savaşımız değil; bizim kavgamız ekmeğimize göz koyanlarla" diyen Baş, daha önce dile getirdiği Barış Mutabakatı'nda birleşme çağrısında bulundu. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü öncesi engelli yurttaşların sorunlara değinen ve Saray Rejimi'nin engellileri sosyal yardımlara muhtaç etmek dışında bir politikası olmadığını belirten Baş, çözümün eşit yurttaşlık temelinde kolaylıkla çözülebileceğini ifade etti.
Kendilerine düşenin de bugüne kadar yapılmayanları yaparak sorumluluk üstlenmek olduğunu belirten Baş, engelli yurttaşları da TİP saflarında mücadele etmeye çağırdı. Altılı Masa'nın Anayasa değişikliği teklifine ilişkin değerlendirmelerini paylaşan ve TİP olarak ortaklaştıkları noktalar olduğunu kaydeden Baş, eleştirilerini de dile getirdi.
"12 Eylül Anayasası da AKP ile birlikte tarihin çöplüğüne gönderilmeli" sözlerini kullanan Baş, yeni bir Anayasa'ya ihtiyaç olduğunu ancak bunun partilerin genel merkezlerinde değil siyasal-toplumsal alanda mücadele edenlerin katkısı ile hazırlanması gerektiğini vurguladı. Anayasa yapım sürecinin demokratikleştirilmesi gerektiğini ifade eden Baş, Türkiye'nin Saray Rejimi'nden kurtuluşu ve sonrasında yeniden kuruluşu için mücadele edeceklerini kaydetti.
'AKP'NİN HAZIRLADIĞI SON BÜTÇEYİ GÖRÜŞECEĞİZ'
TİP Genel Başkanı Erkan Baş'ın açıklamaları şöyle: "Önümüzdeki hafta TBMM’de yoğun bir mesaimizi olacak. Bütçe görüşmeleri kapsamında Meclis 12 gün kesintisiz faaliyet yürütecek. Biz bu mesai öncesinde gerek Genel Merkez'deki bürolarımızda gerek Bilim Kurulumuzla beraber bütçe hazırlıklarımızı tamamlamak üzere İstanbul’dayız. Bu nedenle bu hafta sizlere İstanbul İl Binamızdan sesleniyorum. TİP Basın Bürosu AKP’nin hazırladığı son bütçeyi görüşeceğiz. Son bütçe öncekiler gibi yine esas olarak saray iktidarının başta yandaşlar olmak üzere zenginlerin çıkarlarını merkeze alan; emekçilerden, yoksul halktan topladığı vergiyi zenginlere aktarmayı temel alan bir yaklaşımla hazırlandı. Emekçiler, yoksullar ise yine sefalet içinde bir yaşama mahkûm edilmek isteniyor. Başlarken tüm yurttaşlarımıza bir çağrı yapmak istiyorum: Sizin vergilerinizle oluşturulan bütçenin nasıl har vurup harman savrulduğunu, nasıl çarçur edildiğini dikkatle izlemenizi rica ediyorum.
'HAKKIMIZI BU HARAMİLERE YEDİRMEMEK İÇİN MÜCADELE ETMELİYİZ'
Bu vicdansız bütçe girişimine karşı tüm yurttaşlarımız seslerini en güçlü biçimde çıkarmalılar. Her yurttaşımız alın terinden gasbedilen vergilerin nasıl harcandığını, bu iktidarın bizlere neyi reva gördüğünü tüm ayrıntılarıyla öğrenmek üzere bütçe görüşmelerini izlemeli. Ama izlemekle de yetinmemeli; altını çizerek söylüyorum, alın terimizi gasbetme girişimine karşı hep birlikte, hakkımızı yedirmemek için hakkımızı bu haramilere terk etmemek için mücadele etmeliyiz.
'MECLİS'TE TİP'İN SESİNİ KISMAYA ÇALIŞIYORLAR'
Bu vesileyle TBMM’de özellikle TİP’in sesini kısmaya, bizi konuşturmamaya ilişkin tavrın da devam ettiğini paylaşmak istiyorum. Meclis zaten yılda bir kez bütçe görüşmeleri yapıyor ama bu bütçe görüşmelerinde TİP adına konuşma talebimiz her yıl engellenmek isteniyor. Şimdi yine benzer bir örnekle karşı karşıyayız, buna karşı Meclis Başkanlığı bünyesinde girişimlerimize başladığımızı da bildirmek isterim.
'İNANIYORUZ Kİ YURTTAŞLARIMIZ TİP'İ DAHA GÜÇLÜ BİÇİMDE MECLİS'E TAŞIYACAKLAR'
Geçen yıl da sesimizi kısmak istediler, ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye işçi sınıfının sesinin sözünün o kürsüde yankılanacağını gösterdik. Bu yıl da şimdiden ilan ediyorum; bütün engelleme çabalarına rağmen, bütün yok sayma girişimlerine rağmen Türkiye işçilerinin, emekçilerinin, yoksul halkın, kadınların, gençlerin sesi her yerde olduğu gibi TBMM kürsüsünde de yankılanacak. Ben 'Bu AKP’nin yapacağı son bütçe’ demiştim, dolayısıyla Meclis'in bu son döneminde TİP’in sesini kısma girişiminin de sonuncusuyla karşı karşıyayız. İnanıyoruz ki yurttaşlarımız TİP’i daha güçlü biçimde Meclis'e taşıyacaklar ve bu saçmalığa kesin olarak artık son vereceğiz.
'YOKSULLUĞU, SEFALETİ TARTIŞMAMIZ GEREKİRKEN SURİYE'YE YENİ BİR HAREKAT ÜZERİNE TARTIŞMALAR DEVAM EDİYOR'
Hepimizin yaşadığı acılar ortada, ülke berbat bir iktidar tarafından yönetiliyor. Bütçeyi, asgari ücreti, yoksulluğu, sefaleti tartışmamız gerekiyor ama maalesef günlerdir Suriye’ye dönük yeni bir kara harekatı üzerine tartışmalar devam ediyor. Binlerce kilometre ötedeki emperyalist devletlerle pazarlıklar yapılıyor. Bugüne kadar zafer naraları atarak, medya eliyle savaş tamtamları çalarak kaç sınır ötesi harekat gerçekleştirildi, bunun sayısını bile bilmiyoruz. Hepsinde de aynı terane, hepsinde terörün bitirilmesi için bunun yapılmasının zorunluluk olduğu söyleniyor. Hepsinde zaferler müjdeleniyor. Sonuç: Binlerce kayıp, yaralı, yüz binlerce göçmen ve yıkım. Sonuç: Ülkenin yoksul çocuklarının hayatına mal olan operasyonlar.
'BU KADAR OPERASYON GERÇEKLEŞTİRDİNİZ; TÜRKİYE'DE YAŞAYAN HERHANGİ BİR İNSAN KENDİNİ GÜVENDE HİSSEDİYOR MU?'
Şimdi yine aynı tartışmayı başlattılar. Soruyoruz: Bugüne kadar bu kadar operasyon gerçekleştirdiniz, Türkiye’de yaşayan herhangi bir insan, kendisini güvende hissediyor mu? Hayır. Peki bölge halkları kendilerini güvende hissediyor mu? Ona da hayır. Sınırlar daha güvenli hale mi geldi? Hayır. Tam tersine yol geçen hanına döndü sınırlar. Ülkemizde, bölgemizde bu harekatlarla sınır ötesi TİP Basın Bürosu operasyonlarla bugüne kadar herhangi bir sorun çözüldü mü? Hayır. Tam tersine çok daha farklı boyutlarda, çok daha karmaşık sorunlarla karşı karşıyayız.
'SARAY REJİMİ, MUHALEFETE KARŞI İÇERİDE BASKIYI ARTIRABİLMEK İÇİN BİR KEZ DAHA SAVAŞ YANLISI POLİTİKALARA BAŞVURUYOR'
Özetle, AKP Saray Rejimi siyasi ömrünü uzatmak için terörle mücadele adı altında muhalefete karşı içeride baskıyı artırabilmek için kurduğu kirli ittifakı temiz gösterebilmek, suç ortaklığının devamını sağlamak için giderek alım gücü azalan asgari ücreti değil, harekatın konuşulması için bir kez daha savaş yanlısı politikalara başvuruyor. 'BU SAVAŞ BİZİM SAVAŞIMIZ DEĞİL; BİZİM KAVGAMIZ EKMEĞİMİZE GÖZ KOYANLARLA' Bu savaş bizim savaşımız değil. Bizim kavgamız ekmeğimize, işimize, aşımıza göz koyanlarla. Bizim kavgamız barış olmasın diye provokasyon yapanlarla. Bizim kavgamız, kendi villalarında rahat edebilmek için sıvasız evlerde yaşayanları ölüme yollayanlarla. Bizim kavgamız emperyalizmledir. Bölgeyi sürekli sömürmek için halkları birbirine düşüren, halkların kanı üzerine pazarlıklar yapanlarladır. Bu nedenlerle de geçtiğimiz günlerde ilan ettiğimiz Barış Mutabakatı çağrısını bir kez daha buradan tüm yurttaşlarımıza, tüm muhalif güçlere hatırlatmak, yinelemek istiyorum.
'BİR ARADA YAŞAMI SAVUNABİLMEK İÇİN BARIŞ MUTABAKATI'NDA BİRLEŞELİM'
Aylardır, 'Erdoğan iktidarını kaybetmemek için gerekirse savaş çıkarabilir' sözü bu ülkede yaşayan aklı başında her yurttaşımızın bir kaygısı olarak ifade ediliyordu. Şimdi bu hepimizin beklediği, gördüğü oyun tezgahlanmaya başlandı ve muhalefetin bu çizgide hizaya gelmesi bekleniyor. Bu oyun mutlaka bozulmalıdır. Ülkemizde eşitliği, özgürlüğü, barış içinde kardeşçe, bir arada yaşamı savunabilmek için Barış Mutabakatı'nda birleşelim.
3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ MESAJI
3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle sözlerime engelli yurttaşlarımızla devam etmek istiyorum. Hepimizin malumu, gerek 3 Aralık’ta, gerek 16 Mayıs Engelliler Haftası’nda Saray Rejimi’nin vekilleri, bakanları çeşitli isimleri enflasyon altında pul olmuş sosyal yardımlarını marifet gibi sıralayıp engelliler için ne kadar büyük fedakarlıklar yaptıklarını anlatma yarışına giriyorlar. Sanki kutlanacak bir şey varmış gibi mizansenlerle, gerçek sorunları konuşturmamak için laf kalabalığıyla engelli yurttaşlarımızı oyalıyor, oy deposu olarak gördükleri engellilerin en ufak hak taleplerini bile nankörlük olarak aşağılamaya devam ediyorlar.
'BU ÜLKENİN SOKAKLARINDA BEYAZ BASTONLA YÜRÜMEK MÜMKÜN MÜ?'
Bu ülkenin sokaklarında beyaz bastonla yürümek mümkün mü? Tekerlekli sandalyeli bir yurttaşımızın geçtim güvenli seyahat etmeyi, en temel ihtiyaçlarını karşılamak için bile zorluklar çekmiyor mu? İşitme engelli bir yurttaş geleceğini eğitimde, herkes gibi emek edip hayatını kazanmakta görebiliyor mu mesela? Çocuklarımızın hiç uğruna ihmallerle canından olduğu bakım evleriyle ilgili tüm çabalarımıza rağmen yetkililerin kılı kıpırdadı mı?
'SARAY REJİMİ'NİN ENGELLİ YURTTAŞLARI SOSYAL YARDIMLARA MUHTAÇ ETMEK DIŞINDA POLİTİKASI VAR MI?'
Saray Rejimi’nin 20 yıldır bu ülkenin engelli yurttaşlarını sadaka gibi gördüğü sosyal yardımlara muhtaç etmek dışında bir tane gerçek politikası var mı? Engelli yurttaşlarımızın tümünün gönül rahatlığıyla 'hayır' diye yanıtlayacağı bunca soru varken bize düşen, bugüne kadar yapmadıklarımızı bir kez daha düşünüp sorumluluk üstlenmektir. TİP Basın Bürosu 3 Aralık bir kutlama günü değildir. Bu memlekette ikinci sınıf yurttaş olarak görülen, eve hapsedilmeye, eğitim ve çalışma hayatından izole edilmeye çalışılan milyonlarca engelli yurttaşımız için onlarla birlikte mücadele etme günüdür 3 Aralık. Önümüzdeki 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nü kutlama, övünme, kendine pay çıkarma fırsatı bilen siyasetçilere haklarını tanımadıkları, yurttaş olarak değil kardeş olarak gördüklerini ilan ettikleri engellilere kulak verme çağrısıdır.
'ENGELLİLERİN SORUNLARI EŞİT YURTTAŞLIK TEMELİNDE ELE ALINIRSA KOLAYLIKLA ÇÖZÜLEBİLİR'
Biraz konuşmayı bıraksınlar, biraz sussunlar, engelliler konuşsun. Gidip engellilere sorsunlar ne diyor bu arkadaşlarımız, ne anlatıyorlar, ne istiyorlar? Engellilerin talebi şudur: Birilerinin evinin içinde tutulan kardeş değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit yurttaşları olmak istiyorlar. Eğitim, çalışma, sokakta dolaşma, barınma hakkına sahip birer yurttaş olmak istiyorlar. Engelli yurttaşlarımızın usanmadan, bıkmadan anlattıkları gibi bu ülkenin engellilerinin sorunları eğer eşit yurttaşlık temelinde ele alınırsa çok kolay çözülebilecek sorunlardır.
'TÜM ENGELLİ YURTTAŞLARIMIZI TİP SAFLARINDA MÜCADELEYE DAVET EDİYORUM'
Biz de TİP olarak engellilerin sorunlarının, onların talep ve ihtiyaçları doğrultusunda çözülmesi için her zaman takipçi olacağız, mücadelelerinin daima destekçisi olacağız. Ben bu vesileyle engellilerin sorunlarını, engellilerin konuştuğu, tartıştığı, çözdüğü bir parti ve memleket için tüm engelli yurttaşlarımızı TİP saflarında mücadeleye davet ediyorum, yeri burasıdır diyorum. Birlikte mücadele edelim, birlikte değiştirelim çağrısı yapıyorum.
ALTILI MASA'NIN ANAYASA TEKLİFİ
Hafta başında Altılı Masa yeni bir Anayasa teklifi açıkladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ve partili Cumhurbaşkanlığının ortadan kaldırılması, KHK’lerin sınırlandırılması, YÖK gibi bazı 12 Eylül kurumlarının kaldırılması, Kesin Hesap Kanunu’nun etkili bir denetim aracı haline getirilmesi, parti kapatma ve milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması gibi başlıklarda zorlaştırıcı maddelerin getirilmesi TİP olarak ortaklaştığımız, desteklediğimiz başlıklar arasında.
'12 EYLÜL ANAYASASI DA AKP İLE BİRLİKTE TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE GÖNDERİLMELİ'
Fakat bununla birlikte teklifin özüne ilişkin çeşitli itirazlarımızı da kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. İlk itirazımız usule ilişkin. Var olanın yıkımını kabul etmeden yenisini inşa edemezsiniz. Bugün, AKP’nin inşa ettiği bu gerici, çağ dışı düzen yıkılmaktadır. Bu düzene zemin hazırlayan, onun tohumlarını yeşerten 12 Eylül Anayasası da AKP ile birlikte tarihin çöplüğüne gönderilmelidir.
'ÜLKENİN KURTULUŞUNU PARTİ GENEL MERKEZLERİNDE HAZIRLANAN DEĞİL, SİYASAL-TOPLUMSAL ALANDA MÜCADELE EDENLERİN YAZDIĞI ANAYASA'DA GÖRÜYORUZ'
Demokratik, eşitlik ve özgürlük temelli bir Anayasa'nın yapılmasının koşulu, başta Anayasa yapım sürecinin demokratikleştirilmesidir. Anayasa'nın yapım sürecini demokratikleştiremediğimiz ölçüde, bu usul işlemediğinde ülkemizin ihtiyacı olan bir Anayasa'nın yapılması mümkün değildir. Biz TİP olarak bu ülkenin kurtuluşunu siyasi parti genel merkezlerinde hazırlanan bir Anayasa taslağında değil kadınların, emekçilerin, gençlerin, LGBTİ+’ların, engelli yurttaşların, siyasal-toplumsal alanda hep birlikte mücadele edenlerin yazdığı yeni bir kurucu Anayasa'da görüyoruz.
'ÇAĞRIMIZ, ANAYASA YAPIM SÜRECİNİN DEMOKRATİKLEŞMESİDİR'
Bu sebeple çağrımız Anayasa yapım sürecinin demokratikleştirilmesidir. 12 Eylül, 2010 ve çalınmış referandum 2017’nin el birliğiyle kurduğu bu halk düşmanı Anayasa ortadan kaldırılmalı, halkın Anayasası hep birlikte hazırlanmalıdır. Baştan aşağı yepyeni bir Anayasa hazırlanmalıdır. Türkiye’nin, TİP Basın Bürosu Türkiye halklarının ihtiyaç duyduğu şey budur. Ülkemizin böyle yeni bir Anayasaya ihtiyacı var ve biz TİP olarak bu sürecin AKP’yi tarihin çöplüğüne göndereceğimiz seçimlerin hemen ardından toplumun tüm kesimlerince özgürlük, eşitlik, barış, kardeşlik ve demokrasi temelinde konuşulması; halkın, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, emek örgütlerinin katılımıyla yapılması gerektiği düşüncesindeyiz.
'TEKLİF, ÇALIŞMA YAŞAMINA VE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNE İLİŞKİN EN UFAK BİR DÜZENLEME İÇERMİYOR'
İkincisi; Altılı Masa'nın teklifine, özüne dair bir takım esaslı itirazlarımız ve eksik aksak gördüğümüz noktalar var. Bu çalışmanın, çalışma yaşamına ilişkin en ufak bir düzenleme teklif etmemiş olduğunu üzülerek görüyoruz. Emekçilerin, örgütlü mücadelesine sözde ses çıkarmayan ama örneğin grev hakkını fiilen ortadan kaldıran düzenlemelerin mutlaka Anayasa zemininde tartışılması gerekmektedir. Öte yandan 20 yıllık kadın ve LGBTİ+ düşmanı bir iktidarın ardından sunulan teklifin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderecek neredeyse hiçbir yeni açılım ortaya koymadığını, bu bakımdan neredeyse hiçbir düzenlemede bulunmadığını da söylemeliyiz.
'TİP, TÜRKİYE'NİN SARAY REJİMİ'NDEN KURTULUŞU VE YENİDEN KURULUŞU İÇİN MÜCADELEYE DEVAM EDECEK'
Ayrıca gençliğin, özellikle de öğrencilerin siyasi partilere katılımı konusunda hala kimi engeller, kısıtlamalar olduğunu görüyoruz. Ülkemizde kendini sürekli yeniden üreten statükonun ancak halkın, emekçilerin, gençlerin siyasete katılımının önünü açacak, kolaylaştıracak tedbirlerle aşılabileceği düşüncesindeyiz. TİP, Türkiye’nin Saray Rejimi’nden bir an evvel kurtuluşu ile eşit ve özgür bir memleket olarak yeniden kuruluşu için tüm kararlılığıyla mücadeleyi sürdürmeye devam edecektir. Bunu da bir kez daha ifade etmeyi bir borç olarak görüyoruz.
'KADINLARIN BİRLİKTELİĞİ; EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK VE LAİKLİK MÜCADELEMİZİN BAYRAĞIDIR'
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde yüzlerce kadın işkence ve kötü muameleyle gözaltına alındı. Bu yetmiyormuş gibi şimdi de 2 göçmen kadını eyleme katıldıkları gerekçesiyle sınır dışı ediyorlar. Biri Azerbaycan, biri İtalya vatandaşı olan 2 kadın hakkında 25 Kasım’da, İstanbul’da 'Kadına şiddete hayır' dedikleri için ‘sınır dışı’ kararı verilmiş durumda. Türkiye’deki kadın mücadelesinin parçası olan, burada kadın düşmanı iktidara, şiddete ve cinayetlere karşı Türkiyeli kadınlarla kol kola, omuz omuza mücadele eden tüm kadınların yanındayız. Kadınların 'İran’da, Türkiye’de, her yerde özgürlük' diyen, sınırları aşan bu birlikteliği ve mücadelesi; eşitlik, özgürlük ve laiklik mücadelemizin bayrağıdır. Kadınların değil, kadın katillerinin iktidarının bu kararını tanımıyoruz. '
TİP OLARAK MEMLEKETE SÖZÜMÜZ; KADIN VE YAŞAM DÜŞMANI SARAY REJİMİ BU MEMLEKETTEN GÖNDERİLECEK'
Sınır dışı kararının bir an evvel geri alınması için çağrıda bulunuyoruz. TİP olarak memlekete sözümüzdür: 2023 yılında Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde yüzlerce kadına işkence eden, kadın ve yaşam düşmanı Saray Rejimi bu memleketten gönderilecek. İstanbul Sözleşmesi’ni ve sınır dışı edilen kız kardeşlerimizi hep birlikte kuracağımız eşit ve özgür bir Türkiye’ye geri getireceğiz.
KAYIP MÜHENDİSE İLİŞKİN AÇIKLAMA
Bu hafta son olarak denizci arkadaşlarımızın bizlere ulaştırdığı bir gündemi sizlerle paylaşmak ve sözlerimi bu vesileyle bitirmek istiyorum. 'MV/ DEMA M' gemisinde mühendis olarak çalışan Yiğit TİP Basın Bürosu Acar isimli yurttaşımızdan 7 Eylül’den bu yana haber alınamıyor. Mısır yakınlarında açık denizde seyrederken kaybolan mühendis Yiğit Acar ile ilgili ne Ulaştırma Bakanlığı’ndan ne de Dışişleri Bakanlığı’ndan hiçbir açıklama yapılmamış durumda. Gemi de hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam etmiş. Bir vatandaşın kaybolmuşken bu konuda bir açıklama yapmayı bile gerekli görmeyen bu yaklaşımı şiddetle kınıyoruz. Bu iktidarın yurttaşlarına, emekçilerine verdiği değer her örnekte kendisini bir kez daha gösteriyor. Bu umursamaz tavrı protesto ediyoruz, kabul etmediğimizi ifade ediyoruz ve TİP olarak bu sürecin takipçisi olacağımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. İnsan canının, işçi canını bu kadar değersizleşmesi karşısında parti olarak var gücümüzle çalışmaya, mücadele etmeye ve bu gündemi unutturmamaya devam edeceğiz.”