?>

İmamoğlu'ndan hodri meydan: Onayın cezamı milleti rahat bırakın!

TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, hukuksuz bir biçimde gözaltına alınan Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’a Beşiktaş Belediyesi Meclis Salonu’ndan destek verdi.

Siyaset - 5 saat önce

TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, hukuksuz bir biçimde gözaltına alınan Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’a Beşiktaş Belediyesi Meclis Salonu’ndan destek verdi.

İmamoğlu, 28 ay boyunca Adalet Bakan Yardımcısı olarak görev yapan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanan Akın Gürlek’in atanma sürecini kamuoyu ile paylaştı. “Sayın Cumhurbaşkanı, 8 Haziran 2011 tarihinde, bakanlıkların yeniden yapılandırılmasına ilişkin basın toplantısında, bakan yardımcılarının hükümetle gelip, hükümetle gideceğini söylüyor” diyen İmamoğlu, “Bakan yardımcılarının bir anlamda ‘siyasi müsteşar’ görevi yapacağını açıkça belirtiyor. Sayın Cumhurbaşkanı'nın o zaman yapmış olduğu basın toplantısında yaptığı açıklamaya bakarsak, İstanbul'da görev yapan, bir dönem Adalet Bakan Yardımcısı olan beyefendi, Adalet Bakan Yardımcısı olarak atandığı tarih itibariyle, bir nevi onun ismi, ‘siyasi müsteşar.’ Bence de o, siyasi müsteşarlık görevini terk etmediği gibi, içselleştirmiş de birisidir. Cumhurbaşkanının deyimiyle, ‘siyasi müsteşar’ olan beyefendi, görev aldığı bu kentte düşünün, kendini çok mensup ve o hissettiği hatta onu içselleştirdiği, yaşadığı, bugünün merkezi iktidarı olan hükümet olan partiyi İstanbul'da üç kez seçimde yenerek, Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş bir kişiyle Ekrem İmamoğlu'yla görüşemeyecek kadar, kendini siyasi erkeğe teslim etmiştir” ifadelerini kullandı.

Suç örgütü lideri olarak kamuoyuna duyurulan kişinin Isparta Belediye Başkanı’na lüks bir araç hibe ettiğini kamuoyuna duyuran İmamoğlu, “Hibe etmiş. Bakın kiralamamış. Milyonlarca liralık bir hediye. Hem de makam arabası. ‘Her gün bin, beni hatırla! Beni sakın unutma!’ Hem de bir belediye başkanına. Mesela, Isparta Belediye Başkanı’na bunları soracak mısınız? Başka kurum ve kuruluşlarda, bu ve benzeri işlemler yapılmış mı? Bunları araştıracak mısınız? Bu iş insanı, neden size milyonlarca liralık bir aracı hediye etti diye, bu sorgulamaları yapacak mısınız? Aynı şirket, başka araçlar da hibe etmiş bu arada. Mesela bunlar, sayın savcı beylerin neden hiç dikkatini çekmiyor? Çok enerjiksiniz, çok heyecanlısınız, çok şehvetlisiniz evlerin kapılarına insanlar yollarken, ‘kapıları kırarız, ederiz’ derken” şeklinde konuştu.

Nazi dönemi Almanya'sının ünlü muhaliflerinden Alman din adamı ve asker Martin Niemöller'ün, “Sonra benim için de geldiklerinde, sesini çıkartacak kimse kalmamıştı” sözlerini hatırlatan İmamoğlu, “Hep beraber ayağa kalkma zamanı. Beni istemeyene, hayatı bana dar etmeye çalışana ben buradan meydan okuyorum: Büyükşehir Belediyesi’ne ve bana ulaşmak ise hedefiniz, benim yol arkadaşlarıma ve ailelerine çile çektirmenize, bahaneler yaratmanıza, ara yollar üretmenize gerek yok. İşte siyasi yasak davam orada? İstinaf Mahkemesi’nde. Madem hedefiniz benim; mert olun, bari burada mert olun, onayın benim cezamı, milleti rahat bırakın yahu. Milleti rahat bırakın. Hodri meydan. Demokrasi, adalet, eğitim, ekonomi, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, bir sürü sorunlarımız var. Bütün bu sorunlar varken, bunlarla uğraşılıyor. Ve bir kez daha mertliğe davet ederek söylüyorum ki; mücadelenizi bu milletle sandıkta hesaplaşarak, bizimle beraber orada mücadelenizi verin. Bu yollar, doğru yollar değil. Bu yollar mertlik yolları değil. Türkiye'ye sesleniyorum: İstediğiniz her kanaldan beni bir kez daha dinleyin, bir kez daha dinleyin, bir kez daha dinleyin… Ülkeme, canım ülkeme, milletimize sesleniyorum. Lütfen bunu iyi duyun: Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz. Bu kadar” dedi.

BEŞİKTAŞ / İSTANBUL 

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) TBMM Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Genel Başkan Yardımcıları Gökan Zeybek, Özgür Karabat, Sevgi Kılıç, Parti Meclisi üyeleri, milletvekilleri, İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve CHP’li belediye başkanlarının katılımıyla basın toplantısı düzenledi. Beşiktaş Belediyesi Meclis Salonu’nda düzenlenen basın toplantısında çarpıcı açıklamalarda bulunan İmamoğlu, ilçe Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın hukuksuz biçimde gözaltında tutulmasına tepki gösterdi.

“SİZLERİ BEŞİKTAŞ BELEDİYESİ MECLİS SALONU’NDAN SELAMLIYORUM”

“Sizleri bugün İstanbul'da, Beşiktaş Belediyemizin meclis salonundan selamlıyorum” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Halkın iradesiyle seçilmiş ve bu meclis salonunda, özellikle Beşiktaş'ta, sadece CHP’li meclis üyelerini seçerek, tamamının CHP’li olduğu bir meclis salonundan, halkı temsil eden bu salondan ve tabii ki çok kıymetli Belediye Başkanımızın da her zamanki gibi Beşiktaş'ta rekor oy aldığı bir biçimde seçildiği, belediye başkanı olduğu, Rıza Akpolat kardeşimizin de seçilerek buradan hizmet ettiği, halımıza dair iyi hizmetler üretme konusunda süreci yönettiği meclis salonundan sizleri selamlıyorum. Ne yazık ki bu selamlamanın içerisi, bugün hizmet değil de hizmetin dışında özellikle adaletin, yargının işletilme biçimine dönük, yine hepimizi üzen ve gerçekten bu milleti gerçek sorunlarından uzaklaştırmaya dönük yapılan bu bilinçli adımların, vasat süreçlerin, insanlarımızı umutsuzluğa sürükleyen kötü hallerin nasıl yürüdüğünü, nasıl bu hale geldiğini sizlerle paylaşmak üzere Beşiktaş Belediyemizin meclis salonundan sizlere sesleniyorum.”

YAŞAMLARINA SON VEREN GENÇ HUKUKÇULAR, MİTHAT CAN YALMAN VE MERT AKDOĞAN'I ANDI

“Sözlerime iki taziye mesajı ile başlamak istiyorum. İkisi de ne yazık ki, hukuk dünyasından. Haberlerde hak ettiği yeri görmediği için, pek çok genel geçer konu saatlerce ekranlarda tartışıldığı halde, bu genç ölümler, bu acı ölümler kısa bir haberle geçiştirildiği için, konuşmama bu konuyla başlamak istiyorum. Çünkü yaşamını kaybedenlere, ailelerine ve sevdiklerine inanın hepimizin borcu var. Geçen hafta, iki genç hukukçu, yaşamlarına son verdi. Bunlardan bir tanesi stajyer savcı merhum Mithat Can Yalman'dı. İntiharında mobbing iddiaları ve şikayetlerine yanıtsız kalınması, hukuki hakkının aranmasında yalnız bırakılması gibi nedenler gösterildi. Nedeni bilinmeyen, mesleki bir yalnızlığa bırakılmıştı aslında. Ve gencecik hukukçu kardeşimiz, dayanamadı, canına kıydı. Allah'tan rahmet diliyorum. Aynı hafta, genç yaşta canına kıyanlardan bir başkası, avukat Mert Akdoğan'dı. Bu genç rahmetli kardeşime başsağlığı diliyorum, bütün yakınlarına, ailelerine. Hakimlik ve savcılık sınavında binlerce kişi arasında, 115. olma başarısını gösterdi. Önemli bir başarı elde etti. Ama ne olduysa, Türkiye'mizin son döneminin en büyük hastalığı, kötü virüsü olan o sözlü mülakatta eleniverdi. Pek çok kamuya giriş mülakatında elenen, binlerce torpilsiz ama ne yazık ki hak ettiğini alamayan liyakat sahibi milyonlarca gencimiz gibi.”

“HANGİ ÇOK ZOR SORUYLA BAŞARILI AVUKATI, O GENÇ KARDEŞİMİZİ KAMUYA LAYIK GÖRMEDİNİZ?”

“Hatırlayın; 2023 seçimlerinden önce, Sayın Cumhurbaşkanı’nın kaldırma sözü verdiği ama aradan geçen iki yıla rağmen kaldıramadığı mülakat uygulaması yüzünden insanlarımız, gençlerimiz umutsuz. Bu gencecik avukat kardeşimiz de hukukçu Mert Akdoğan kardeşimiz de canına kıydı. Bir imza! Sadece ve sadece bir imza ile bu mülakat garabeti kalkabilirdi. İşte çözülmesi gereken temel mesele, sorun bu, bunlar. Bir imza! Bunun için para lazım değil. Kredi lazım değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir uzlaşıya gerek yok. Sadece bir imza. Tek bir imza sözü verdi, ama sözünü tutmadı. Merhum Mert kardeşimiz, pek çok avukat gibi, ekonomik zorlukları yaşadı. Ve hakimlik-savcılık sınavına girerek, hayali olan, bu millete hizmet etme arzusu olan, devletimizde, o devletimizin yargı sürecinde görev almak istedi. Binlerce adayın arasından başarılı sonuç almasına rağmen, hedefine ulaşamadı. Şimdi buradan soruyorum: Hakimlik ve savcılık sınavında, on binlerce aday arasında 115. olan bu pırlanta gibi genç avukata, sözlü mülakata ne sordunuz da bu başarılı genç ona cevap veremedi ve elendi? Hangi çok zor soruyla başarılı avukatı, o genç kardeşimizi kamuya layık görmediniz?”

“ADİL VE TARAFSIZ OLMALARINI BEKLEDİĞİMİZ O MESLEK SAHİBİ İNSANLARDAN BEKLENTİLERİMİZ, ARTIK ÇOK AŞAĞILARA DÜŞMEYE BAŞLADI”

“Çok sorusu var milletimizin. Her gün… Ben pazarlarda, sokaklarda yüzlerce, binlerce soru muhatabıyım. Var ama yanıtlar ne yazık ki yok. Çünkü, yanıt verecek insanlar, yanıtın muhatabı insanlar, toplumdan, vatandaştan koptu. Bir sistem, bir süreç, bir avuç yöneticinin vatandaşla kopmuş, kendini kendi dünyasında hülyalarda hisseden bir pozisyona oturdu. Savcı adayı Mithat Can Yalman'a, avukat Mert Akdoğan'a bir kez daha candan, yürekten, bütün özrümüzü dileyerek, onlara borcumuzu tekrar ifade ederek, Allah'tan rahmet, acılı ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Acı örneklerle gördüğümüz gibi, Türkiye'de, özellikle hakimlik ve savcılık mesleklerine atama yapılırken, son yıllarda tarifsiz bir biçimde, liyakat değil de çok ciddi bir tırmanışla, yani hani kör göze parmak sokacak bir biçimde, siyasal mülahazalar öne çıkıyor. Hal böyle olunca, bu şekilde mesleğe kabul edilen hakimlerden ve savcılardan adil ve tarafsız olmalarını beklediğimiz o meslek sahibi insanlardan beklentilerimiz, artık çok aşağılara düşmeye başladı. Ülkemiz adına çok üzücü bir durumdur bu.”

“BU SORUN, ÜLKEMİZİN EN ÖNEMLİ, EN CİDDİ İKİ BEKA SORUNUNDAN BİRİSİDİR”

“Bakın; bu sorun, hani ‘memleket için bir beka sorunu’ diyor isek, bu sorun ülkemizin en önemli en ciddi iki beka sorunundan birisidir diyebilirsiniz. İkinciyi siz kendinize göre koyun. En önemli beka sorunudur. Ve bu, her geçen gün derinleşen ve ülkenin işleyişini çürüten, en derin, en önemli sorunlarından birisi haline gelmiştir. İşte tam da bu yönüyle, biz de ne yazık ki İstanbul’da, adil ve tarafsız olmayan bir başsavcılıkla karşı karşıyayız. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olan beyefendi ve genç savcılardan oluşan ekibinde, bu adaletsizliği aylardır yaşıyoruz; yaşamaya devam ediyoruz. Örnekleyerek anlatayım. Mesela, gözaltı tedbiri, hukuken, ancak taraflarının ifadelerinin normal şartlarda alınamadığı engellerin oluştuğu ya da oluşacağı durumlarda uygulanacak bir tedbirdir. Sanki bu rutin bir uygulamaymış gibi, yani her gün evinden şafak vaktinde insanlar baskınla alınıyormuş gibi, nerede oldukları belli olan, ne zaman çağrılsa gelecek ve hesap verebilecek olan kamu görevlileri ve tabii ki belediye başkanımız Rıza kardeşim, şafak operasyonuyla gözaltına alınmıştır. Burada bir şafak operasyonu yapılmasına ve gözaltı tedbirine başvurulmasına sebep olan zorunluluk nedir? Bunu niçin yapıyorsunuz?”

“ŞEHVETLE YAPTIĞINIZ BU UYGULAMANIN AMACI NEDİR?”

“Bu zorunluluk, hukuktan kaynaklı değil. Az önce bahsettim nasıl olması gerektiğini. Hukuktan kaynaklanan bir zorunluluk değilse, hangi kaynaktan doğmaktadır? Sizi zorlayan nedir? Sizi mecbur bırakan nedir? Şehvetle yaptığınız bu uygulamanın amacı nedir? Şimdi size bu zorunluluğun kaynağını anlatayım. Seçim mevzuatımıza göre, hakimler ve savcılar, seçimlerde bir siyasi partiden aday olmak için istifa ederse ve seçimi kazanamadıkları halde, siyasi bir görev almayı istemiş oldukları için hakimlik ve savcılık görevlerine geri dönemiyorlar. Bakın; aday olmak için. Yani ‘seçilmiş’ demiyor yani. Seçilirsen, istifa edersen değil; ‘aday olmak için istifa edersen’ diyor. Halbuki birçok kamu görevine geri dönebilirsiniz. Ama burası o kadar hassas ve o kadar kutsal bir yere konuyor ki, ‘Geri dönemezsin’ diyor. Bu kadar değerli, bu kadar isabetli bir düzenleme var bizim hukukumuzda. Yazanın kalemine sağlık. Allah ondan razı olsun.”

“ADALET BAKAN YARDIMCISI OLARAK YAKLAŞIK 28 AY GÖREV YAPMIŞ OLAN BU BEYEFENDİ, İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCISI OLARAK ATANIYOR”

“Ama sonra bir bakıyoruz; Adalet Bakan Yardımcısı olarak yaklaşık 28 ay görev yapmış olan bu beyefendi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanıyor. Şimdi denilebilir ki, ‘İyi de bakan yardımcılığı seçim sonucu gelinen bir görev değil, atamayla gelinen bir görev. Ne ilgisi var?’ Çok ilgisi var. Başka bir rejimdeyiz şu anda. Başka bir sistemin içerisindeyiz. Çok ilgisi olduğunu da ben demiyorum bu arada. Söz verip, mülakatı kaldırmayan Sayın Cumhurbaşkanı söylüyor. Sayın Cumhurbaşkanı, 8 Haziran 2011 tarihinde, bakanlıkların yeniden yapılandırılmasına ilişkin basın toplantısında, bakan yardımcılarının hükümetle gelip, hükümetle gideceğini söylüyor. Hükümetle gelecekler, hükümetin görevinin bittiği gün hükümetle gidecekler. Özellikle bakan yardımcılarının bir anlamda ‘siyasi müsteşar’ görevi yapacağını açıkça belirtiyor. Kendisi söylüyor. Siyasi müsteşar. Dikkatinizi çekerim. ‘Bakan yardımcıları, siyasi müsteşar olarak görev yapacaklar’ diyor. Açık kaynakları açıp, bakın; bu söylediğim süreci net olarak okuyabilirsiniz ve bu bilgiye ulaşabilirsiniz.”

“SİYASİ MÜSTEŞARLIK GÖREVİNİ TERK ETMEDİĞİ GİBİ, İÇSELLEŞTİRMİŞ DE BİRİSİDİR”

“Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanı'nın o zaman yapmış olduğu basın toplantısında yaptığı açıklamaya bakarsak, İstanbul'da görev yapan, bir dönem Adalet Bakan Yardımcısı olan beyefendi, Adalet Bakan Yardımcısı olarak atandığı tarih itibariyle, bir nevi onun ismi, ‘siyasi müsteşar.’ Siyasi müsteşar olarak göreve başlamıştır. Bence de o, siyasi müsteşarlık görevini terk etmediği gibi, içselleştirmiş de birisidir. Yani Adalet Bakan Yardımcısı olarak görevde kaldığı 28 ay boyunca, Cumhurbaşkanı ifadesiyle, net olarak bir siyasidir. Bu durumda, seçim mevzuatına göre, siyasi olarak herhangi bir göreve aday olan bir hakim veya savcı, görevine dahi geri dönemezken, yaklaşık 28 ay boyunca Adalet Bakan Yardımcısı olarak görev yapmış bir müsteşar, şu anda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı! Şuna girmiyorum yani. ‘Oraya çıkıp, bakan yardımcısı da dönüp niye İstanbul Başsavcısı?’ Ona da ayrıca girmiyorum. Milletimiz anlıyor niye girmediğimi? Bizim milletimiz zekidir.”

“HÜKÜMET OLAN PARTİYİ İSTANBUL'DA ÜÇ KEZ SEÇİMDE YENEN EKREM İMAMOĞLU'YLA GÖRÜŞEMEYECEK KADAR, KENDİNİ SİYASİ ERKEĞE TESLİM ETMİŞTİR”

“Cumhurbaşkanının deyimiyle, ‘siyasi müsteşar’ olan beyefendi, görev aldığı bu kentte düşünün, kendini çok mensup ve o hissettiği hatta onu içselleştirdiği, yaşadığı, bugünün merkezi iktidarı olan hükümet olan partiyi İstanbul'da üç kez seçimde yenerek, Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş bir kişiyle Ekrem İmamoğlu'yla görüşemeyecek kadar, kendini siyasi erkeğe teslim etmiştir. Cumhuriyetin savcısı olmak, Allah aşkına bu mudur? Cumhuriyetin savcısı olmak bu değildir. Dünyanın neresinde bir kentin belediye başkanı ile savcı görüşemeyecek. Bir belediye başkanı, vali, kaymakam, savcı, başsavcı… Bunlar birbiriyle istişare halinde, birbirine ihtiyaçları var. Göreve geldiğimiz ilk günden itibaren ama yargının ama kamunun her talebini, ‘hizmetlerini layıkıyla yapabilsinler diye, kurum adına, memleket adına, devlet adına emir telakki edip, yerine getirme konusunda cansiparane mücadele edeceksiniz’ diyen bir belediye başkanıyım. Bir belediye başkanıyla görüşemeyecek kadar siyasi birisinden bahsediyorum. İşte onun için, bu hususu milletimizin takdirine bırakıyorum.”

“AHMET HOCA'NIN ADETA ‘SELAMÜNALEYKÜM’ DEDİĞİ KİM VARSA, ÇEŞİTLİ GEREKÇELER ÖNE SÜRÜLEREK, TUTUKLANDI”

“İstanbul'da yaşanan bu hukuksuz gözaltılar ve kayyum atanması Esenyurt ile başladı. Devletine yıllarca akademisyen olarak hizmet eden, dekanlık, rektörlük yapmış bir profesör, 65 yaşında, bir gecede ‘terörist’ ilan edilip, yine tamamen ahlak dışı bir şafak operasyonuyla cezaevine atıldı. Ne yazık ki çabuk unutuyoruz. Böyle bir sorunumuz var. Çabuk unutmakta şöyle bir sebebimiz de var: O kadar adaletsizlik yaşıyoruz ki, o kadar bir ülkeye, hele hele bu canım Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, hele hele Mustafa Kemal Atatürk'ün, milletin daha diline düşmemişken ‘demokrasi, cumhuriyet, adalet, eşitlik, kadın-erkek eşitliği’ diye 102 sene önce kurduğu bir ülkeye, bu cennet vatanın evlatlarına yakışmayan bir biçimde uygulamalarla, şafak operasyonuyla tutuklandı. İşte onun için unutmakta haklıyız. Ama ben sizi unutturmayacağım. 30 Ekim gecesi, İstanbul Başsavcılığı'nın Ahmet Özer operasyonu için basın bilgilendirmesinin flaş bilgisi aynen şöyleydi: ‘Ahmet Özer, terör örgütü liderlerinden biriyle 14 kez telefonla görüştü’ diyor. Sanki yeni gibi lanse edilen bu iddia, bir bakıyoruz ki, 10 yıl öncesine ait çıkmış. Daha sonra bir şey daha ortaya çıktı. Aynı tarihlerde, şu an halen AK Parti milletvekili olan bir kişinin, bırakın telefonu, terörist ilan edilen kişiyle akşam yemeği yiyip, saatlerce sohbet ettiği fotoğraflar ortaya çıktı. Sonra ne oldu? Bu flaş bilgi, cazibesini yitirdi. Hemen çöpe atıldı. Niye çöpe aldı? Çünkü, ucu AK Parti'ye dokundu, milletvekiline dokundu. ‘Büyük olay’ denen konu, bir daha hiç konuşulmadı. Kamuoyuna unutturuldu. Algıyı değiştirmek için, başka başka tutuklamalar başladı. Ahmet Hoca'nın adeta ‘selamünaleyküm’ dediği kim varsa, çeşitli gerekçeler öne sürülerek, tutuklandı.”

“80 GÜN GEÇTİ, BİR İDDİANAME YAZABİLMİŞ DEĞİLLER”

“Aynı 30 Ekim gecesi, bazı gazetelere, ‘Esenyurt dosyasında çok şey var, göreceksiniz’ haberi salan savcılar… 80 gün geçmiş yahu, 80 gün! Hala bir iddianame yazabilmiş değiller. Operasyon hazırlanırken, 10 yıl öncesinin telefon kayıtlarına bile bakanlar, hazırlıklarını yapıp operasyonu başlatanlar, hukuksuz operasyon yapanlar, ne acı ki 80 gündür bir iddianameyi dahi yazmıyor. Bitmeyen bir, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin çok az gördü, inşallah da hiç görmesin, bir yargı tacizi altındayız biz. Şimdi yeni operasyonlarla, şehvetli heyecanlar peşinde bu arkadaşlar. Şu anda Belediye Başkanımız ve çalışma arkadaşlarından bazıları gözaltında. Sebep ne? Bir iş insanı varmış, ama o iş insanı aslında bir suç örgütü lideriymiş. Bu kişinin şirketlerine, aralarında bizim yönettiğimiz İBB’nin bazı şirketlerinin de olduğu, CHP’li belediyeler ihale vermiş. Burada bazı istismarlar olabilirmiş. Başsavcılığın sözcülüğünü yapan gazeteler, televizyonlar, gizli dosyaların detaylarını böyle yazıyorlar. Yani CHP’li belediyeler ve İBB’nin iş verdiği bu firma üzerinde şaibeler var; çok önemli! Dosya, bir de gizli. Bize gizli ama! Malum medyaya açık!”

“İSTANBUL'DAN BAŞKA BİR YERİ GÖZÜNÜZ GÖRMÜYOR MU?”

“Ben de pazartesi günü çok önemli şeyler söyledim. Bu firma, -burada Grup Başkanvekilimiz ve milletvekillerimiz var- bu firma, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden, Yargıtay'dan, Türk Hava Yolları'ndan, pek çok üniversiteden, pek çok kamu üniversitesi hastanesinden, pek çok AK Partili belediyeden de ihale almış. Dedim ki, ‘CHP belediyelerine ve İBB’ye yaptığınız işlemleri,  dosya topladınız, bir sürü şey yaptınız, baskın yaptınız, insanları tutukladınız; bu devlet kurumlarına da yapacak mısınız?’ Aynı uygulamaları onlara yapmayın. Yani sakın evlerini basmayın. Bunu ben istemiyorum. Bana yapılmasını istemediğimi, kimseye yapmayın. Ama işlemleri yapacakmışsınız, diye sordum. Hala çıt yok. Yanıt yok. Öyle ya bu kurumlar da aynı bahsi geçen kişiye ait şirketlerle iş yapmış. ‘İşlem yapacak mısınız?’ Biz de aynı yasaya tabiyiz, onlar da aynı yasaya tabi. Yoksa, acaba derdiniz, sadece İstanbul'la mı sınırlı? İstanbul'dan başka bir yeri gözünüz görmüyor mu? Bu soru çok önemli.”

“HER GÜN BİN, BENİ HATIRLA! BENİ SAKIN UNUTMA!’”

“Mesela bu suç örgütü lideri denen kişinin şirketi… Dedik ya başka başka kurumlara, devlet kurumlarına, belediyelerine iş yaptı. Tekrar edeyim; yani dosyanın başlangıcı bir şirket ve o şirketin sahibi suç örgütü lideri. Yani bir örgüt kurmakla suçlanan bir kişi. Onun için diyor, ‘Ben bu kurumlara gittim ve insanları tutukladım’ diyor ya. Yine aynı kişinin şirketi, AK Partili Isparta Belediye Başkanı'na, çok lüks kategorisine giren, milyonlarca liralık, -kusura bakmasınlar marka ismini vereceğim- Audi A8 marka bir makam otomobilini hediye etmiş. Hibe etmiş. Bakın kiralamamış. Milyonlarca liralık bir hediye. Hem de makam arabası. ‘Her gün bin, beni hatırla! Beni sakın unutma!’ Hem de bir belediye başkanına. Mesela, Isparta Belediye Başkanı’na bunları soracak mısınız? Başka kurum ve kuruluşlarda, bu ve benzeri işlemler yapılmış mı; bunları araştıracak mısınız? Bu iş insanı, neden size milyonlarca liralık bir aracı hediye etti diye, bu sorgulamaları yapacak mısınız? Aynı şirket, başka araçlar da hibe etmiş bu arada. Mesela bunlar, sayın savcı beylerin neden hiç dikkatini çekmiyor? Çok enerjiksiniz, çok heyecanlısınız, çok şehvetlisiniz evlerin kapılarına insanlar yollarken, ‘kapıları kırarız, ederiz’ derken?”

“NEDENİ, ‘SİYASİ MÜSTEŞARLIKTA’ GİZLİ”

“Neden bunlar dikkatinizi çekmiyor da gözleri hep CHP’li belediyelerde, gözleri hep İstanbul'da? Nedeni, ‘siyasi müsteşarlıkta’ gizli. Kendimizi emanet ettiğimiz yargı kurumunun çok inandığımız, bizi en yüce bir şekilde koruyan, ‘Devletin dini adalettir’ diyen inanca sahip insanlar olarak, kendimizi emanet ettiğimiz, bu ülkenin çok saygın yargı mensupları var, çok saygın, çok muteber, çok kadim yargı kurumlarımız var, bu kurumlarımızın çok saygıdeğer en üst makamlarına varıncaya kadar sesleniyorum: İtibarsız her hukuki adım, sizlerin de bu ülkenin adalet duygusuna da binlerce yıllık ülkemizin var olma ülküsüne de adaletin kutsallığına da zarar veriyor. Zarar veriyor. O yargı mensuplarına diyorum: Çocuklarınızı bu ülkede tutamazsınız böyle olursa. Gençler bu ülkeden gider. Analar peşinden bakar, ağlar. Bu nasıl önlenecek? Bu adaletsiz tutum, tavır, bu dedikodular, adalet… Yani koridorlarda dönen konuşulan işler, laflar; bu nasıl önlenecek? Bu benim konum değil. Bu tür durumlarda ne yapılması gerekiyorsa, bu ülkenin saygıdeğer savcıları, saygıdeğer hakimleri, bu ülkenin, yargının o güçlü ve kadim kurumları, yüzlerce yıllık yıldır var olan o kadim kurumları… Ne yapılması gerekiyorsa, onu yapmak sizlerin görevi. Bunu bir babanın, bir vatandaş Ekrem'in çocukları, ailesi, namusu için yaşayan bir Ekrem İmamoğlu'nun bir feryadı olarak kabul edin. Tabii aynı zamanda 16 milyon İstanbullu için, 86 milyon yurttaşımız için de bunu söylüyorum. Herkes, oturduğu kamu makamının hakkını vermek zorunda.”

“ŞURADA ÇIKALIM, BİR KAHVEHANEYE GİRELİM, ‘AHMAK DAVASI VAR’ DİYELİM; GÜLERLER SANA”

“Bakın; bunlar, bu ülkede yaşanıyor. Yani ben, benim yaşadığım davayı anmak bile istemiyorum. Böyle bir dava olmaz. Şurada çıkalım, bir kahvehaneye girelim, ‘ahmak davası var’ diyelim; gülerler sana. ‘Gel, kağıt oynayalım’ der, ‘Bırakalım, böyle dava mı olur’ derler insana. İstinafta bekletilen ‘ahmak davası’ devam ediyor. Siyasi yasak davası. Ahmak! Ahmak davası! Siyasi yasak! Davamın hakimi, usule uygun olmayan şekilde değiştirildi. Burada bunu yüzlerce defa dile getirmiş Genel Başkan Yardımcılarım, Grup Başkanvekilim, milletvekillerim, il başkanım, yöneticilerim var. Sürülen hakim… ‘Sürülen’ diyorum. Çünkü, AK Parti İBB sözcüsü, kendi ifade etti, ben demedim. ‘Sürdüğümüz’ dedi. ‘Sürdüğümüz hakim… Sor, anlatayım, niye sürdük’ demek istedi yani. İtiraf etti. Bana 2 yıldan fazla ceza verilmesi için tehdit edildiğini, kendisi söyledi. İki kez HSK'ya başvurduk. ‘Hakimin sözleri çok önemli, dinleyin. Lütfen bunu bir anlayın, nedir bu’ dedik. Dinlemediler. Bunu milletimiz duysun.”

“DEMOKLAES’İN KILICI BAŞINDA SALLANAN BU HAKİM GELDİ, ‘TAK’ DİYE KISA SÜREDE BANA CEZA VERDİ”

“Bakın; kimsenin bir lüksü yok. Hepimiz yargılanabiliriz. Hepimiz yargı önünde hesap vermek zorundayız. Hem de kamuya hizmet veren, bu kürsüde oturan belediye başkanımız da burada olan belediye başkanlarımız da kamuya hizmet etmeye gönüllü olup seçilen meclis üyelerimiz de herkes vermek zorunda. Ama bunun bir usulü, adabı, kuralı var. ‘Dinleyin’ dedik. Dinlemediler. Sonra, HSK'nın hakkında soruşturma açtığı, bu soruşturma başında Demokles’in Kılıcı gibi sallanan bir hakimi, buraya görevlendirdiler, aynı cezaya yolladıkları, sürdükleri bu hakimin yerine. Ve bu Demoklaes’in Kılıcı başında sallanan bu hakim, geldi, ‘tak’ diye kısa sürede bana ceza verdi. Öte yandan, hakkımdaki bir başka dava olan Büyükçekmece'deki davada, mahkemelerde… Davayı bitirme hedefi olarak 409 gün duyuruldu. Hala bitmedi. Ve bu 2015 yılına ait bir konuyu, Beylikdüzü Belediyesi'nden, Danıştay'ın hakkımda karar verip, ‘soruşturmaya gerek yoktur’ dediği bir dava, bir önceki İçişleri Bakanı'nın siparişiyle hakkımda açılan bir davadır. Bunu da belirteyim. Hala bitmedi. Bitmiyor.”

“MERAK EDİYORUM; 11 NİSAN'DA NE OLACAK?”

“Son olarak, 11 Nisan'a ertelendi. Enteresan. Merak ediyorum; 11 Nisan'da ne olacak? Yani 1 hafta öncesinde bir şey mi olacak? Niye 11 Nisan? Ertelendi. Yani tam 826’ncı gününe girecek. Bu keyfi bekletmenin sebebi ne? İki ayrı bilirkişi heyeti, hakkımda olumlu rapor verdiği halde, neden dava bitirilmiyor? Zaman ayarımı yapılıyor? Daha önceki iki uzatma, savcı yok, mazereti var, bilmem ne… Son duruşmada, yüz ifadesini tarif etmeyeceğim arkadaşlarımın da ifadesiyle, saygı unsurlarını yitirmiş bir ortamda, yine iddianamesinin hazır olmadığını söylüyor. ‘Şak’ diye… Yani 10 gün de 20 gün de yok. 90 gün! Daha da fazlası, 11 bir Nisan! Allah Allah! Adrese teslim bir gün mü acaba? Merak ediyorum yani. Bunu da tarihe not düşüyorum. Özellikle adalet dağıtan kurumların görevleri, bu konuda en hassas teraziye sahip olması gereken kurumlardır, kişilerdir. Çünkü, sadece bir kişinin değil, onun ailesindeki, etrafındaki onlarca kişinin hayatına etki ediyorlar. Nasıl ki sayın başsavcının, sayın savcının ailesi var, çoluğu-çocuğu var, eşi var, anası-babası var… Bunları yapanlar, onlara da hesap veremeyecek. Nasıl? Belediye başkanının yüzüne bakamayan, onların yüzüne nasıl bakacak? Benim gözlerime hep açık. Onların da anası-babası var. İtibar suikastı düzenler gibi uygulamalara maruz bırakılan arkadaşlarımın da sevgili kardeşimin de diğerlerinin de ailesi var, çoluğu var, çocuğu var; aynen savcılar gibi. Bu arkadaşlarımızın da namusu var, şerefi var. Buna özen göstermek zorundasınız. Bunun size o kutsal mesleğiniz söylüyor; ben değil.”

“KULİS BİLGİSİ’ ADI ALTINDA, BU İDDİALARI LÜTFEN YAYINLARINIZDA DİLLENDİRMEYİN”

“‘Devletin dini adalettir. Ne yüce laf. Onlar, bu arkadaşlarımızdan insan olarak daha değerli ya da daha ayrıcalıklı değil. Herkes eşit. Yargının önünde herkes eşit. Gazetelere, adeta yeni siparişleri gösterir gibi, savcılık kaynaklı, ‘İstanbul'un CHP’li başka belediyelerinin de hedefte olduğu’ sözde bilgisini vermek ne adalete ne de mertliğe ne de insanlığa yakışıyor. ‘Kulis bilgisi’ adı altında, bu iddiaları lütfen yayınlarınızda dillendirmeyin. Bakın bakalım bu savcılar, bunlar geçmişte hakim miymiş, neymiş, ne yapmışlar, hangi kararlar alınmış onların mahkemelerinde; onları haber yapın. Bakalım bunlar, geçmişte çok adaletliydi de sonra mı değişti ve bu hale geldiler mesela’ Yok efendim o belediye, bu belediye... Milletin aklını karıştırmayın. Özellikle bu işin içinde bu adaletsizlik sürecinin içinde koşanların amaçlarının bu olduğunu biliyoruz. Ama bu olmayıp, mesleki olarak sürece baktığını düşünen arkadaşlara da diyorum ki; lütfen buna alet olmayın. Çünkü onlar, özellikle sizlerin adaletsizlik değirmenine böylece su taşımanızı da istiyorlar. Bu tuzağa düşmeyin. Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, sorumluluk sahibi herkes, bu süreçte hep birlikte çok dikkatli olmak zorundayız. Medyada ‘kulis’ adı altında konuşulan iddialar, kamu görevlilerini, ailelerini ne yazık ki çocukları, evlatları derin bir travmaya düşürüyor. Bu konularda herkes yazdığına, çizdiğine lütfen dikkat etsin. Kimsenin onurunu, namusunu zedelemesin. Yaradan huzurunda ifade ediyorum ki; kul hakkı yemiş olursunuz. Bu kadar net. Belediyelerimizin çalışma standartlarına da zarar veriyorlar. Onların morallerini, çalıştırdığı insanların da canını sıkan bir seviye bu işi taşıyorlar. O bakımdan bunu özellikle basın mensuplarımızdan rica ediyorum.”

“DEMOKRASİ VE HUKUKTAN HER GEÇEN GÜN DAHA DA SAPAN BU ZİHNİYET, BU AKIL İKTİDARDAYKEN…”

“Bu gidişat, hepimizin ve çocuklarımızın geleceği açısından artık en yüksek seviyede alarm vermektedir. Demokrasi ve hukuktan her geçen gün daha da sapan bu zihniyet, bu akıl iktidardayken, buradan söylüyorum, ekonomi düzelemez. İyi niyetle çaba gösteren yöneticiler var. Görüyorum. Kim istemez ülkesinin ekonomisi iyi olmasın? Biz muhalefetiz. İktidar olacağız. İnanıyoruz buna. İktidar kötü olsun da biz iktidar olalım! Böyle bir şey olabilir mi? Ekonomimiz iyi olsun kardeşim. Benim vatandaşım, yoksullukla sınava tabi tutulmasın. Ama bu süreç böyle devam ettiği takdirde, ekonomi düzelmez kardeşim. Yoksulluk, hayat pahalılığı bitmez. Türkiye'de hiçbir şey iyi gitmez. Türkiye, dünyada bir cazibe noktası olmaz. Güven oluşturamaz. Olmadığı için de oluşturamadığı için de sermayenin yolu, yatırımların yolu, bu cennet vatanımız Türkiye'den geçmez. Şimdi, toplantı bitiminde belki soru soracaksınız bana. ‘İşte bu operasyonlara karşı eylem planınız ne? Veya bu operasyonlar böyle sürerse Cumhuriyet Halk Partisi ne yapacak?’ Çok açık söyleyeyim: Bu saatten sonra ne yapacaksak, milletçe, hep beraber yapacağız. Bu, hepimizin sorunu. Bu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin sorunu değil. Bu konu, artık sadece Cumhuriyet Halk Partisi'nin ya da bir başka partinin sorunu olmaktan çıkmıştır.”

“İŞ İNSANLARININ, SANATÇILARIN, SPORCULARIN BAŞINA GELECEK”

“Bugün bizim belediye başkanlarımızın meselesi gibi görenler, öyle kafasını kuma sokarak bunu görmezden gelemezler. Yarın sizin gazetelerinizin, televizyonlarınızın başına gelir. Sizin başınıza gelecek. İnanın, dokunulmazlığı olan milletvekillerinin başına gelecek. Bugün sessizce ya da sadece içinden hayıflanarak ama ses çıkartmadan gelişmeleri izleyen iş dünyasının başına gelecek. Bu akıl, malınıza göz koyar. İş dünyasının, sermayenin, ekonominin içinde olan herkese sesleniyorum: Bu iş hafife almayın. Bu, büyük bir iştir. Sanatçılar, sporcular… Sizin de başınıza gelecek. Herkesin. Esnaf, çiftçi… Zaten kan ağlıyorlar. ‘Bu konuyla benim ne ilgim var’ diyen kendi halinde vatandaşımın dahi başına gelecek. Çünkü bu tek kişilik mesele var ya, bu otoriter zihniyet, akıl virüsü bedene bulaştı mı tüm vücudu metastaz etmeden, bırakmaz. Ülkemizi ve milletimizi çürütmeye çalışan, işte tam da bu siyasi müsteşarlıkla ya hep beraber mücadele edeceğiz ve onu yeneceğiz ya da herkes sırasını bekleyecek. Bu kadar net. Tarih tekerrürden ibaret. Nazi dönemi Almanya'sının ünlü muhaliflerinden Alman din adamı ve asker Martin Niemöller'ün dediği gibi, ‘Sonra benim için de geldiklerinde, sesini çıkartacak kimse kalmamıştı’ dememek için, artık ayağa kalkma zamanı. Bu kadar net.”

“HEP BERABER AYAĞA KALKMA ZAMANI”

“6 senedir… Seçimi elimizden aldılar yahu. Düşünsenize. 16 milyon insanın seçtiği bir insanın, mazbatasını almış bir insanın seçimini elinden aldılar. Aldılar. Milletin iradesini hem de utanmadan ‘hırsızlar’ dediler, ‘çaldılar’ dediler… Halbuki onlar çaldı. Milletin iradesini çaldın. İşte onun için, hep beraber ayağa kalkma zamanı. Buradan beni istemeyene, hayatı bana dar etmeye çalışana ben buradan meydan okuyorum: Büyükşehir Belediyesi’ne ve bana ulaşmak ise hedefiniz, benim yol arkadaşlarıma ve ailelerine çile çektirmenize, bahaneler yaratmanıza, ara yollar üretmenize gerek yok. İşte siyasi yasak davam orada? İstinaf Mahkemesi’nde. Madem hedefiniz benim; mert olun, bari burada mert olun, onayın benim cezamı, milleti rahat bırakın yahu Milleti rahat bırakın. Hodri meydan. Hodri meydan. Siz istemiyorsunuz ama -Ekrem'in kelime anlamı da merttir- sizi bir kez daha mertliğe davet ediyorum.”

“BU YOLLAR MERTLİK YOLLARI DEĞİL”

“Ve bir kez daha bu güzel memleketimin, güzel insanlarına sesleniyorum: Güneyimizde, belki de ülkemizin 100 yılını derinden ilgilendirecek bir mesele var. Ülkemiz için de sulh ve barışı sağlamamız gerektiğini hepimiz biliyoruz. Demokrasi, adalet, eğitim, ekonomi, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, bir sürü sorunlarımız var. Bütün bu sorunlar varken, bunlarla uğraşılıyor. Ve bir kez daha mertliğe davet ederek söylüyorum ki; mücadelenizi bu milletle sandıkta hesaplaşarak, bizimle beraber orada mücadelenizi verin. Bu yollar, doğru yollar değil. Bu yollar mertlik yolları değil. Türkiye'ye sesleniyorum: İstediğiniz her kanaldan beni bir kez daha dinleyin, bir kez daha dinleyin, bir kez daha dinleyin… Ülkeme, canım ülkeme, milletimize sesleniyorum. Lütfen bunu iyi duyun: Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz. Bu kadar.”

SORU: “HEDEF SİZ MİSİNİZ?” 

YANIT: “AK PARTİLİLERİN TAMAMI BİLE ‘EVET, O’ DER”

İmamoğlu, bir gazeteciden gelen, “Dediniz ki; ‘Bana ulaşmak istiyorsanız arkadaşlarımı rahat bırakın. Hedefin bütünüyle siz olduğunuzu mu düşünüyorsunuz” sorusuna, “Vallahi herkes öyle düşünüyor, ben değil ki. Yani benim düşünmeme vesile olan şey, herkes öyle düşünüyor. Sokakta gidin, hangi partiye oy versin, vermesin, sorun yüz kişiye, deyin ki, ‘Bu işlerin sebebi nedir?’ İddia ediyorum, en az 90’ı, AK Partililerin tamamı, onlar bile ‘Evet, o’ diyecek yani. Ben anlamadım yani, ne var bu İstanbul'da? Bu İstanbul'un koltuğu, 16 milyon insanın koltuğu. Millete ait. Millete olan işleri yönetmeye çalışıyoruz. Bir sürü sorunu var, sorunlarımız var. Bu milletin ekonomi sorunu da bizim İstanbul'un sorunu da bizim. Hakkari'nin sorunu da bizim Sinop'un da Kastamonu'n da deprem bölgesinin de… Birlikte çözmek varken, nedir bu bu anlamadım yani. Seçimle geldik, seçimle gideceğiz. Ben demiyorum bunu, millet diyor” yanıtını verdi.

Haftanın Öne Çıkanları

ChatGPT'nin kurucusu Altman, kız kardeşinin taciz iddiasını reddetti

2025-01-09 07:08 - Dünya

Trabzonspor'da ayrılık: Enis Bardhi

2025-01-15 00:00 - Spor

Bir oyuncu daha ‘Ayşe Barım’ sessizliğini bozdu

2025-01-13 00:39 - Magazin

Menzil'de mülk kavgası,taşlı sopalı birbirlerine girdiler!

2025-01-14 17:08 - Gündem

Yola reflektör koyarken yolcu otobüsü çarptı! İstanbul'da Kuzey Marmara Otoyolu'nda feci ö

2025-01-12 00:39 - Asayiş

Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemine ve Türkiye'deki mahkemelere ara verildi

2025-01-10 12:37 - Gündem

Özgür Özel’den ‘kırmızı kart’ eleştirilerine ilk yanıt: ‘Birileri hafife alıyor ama…’

2025-01-10 00:09 - Siyaset

Selim İleri'nin cenaze programı belli oldu

2025-01-09 00:08 - Gündem

250 yıllık süre doldu... Naci Görür'den iki kent için korkutan uyarı!

2025-01-11 17:38 - Gündem

Beşiktaş, Sarıyer Belediyespor'a set vermedi!

2025-01-13 00:09 - Spor

İlgili Haberler

Gözaltındaki Rıza Akpolat’tan ‘kararlılık’ paylaşımı: ‘Bitmedi kavgamız, sürecek’

00:09 - Siyaset

Dikkat çeken anket sonucu... Bahçeli'nin 'Öcalan' çağrısına kendi partisinden bile de

22:08 - Siyaset

CHP'li Öztürkmen, KKTC'de resmi temaslarda bulundu

19:06 - Siyaset

CHP’li Meriç yabancıların güvenlik soruşturmalarını sordu

19:03 - Siyaset

Ekrem İmamoğlu’nun Gaziantep ziyareti ertelendi

18:45 - Siyaset

Günün Manşetleri

Gözaltındaki Rıza Akpolat’tan ‘kararlılık’ paylaşımı: ‘Bitmedi kavgamız, sürecek’

00:09 - Siyaset

Fenerbahçe Opet, namağlup liderliğini sürdürdü

23:38 - Gündem

Fenerbahçe, CEV Şampiyonlar Ligi'nde 3. kez mağlup!

23:09 - Gündem

Kumpir yedikten sonra hayatını kaybetti: İşyeri sahibi tutuklandı

22:39 - Gündem

Beşiktaş taraftarı, Twente deplasmanında tribündeki yerini alabilecek

22:09 - Gündem