CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Etimesgut Belediyesi'nin ev sahipliğini yaptığı, CHP Kadın Kolları'nın düzenlediği "Bu Sofra Hepimizin" iftar programına katıldı.
Özel'e Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu, CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Asu Kaya ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar eşlik etti.
Programa ev sahipliği yapan Beşikçioğlu, vatandaşlara hayırlı Ramazanlar diledi. Ardından konuşan Yavaş ise "Hepinize iyi akşamlar diliyorum. Hayırlı ramazanlar diliyorum. Biliyorsunuz toplumumuzun en önemli günlerden birisi Ramazan ayı. Dayanışmanın, paylaşmanın en önemli olduğu günler. Bugünlerde tabii sadece kendimiz oruç tutmakla kalmıyoruz. Kötü sözlere, kötü düşüncelere karşı da oruç tutuyoruz. Ben hepinize nice ramazanlara bayramlara ve güzel günlere ulaşmak dileğiyle sevgi ve saygılarımı sunuyorum" diye konuştu.
"SERT SİYASET DİLİNİ BİR TERK EDELİM"
"Hepinize iyi akşamlar. Mübarek Ramazan’ın ilk gününde oruçlar tutuldu. Biraz önce ilk iftarı hep birlikte burada yaptık. Bu organizasyon, bu akşam burada bir arada olmamız Kadın Kolları Genel Başkanımızın, onun yöneticilerinin büyük emeğiyle oldu. İlk iftarda sizlerle bir arada olmak, bugünü sizlerle paylaşmak istedik. Mübarek ramazanın en iyi şekilde geçmesini diliyoruz" diyerek sözlerine başlayan Özel, şunları söyledi:
“Aynı sofrada bir arada oturmaktan büyük mutluluk duyduğum dört güzel evladımızla, anneleriyle sohbet ettik. Herkesin farklı farklı dertleri, hepimizin konuşması gereken çok fazla konu var. Ama iftar sofrası olunca, aylardan ramazan olunca siyaseti çok sert yapmamak, kötü söz söylememek, kötü söz duymamak, duyurmamak, vatandaşın derdi bu kadar boyunu aşmışken bu ayda hiç değilse keskin siyasi tartışmalardan uzak durmak lazım. Geçtiğimiz günlerde rahmetli Necmettin Erbakan’ın oğluyla bir saat sohbet ettik benim onu ziyaretimde. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda Başbakan rahmetli Ecevit’ti. Yardımcısı rahmetli Erbakan’dı. Taban tabana zıt görüşler. Bir arada oturmuşlardı ve ülkeleri için koalisyon kurmuşlardı.
Bu kurdukları koalisyonla dünyanın en zor işini beraber başardılar. Bütün dünya ‘Yapamazsınız’ dediği halde, Amerika’nın tehditlerine rağmen kimseyi dinlemeyip yavru vatandan gelen çığlığı, sesi cesaretle duydular ve gittiler Kıbrıs Barış Harekatı’nı başardılar. Ambargolardan, saldırılardan, tehditlerden, üstten konuşmalardan hiç çekinmediler. Cesaretliydiler ama bu cesaretleri birbirlerine ya da diğer siyasi rakiplerine kötü söz söylemeyi, hakaret etmeyi gerektirmiyordu. Ecevit de Erbakan da nezaketleriyle hatırlanıyorlar, biliniyorlar. Sonrasında da Türkiye’de çok siyasetçi geldi, geçti bu makamlara. Ama siyasetin dilinin bu dönem kadar gitgide gitgide bu dönem kadar kötü ve sert, rekabetin devlet imkanlarıyla birlikte çok acımasız, haksız olduğu bir zemin hiç olmamıştı. Ben Genel Başkanı olduğum süreci bir vesile ettim.
31 Mart büyük seçim başarısını, ki Türkiye’nin rekortmenlerinden biri burada duruyor. Yüzde 60’a yakın oyla Başkent’i kazandı Mansur Başkan. Bunları vesile ettik. Dedik ki, ‘Biz birinci partiyiz artık. Siyasetin diline de siyasi rekabetin şekline de dikkat edilsin, ilk adımları da biz atalım.’ Millet takdir etti, çok doğru buldu. Ama yaşanan o süreci doğru bulmayan, kutuplaşmadan nemalanan, kötü sözle, kavgayla tarafları birbirinden ayırmaya çalışan bir strateji maalesef yine devreye girdi. Bugün de biraz önce Mansur Başkan söyledi. Ramazanı vesile kılıp yine biz hiç değilse iftar sofralarındaki konuşmalarda sert siyaset dilini bir terk edelim bakalım. Belki milletin takdirinden bunu yeniden birilerinin değerlendirme fırsatı olur diye düşünüyoruz.
"KARŞIDAKİ TRUMP OLUNCA..."
Burada konuşulacak şey esas olarak, 1,5 yıldan bu yana Filistin’de yaşanan ateşkes anlaşmasıyla birazcık olsun durulan katliamlar. 1,5 yılda 20 bini çocuk 50 bin Filistinli, İsrail tarafından katledildi. Geçtiğimiz ramazanlarda ‘Aman İsrail’le ticareti kesin, İsrail’le ticareti durdurun’ diye yalvarıyorduk. O zamanlar inkar edenler sonra ortaya çıktı ki neler neler olmuş. Şimdi de maalesef dün neler yaptı, neler oluyor görüyorsunuz. Bütün dünya şaşkınlıkla, ibretle izliyor. Ama Amerikan Başkanı Trump bu sefer de ‘Gazze güzel yermiş. Oralara oteller yapacağım, plajlar yapacağım. Gazzelileri de etraftaki diğer ülkelere yollayacağım, orayı boşaltacağım’ diyor. Buna çok net, çok sert, öyle sana - bana burada söylenen sözlerin bir kıymet-i harbiyesi yok.
Bu tavra karşı ta Yaser Arafat’la Bülent Ecevit zamanından başlayan Cumhuriyet Halk Partisi’nin Filistin’in yanında, Filistin halkının dostu, onların mücadelesini sahiplenen tutumu bugün Trump’ın bu akıl dışı, insanlık dışı, vicdan dışı tutumuna karşı 1974 Barış Harekatı’ndaki cesareti göstermeyi gerektirir. Kötü söz söylemek, siyasi rakiplerine hakaretler etmek, siyasi rakiplerini hapse atmak cesaret değildir. Cesaret, durman gereken yerde durmak, söylemen gereken sözü söylemek, karşıdaki Trump olunca ‘Aman bir şey söylemeyeyim, ağzımızın tadı kaçmasın. Amerika’nın desteği her zaman bana lazım. Ülkemden çok partimin çıkarını gözetirim’ derseniz işte bugün olduğu gibi Filistin’i yalnız bırakırsınız. Onun üzerinde hesaplar yapmaya başlarlar.
"AMERİKAN ASKERLERİ, O POSTALLAR, ANADOLU’YU KİRLETEMEDİ"
Bugün 1 Mart. Bundan 22 yıl önce TBMM'de bir tezkere oylandı ve reddedildi. Her sene mezarı başına gittiğimizde rahmetli Baykal’ı anıyoruz. Ama 22 yıl önce yapılan 1 Mart oylamasını şöyle çok kısaca hatırlatmam lazım. 22 yıl önce bugünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın o tarihte Amerika Birleşik Devletleri’ne verdiği bir sözden ötürü… Amerika Irak’ı işgale hazırlanırken, ki sonra işgal oldu ve milyonlarca Müslüman öldürüldü. Amerikan askerlerini Mersin Limanı’ndan alıp bizim sınırlarımızın içinden Irak’a sokmaya söz vermişti. Bunun tezkeresi Meclis’e geldi, kendi milletvekillerinin sayısı rahatlıkla bu tezkereyi geçirmeye yetiyordu. Meclis’i Sayın Bülent Arınç yönetiyordu ve Deniz Bey, ‘Bu topraklara, Amerikan postalı bir basarsa bir daha gitmez. Biz burada Amerikan askeri istemiyoruz. Irak’ın işgaline Türkiye üzerinden gidilmesini asla izin veremeyiz’ özünde bir konuşmayı çok etkili şekilde yaptı.
Sayın Bülent Arınç, birkaç kez konuşması bittiğinde süresini uzattı ve en nihayetinde yapılan oylamada 99 AK Partili milletvekili bütün CHP'li milletvekilleri ile birlikte oy kullandılar. O Amerikan askerleri, gelseler belki de bir daha hiç gitmeyecekti. Amerikan askerleri, o postallar, Anadolu’yu kirletemedi. Irak’taki katliamın bizim üzerimizden yapılmasına engel oldu. O gün bugün, 22 yıldır o tezkerenin içeriği, 10 yıl geçmesi gerekiyordu Meclis kuralları gereğince. 10’uncu yıl ‘Açıklayın’ dendi, oy verdiler ve reddettiler. Her sene isteniyor, her sene reddediliyor. Çünkü şu görülmesin istiyorlar.
O gün bizimle birlikte oy kullanan 99 Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilinin hiçbiri bir daha milletvekili olamadı. O gün bugün açıklanmayan tutanaklarda Deniz Baykal’ın o konuşması asla ve asla aleniyet kazanamadı. Ben 22’nci yılında, o gün oyunu kullanıp da bugün hayatta olmayan başta Sayın Baykal olmak üzere tüm milletvekillerini rahmetle, minnetle anıyorum. O noktada irade gösteren milletvekillerinin bugün yaşayanlarına da buradan; Etimesgut’tan, bu mübarek günde Müslüman kanının akmasına Türkiye’nin alet edilmesine engel oldukları için yürekten bir selam gönderiyorum.
"RAMAZAN KOLİSİ GEÇEN SENE BUGÜN 950 LİRAYDI, ŞİMDİ BİN 610 LİRA"
Son sözüm, bizim masada da konu geçim derdiydi. Hiç şüphem yok, bütün masalarda ve Türkiye’nin dört bir yanındaki iftar sofralarında ya da güçlükle yapılan iftarlarda konu hayat pahalılığı ve ekonomi. Biz bunu tüm yönleriyle anlatıyoruz. Biliyorsunuz altın hesabında emeklilerin durumu; 2002’den bugüne 8 çeyrek altın alabilirken en düşük emekli maaşı, bugün 2,5 çeyrek altına düştü. Her emeklinin 5,5 çeyrek altını kayıp. Yine sekiz temel ürünün, yani ayçiçek yağı, bulgur, pirinç, makarna, nohut, un, kıyma ve çayın içinde bulunduğu ramazan kolisi geçen sene bugün 950 liraydı. Şimdi bin 610 lira.
Vatandaşlarımıza bu ramazanda Allah yardımcı olsun. Çünkü devlet yardımcı olmuyor. Ama yardımcı olanlar var. Kim var? Etimesgut Belediye Başkanı var. Sayın Mansur Yavaş var. Cumhuriyet Halk Partisi’nin çok kıymetli belediye başkanları var. Hiç şüphe yok ki AK Partili, MHP’li, İYİ Partili, DEM Partili belediye başkanlarının da emekleri, çabaları var bu yoksulluğu ortadan kaldırmak için. Parti ayırmadan bu yokluğa, yoksulluğa bu zor günde kim katkı sağlıyorsa… En çok katkı sağlayanlardan biri yanımda, biri karşımda olmak üzere tüm belediye başkanlarına, partileri ne olursa olsun yürekten teşekkür ediyorum.
"TAYYİP BEY'İ ÜZMEMEK İÇİN..."
Tayyip Bey altın hesabına çok kızıyor. ‘Bırak altın hesabını’ diyor. Ben de dedim ya ‘Ramazan’da kalp kırmayacağız, kimseyi üzmeyeceğiz.’ Tayyip Bey’i de üzmemek için altın hesabını bir kenara bırakıyorum. Ve ona hepinizin huzurunda yeni bir hesap yapıyorum. Altın hesabı değil, hurma hesabı. Hepimiz bugün elimizi uzattık bir hurma aldık. O bir hurmayla oruçlarınızı açtınız. O hurmanın kilosu Sayın Erdoğan geldiğinde 2002 yılında 2 liraymış, bugün 670 TL olmuş. Yani hurmanın fiyatı 22 yılda 335 kat artmış. En düşük emekli maaşı, bu iktidardan önce 108 kilo hurma alırken bugün sadece 21 kilo hurma alıyor. Buradan Tayyip Bey’e selam olsun. Allah orucunu kabul etsin. Ramazanı iyi geçsin.
Ama iktidara geldiği gün 108 kilo hurma alan en düşük emekli maaşı, bugün 21 kilo hurma alıyorsa bu emekliler nasıl geçinsin Tayyip Bey, nasıl geçinsin? Sayın Erdoğan geldiğinde, 2002 yılında ramazan pidesi 2 liraymış. Bugün 80 TL. Tam 40 kat artmış. 2002’de 1 TL’ye 200 gramlık pideden 2,5 tane alınırken, yani 500 gram, bugün 1 TL’ye 12,5 gram yani bir tırnak kadar pide alınıyor. Bir ekmek 20 gram. 12,5 gram pide alınabiliyor. O yüzden bu yokluğun, bu yoksulluğun, bu sıkıntıların bir an önce ortadan kalkması için bizler hepimiz çok çalışmak durumundayız. Sizler de emekliye, asgari ücretliye, esnafa, memura, çiftçiye sahip çıkmayıp zenginleri koruyan kollayanları değil; bundan sonra yoksulun ve sıkıntıda olanın derdini bilenleri, o derdi çözecekleri başa getirmelisiniz. Böyle de olacağına yürekten inanıyorum."