CHP Gaziantep Milletvekili Hasan Öztürkmen, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında son dönemde muhalefete yönelik artan baskılara tepki gösterdi.
Öztürkmen, Halk TV’de yayınlanan ses kaydı soruşturmasında gazeteci ve TV yöneticilerinin gözaltına alınmasının ve Suat Toktaş’ın tutuklanmasının kabul edilemez olduğunu belirtti. İletişim Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin kuruluş amacına hizmet etmediğini belirten Öztürkmen, İletişim Başkanlığı’nın yıllar içinde artan bütçesine dikkat çekti.
Öztürkmen’in açıklamasından öne çıkanlar:
Medyayı kontrol altına alan AKP iktidarı, az sayıda kalan özgür basın yayın organını kapatmak, muhalif gazetecileri susturmak için elinden geleni ardına koymuyor.
Dezenformasyon demişken İletişim Başkanlığı’nda Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi adında bir daire bulunuyor. Bu dairenin birimi olarak Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kurulmuş. Devletin malı deniz. Sürekli yeni daireler kurup duruyorlar. Bugün, 1600’den fazla çalışana sahip olan İletişim Başkanlığı’na 2025 yılı bütçesinden ayrılan miktar 6 milyar lira.
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin bir yıllık maliyeti yüzlerce milyon lira.
AKP’nin borazanlığını yapmaktan başka bir işlevi olmayan bu kurumun yaptığı harcamanın nedeni nedir?
Vatandaş işsizlikten kırılırken, evine ekmek götüremezken İletişim Başkanlığı, kara delik gibi para emiyor.
Sürekli “dezenformasyon” adı altında yayın yapan ancak dezenformasyonun merkezi haline gelen İletişim Başkanlığı, halkın tamamının vergileriyle finanse edilen bir kurum olduğunu unutmuş olmalı.
Bugün Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, sadece muhalif basında çıkan ve iktidarı hedef alan haberleri yalanlıyor.
Oysa dezenformasyonun gerçek panzehri şeffaflıktır. Yani her konuda, her soruya yetkililerin belgelerle somut cevaplar vermesidir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.”
Bolu Kartalkaya yangını örneğinde gazetecilerin karşısına can kaybı veya yetki karmaşası konusunda şeffaf açıklama yapan yetkili olmadı. Gerçek can kaybını öğrenmek için AKP Ankara İl Kongresinde Erdoğan’ın konuşmasını bitirmesini bekledik.
İletişim Başkanlığı, yandaş dezenformasyon merkezi gibi çalışmak yerine enformasyonu sağlasa, ortada bir sorun kalmayacak.
TRT TARAFSIZLIĞINI YİTİRDİ
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin gücü iktidar medyasındaki yalanları takip etmeye yetmiyor olacak ki, hiçbir şekilde yandaş medya yalanları yalanlanmıyor.
Yandaş medya bir yana, devletin kurumlarını bile ayağa düşürdünüz.
Daha geçen hafta devlet kanalları TRT ve Anadolu Ajansı üzerinden servis edilen bir belgeyle, Bolu Kartalkaya’daki yangından dolayı Bolu Belediyesi hedef alındı. Oysa o belge otele verilen bir belge değildi. Vatandaşın vergileriyle yayın yapan devlet kurumları aracılığıyla dezenformasyon yapıldı.
TRT yönetiminin kendi duygu ve düşünceleriyle haberleri şekillendirmeleri, bir siyasi parti aleyhine algı oluşturma gayretine girişmesi TRT Kanunu’na aykırıdır ve suçtur.
TRT Kanunu’nun 20'nci maddesinde de Cumhurbaşkanı ve siyasi parti açıklama ve faaliyetlerinin nasıl yayınlanacağı açıkça belirtilmiştir.
RTÜK CEZALANDIRMA ARACINA DÖNÜŞTÜ
TRT’nin kanun tanımazlığı, RTÜK eliyle cezalandırma aracına dönüşmüştür.
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, görevini kötüye kullanmaktadır. RTÜK’teki koltuk sayısının fazla olması nedeniyle AKP aleyhine haber ve yorum yapan gazete ve televizyon kanalları cezalandırılmaktadır.
Aynı RTÜK, “Özgür Özel’den tepki çeken görüşme” başlığıyla haber yapan ve tarafsızlık ilkesini çiğneyen TRT’ye ceza vermemek için kırk takla atıyor.
Muhalif haber kanalları Halk TV, Tele 1, KRT, Sözcü Tv peş peşe para cezaları ve yayın durdurma cezalarına çarptırılıyor.
RTÜK yönetimi, yandaş medyadaki yalanları, iftiraları hatta tehdit ve küfürleri bile görmezden gelerek bu suçlara ortak oluyor.
Türkiye Cumhuriyeti düşmanı, gerici bir tv kanalı Akit tv. Terör örgütü IŞİD temsilcisini yayına çıkardı. Halis Bayancuk’un Akit TV’deki laiklik karşıtı söylemleri, CHP’li RTÜK üyelerinin başvurusuna rağmen gündeme alınmadı.
Suçu yanına kâr kalan bu kanal, Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca’yı ekrana çıkarıp şerefli Türk teğmenlerini katletme planını yayınladı.
Görevdeki Türk askerlerine yönelik “asarım” tehditlerini savuran bu şahsın sözleri suç değil midir? Bu yayınlara RTÜK neden sessiz? Savcılar neyi bekliyor?
Arka Sokaklar dizisinin, tarikatta küçük yaşta evlilik ve cinayet konusunun işlendiği bölümü, milli ve manevi değerlere aykırı bulunarak Kanal D’ye 2 kez program durdurma ve yüzde 3 para cezası verildi.
Kızıl Goncalar dizisinin yayınlandığı Now TV’ye “toplumun milli ve manevi değerlerine aykırılık" gerekçesiyle ceza verildi.
Tarikatlar ve cemaatler ne zamandan beri toplumun milli ve manevi değeri olmuştur.
RTÜK’ün cezaları yayın yasağı, içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi, BTK tarafından idari para cezası, uyarı cezası, program durdurma, idari para cezası, geçici yayın durdurma, yayın lisansının iptali cezaları, BİK tarafından ilan verilmemesi veya ilan kesme cezası verilmesi, Gazetecilerin basın kartlarının iptal edilmesi ve yenisinin verilmemesi şekillerinde gerçekleşebilmektedir.
GAZETECİLERE YÖNELİK OPERASYON KABUL EDİLEMEZ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında Gazeteci Barış Pehlivan, Halk TV Sorumlu Müdürü Serhan Asker, sunucu Seda Selek, Program koordinatörü Kürşad Oğuz ve Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş gözaltına alındılar. Suat Toktaş gece saatlerinde tutuklandı. Diğer gazeteciler adli kontrolle serbest kaldı. Ortada bir suç yoktur. Gazetecilik faaliyeti nedeniyle Suat Toktaş’ın tutuklanması kabul edilemez.
Sözcü TV sunucusu Özlem Gürses, söylemediği sözler nedeniyle ev hapsine mahkûm ediliyor, ayağında elektronik kelepçe ile hâlâ evden yayın yapıyor.
Mehmet Ali Ağca’yı ifadeye çağırmayanlar, cesur gazetecileri televizyon kapısında gözaltına alıyorlar.
Bir sokak röportajında Erdoğan ve ailesi için bazı iddialarda bulunan emekli bir kadın vatandaş N. K. Tutuklanarak cezaevinde gönderiliyor.
ATATÜRK'E SALDIRANLARA NEDEN DOKUNULMUYOR?
Furkan Bölükbaşı isimli bir meczup, her gün Atatürk’e küfür ve hakaretler ediyor, tutuklanmıyor.
Fatih Tezcan, Halil Konakçı, Mustafa Armağan ve benzeri fitne odaklarının Atatürk’e, atamızın ailesine ve Cumhuriyetimize yönelik zehirli sözleri yıllardır devam ediyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü, aynı hassasiyeti neden Türk devletinin kurucusu ve ebedi kahramanımız Mustafa Kemal Atatürk için göstermiyor.
Otel yangınında 78 canımızı yitirdiğimiz felaketin ertesi günü 12 yıl önceki Gezi Parkı eylemlerini bahane gösterip oyuncuları ifadeye çağırıyorlar.
Fahrettin Altun, Göbels taktikleri ile yalanlar uydurup muhalefeti suçlayacağına, yaptığın dezenformasyonun, halkın vergilerinin iç edilmesinin hesabını ver.
İktidarın gözü dönmüşçesine yaptığı bu operasyonlar, ne kadar aciz olduklarının bir göstergesi.
Ne kadar çırpınsanız da kaçışı yok. Yıkılıyorsunuz.