Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, 28. Aydın Doğan Ödülü'nün felsefe ve insan hakları konusundaki çalışmaları nedeniyle kendisine sunulacağı 2 Aralık'taki tören öncesinde Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ile Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Candan Fetvacı’nın ev sahipliğinde düzenlenen yemekte gazetecilerle buluştu.
Kadehini gazeteciler için, “Sağlığınıza, doğru dürüst, değerli haberler yapmanıza, yalnız bugün değil, hep” diyerek kaldıran Kuçuradi, kavramların doğru kullanılmasının önemine işaret ederek; "Takıldığım kelimelerden biri ‘algı’dır, doğru-yanlış çok kullanılıyor. 'Anladım, algıladım' anlamında kullanılıyor, reklamlarda en sıkıntılı anları yakalayabilirsiniz. ‘Algı’ duyularımıza gelen bir şeydir, oysa anlamak başka bir şeydir" dedi.
"İNATLA UMUTLUYUM"
Medyayı eleştirmek değil dinlemek, yanıtlamak için geldiğini belirten Kuçuradi, sorular üzerine teknolojik gelişmelerin insanlığın yararına değil insanları öldürmek için kullanılmasının ‘medeniyetin ilkelliği’ olduğunu, inatla ve umutla insan haklarını savunduğunu, umudunu yitirmediğini şu sözlerle ifade etti:
"Ufak şeylerden umudunuzu yitirmeyin, umudu ufak adımlardan bekleyin. İnatla umutluyum. Şu anda iki yıl felsefe dersi var okullarda, ama ne okutuluyor, nasıl okutuluyor? Yalnız ders koymak yetmiyor. Bir konuda elimden geleni yapmaya çalışıyorum, vazgeçmiyorum, olmuyorsa da olmuyor diyorum. Vazgeçmeyeceksiniz. Arada umut veren şeyler oluyor."
KENDİNE HAKİM OLMA
Kadına şiddet ile ilgili soruları da yanıtlayan Kuçuradi, kendine hakim olmanın öğretilmesinin mümkün ve önemli olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Birdenbire durduramayız ama azaltabiliriz, en önemlisi eğitim. Özgürlükçülük çok önemli, ama ‘canımın istediğini yaparım’ şeklinde yanlış da anlaşılıyor. Sadece formal eğitim değil; anamızdan babamızdan gördüğümüz ve rastlantı sonucu iyi bir hocanın eline düştüysek o çok fark ettiriyor. Kişiyi düşündüreceksiniz, düşündürmek çok önemli. Ben çok sık, dinledikten sonra 'Hiç böyle düşünmemiştim' denildiğini çok duyuyorum. Yasal kısıtlamaların etkisi vardır ama azdır. İnsan haklarını hep pasif bir şey olarak düşünüyoruz, halbuki hak meselesi 'etme'dir. İnsan haklarını ‘hukuk’ olarak değil ‘etik’ olarak okutuyorum. Hukuk oradan türemeli."