17 Ağustos depreminde en az 18 bin, 6 Şubat depremlerinde ise en az 54 bin yurttaş yaşamını yitirdi. Depremlerde hayatta kalan yüzbinlerce yurttaş ise deprem travması ise başa çıkmaya çalışıyor. Deprem ve travma ilişkisini Prof. Dr. Tayfun Uzbay Cumhuriyet’e değerlendirdi.
Yalnızca deprem bölgesinin değil tüm Türkiye’nin yeniden depremin yarattığı göç, üzüntü, tedirginlik ve korku ile yüzleştiğine dikkat çeken Uzbay, “Bunun yol açtığı bunalım ruh sağlığını etkileyen hastalıkların görülme sıklığını artıracak. Göç etmek zorunda kalanlar, engelliler, mal varlığını kaybederek bir anda muhtaç hale gelenler, ebeveynlerini kaybetmiş çocuklar, çocuklarını veya yakınlarını kaybetmiş yetişkinler toplumsal travmanın merkezinde yer alarak acıyı en fazla hissedenler ve travma sonrası ortaya çıkabilecek psikolojik, psikiyatrik, ekonomik ve sosyal problemlerden en fazla etkilenenler olacak ki bunların sayısı oldukça yüksek. Sözün özü Türkiye yakın tarihinin en büyük toplumsal travması ile yüzleşiyor ve bu sürecin iyi yönetilmesi gerekiyor” dedi.
‘BİLİM KURULU OLUŞTURULMALI’
Toplumsal travmaların daha geniş ve katılımlı bir analiz gerektirdiğinin altını çizen Uzbay, zaman geçirmeksizin belediyeler ve devlet yetkilileri işbirliği ile ‘Toplumsal travmaya yönelik bir ‘bilim kurulu’ oluşturulmalıdır” çağrısında bulunan Uzbay, sözlerine şöyle devam etti: Türkiye’nin acilen bir toplum ruh sağlığı yasasına ihtiyacı var. Bu yasa çerçevesinde üniversiteler, belediyeler, sivil toplum örgütleri ve halkın katılımı ile hem deprem gibi felaketlerden koruyucu hem de felaketler sonrası ortaya çıkacak toplumsal bunalımı kontrol ve tedavi etmeye yönelik stratejilerin belirlenmesi gerekir. Vakit kaybetmeden neyle karşı karşıya olduğumuzu iyi analiz etmeli ve bunu aşabilmek için neler yapacağımıza bilimsel yöntemlerle karar vererek planlarımızı hayata geçirmeliyiz. İşe aklı ve bilimi yeniden öne çıkarıp, eğitim ve liyakate önem vererek başlayabiliriz.
‘REFLEKS GÜÇLÜ, DERS ÇIKARMA ZAYIF’
Acıyı paylaşma ve destek olmaya çalışma konusunda ülke insanının toplumsal refleksi ve sicilinin çok iyi olduğunu belirten Uzbay, “Toplumsal travmaları anlama, değerlendirme ve bunlardan ders alıp güçlenerek çıkma yeteneğimiz kısıtlı. Ders almış olsaydık, Gölcük depremi sonrasında riskli olduğu pek çok bilimsel veri ve raporla belgelenmiş yerlere imar affı çıkarmak yerine buralarda depreme dirençli konutlar üretirdik” ifadelerini kullandı. Uzbay, gerekli derslerin çıkarılmamasında 1950’lerden başlayarak eğitime ve bilime verdiğimiz önemin giderek azalmasının etkisinin büyük olduğunu söyledi.