Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) İnsan ve Medeniyet Topluluğu tarafından hazırlanan ‘Şehir ve Medeniyet’ konulu konferansta konuşan Yazar Lütfi Bergen, “Şehir hiyerarşisini Türkiye’de kuramadık. Bunun da sebebi şehir paradigmasını yitirmemizden kaynaklanıyor. Hala bir şehir kanunumuz yok” dedi.
ŞEHİR KANUNU YAPILMALI
Türkiye’deki mevzuatlarda Köy kanunu, büyükşehir kanunu olduğunu, fakat şehir kanunu olmadığını ifade eden Yazar Bergen, akademisyenlerin şehircilik kanunu hazırlamadığına dikkat çekerek şöyle devam etti: “Şehir kanunu teklif etmiyorlar. Eğer Müslüman olduğumuzu iddia ediyorsak, ister kültürel Müslüman olalım ister gerçekten İslam’ı bir hayat nizamı olarak kabul edelim ama Türkiye batıdan farklılığı sonuç itibariyle bu ülkede yaşayan herkesin kültürel anlamda dahi Müslüman olarak görüntüsüdür batıya göre. Bu anlamda bile baksak bir şehri nasıl kuracağız sorusunun cevabını vermemiz lazım. Bunu da tabi kendi kaynaklarımıza göre vermemiz lazım. Bu kavramın temeli olarak Kabe’yi öneriyorum. Çünkü Kabe’nin anlamı, kübik en yüksek bina demek. Bir şehirde en yüksek bina ibadethane olması gerekiyor. Mesela, Ayasofya şehrin en yüksek binası. Bu kültür sadece bize ait olan bir şey değil. Hz. Adem’den beri gelen şehir teorisinin sebebi bu çünkü Kur’an’da ‘şehirlerin anası’ diyor. Bu da Mekke’ye göre beyan edilmiş bir ifadedir. Yeryüzündeki bütün şehirler Mekke’ye bakarak, onu şehrin anası olarak görerek inşa edilmiştir. Biz de buradan hareketle şehrin en yüksek binasını ibadethane olduğunu düşünerek kurmamız lazım ki Gaziantep’e eski fotoğraflara baktım. Diğer binalara göre hep ibadethaneler yukarıda, demek ki bu bir ölçüdür.”
ŞEHRİN ÜÇÜNCÜ AYAĞI MAHKEMEDİR
Şehirlerin ikinci gözde unsurunun pazarlar olduğunu vurgulayan Yazar Bergen, pazarların kentin hayat felsefesinde önemli bir gösterge olduğunu kaydederek şunları söyledi: “Klasik bütün İslam şehirlerinde bir pazar var. Bu pazar insanın insanı aldatmadığı, yani ‘bizi aldatan bizden değildir’ mantalitesiyle kurulmuş bir pazar. Dolayısıyla pazarı da böyle inşa etmemiz gerekiyor. Şehir bu anlamda iki merkezli. Şehrin üçüncü ayağı da mahkemedir. Ahi Evran yaşamış olduğu bölgelerde Kayseri var onun gibi şehirlerde esnafların halkla olan çatışmalarını safların kendi aralarındaki hukuki ihtilafları çözen bir hakem, yargıçtı aynı zamanda. Bugün bir mal aldınız, verdiniz bozuk, arızalı çıktı. Malı aldığınız anda dahi değiştiremiyorsunuz. Size diyor ki servise götürün serviste halledin diyor. Size bir sürü prosedür koyuyor. Bu klasik İslam şehrinde bu iş böyle değildi. Anında çözen bir mekanizma vardı ve orada tüketiciyle satıcı arasındaki veya satıcıların kendi aralarındaki borç ilişkileri anlamında anında çözülürdü. Şehri eğer biz bu üç mesele üstüne bina edersek bugünkü dünya küresel kentleşme düzenine doğru gidiyoruz şu anda buna karşı bir rezervimiz olur.”
GAÜN Fen Edebiyat Fakültesi Ömer Asım Aksoy Konferans Salonu’nda düzenlenen konferansın sonunda, Yazar Lütfi Bergen’e teşekkür eden GAÜN Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, Halep’te Adım Adım Osmanlı’nın İzinde Kitabı’nı hediye etti.