AKP iktidarını bugünlere taşıyan, rejimin yapı taşlarını oluşturan tarihi eşiklerden birisi olan Sivas Madımak Katliamı’nın bugün 31’inci yıl dönümü...
90’ların başlarında gerçekleşen aydın cinayetlerinden 2 Temmuz’a tırmanan süreçte toplum gericilik ve laiklik üzerinden bölünmeye başlanarak, yasaklar, baskılar, faili meçhul cinayetler ve türlü katliamlarla beraber solun halkla bütünleşmesinin önü kapatılmaya çalışılırken siyasal İslamcı siyasetin önü açıldı. Solun bir köşeye sıkıştırıldığı koşullarda, 90’lı yılların sonuna gelindiğinde ise bu bastırma ve sınırlama süreci başarılı olmuş, Batı’nın ve sermayenin onayladığı siyasal İslamcı bir parti olan AKP, 90’lı yıllarda kurgulanan bu siyasal-toplumsal projenin uygulayıcısı olarak ortaya çıktı.
Başta demokratikleşme naralarıyla, özgürlük talepleriyle güçlenen AKP, iktidarının 22 yıllık sürecinde siyasal İslamcı politikaları ülkenin dört bir tarafında yayarken çeşitli manevralar ve değiştirdiği ortaklarla beraber bugünkü rejimi oluşturmayı başardı.
Ancak tüm bu baskı politikalarına, katliamlara rağmen ülkenin direnen kesimleri bu gericiliğe karşı mücadele etmeyi de bırakmadı. Gerici müfredat değişiklerinden, devletin olanca kaynaklarını kullanan tarikat cemaat ağlarına kadar ülkeyi karanlığa sürükleyenlere karşı laiklikten yana olan, demokratik ülke mücadelesi sürdüren bütün kesimler bu karanlığa itirazlarını sürdürdü.
Bugün de katliamın üzerinden 31 yıl geçmesine rağmen ülkenin dört bir tarafında Madımak Oteli’nde yakılan 33 aydın anılacak.
Sivas Katliamı ile ilgili TMMOB Makine Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklamada ise Sivas’ta katledilenlerin unutturulmayacağı vurgulandı.
Aydınlara, sanatçılara, bilim insanlarına, ilerici düşünceye tahammülü olmayan gericiliğin, şeriatçısından kontr-gerilla güçlerine faşistlerine dek ülkemizde linççi bir katliam geleneği yarattığına vurgu yapan MMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener şöyle konuştu: “Sivas katliamı bu kara gelenek içinde önemli bir halka olmuştur. Gericiliğin katliam sicili 1930 yılındaki Menemen-Kubilay olayından 1969’da İstanbul’da Kanlı Pazar’a, 1978’de Kahramanmaraş’a, 1980’de Çorum’a, 1993’te Sivas’a, 2015’te Urfa Suruç’a, Ankara Garı’na, 2017’de Reina katliamlarına dek uzanmaktadır. Gerici faşist güçler, toplu katliamların yanı sıra birçok değerli aydınımızı ve gençlerimizi de öldürmüştür.”
LAİKLİK MÜCADELESİ HER ZAMANKİNDEN DAHA ÖNEMLİ
Yener konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dini ibadet mekânlarının sayısının okul sayısını geçtiği, çocuklarımızın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ve “ÇEDES” gibi programlarla gerici eğitim sistemi ve tarikatlara teslim edilerek dindar-kindar nesiller yetiştirilmeye başlandığı, çocuk-ergen tüm kadınların evlere ve ucuz işgücü depolarına hapsedilmek istendiği, kadın ve çocuk bedenlerinin mülkiyet/sahiplik-tecavüz ve cinayet alanı olarak görüldüğü, gerici ideolojiler ile nüfus planlamasının buluşturulduğu, gençliği işsizlik ve geleceksizliğin beklediği bugünkü Türkiye’de laiklik, toplumcu aydınlanma savunusu, demokrasi, adalet, eşitlik, özgürlük istemleri ve bu yönde mücadele, her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır.
Tüm olumsuzluklara karşın toplumdaki laik ilerici toplumcu damarlar canlıdır, kurutulamayacaktır. Sömürünün, işsizliğin, yoksulluğun olmayacağı aydınlık Türkiye mücadelesi sürmektedir. Odamız demokratik, laik, emeğin ve bilimin aydınlattığı başka bir Türkiye mücadelesine kararlılıkla devam edecektir.”
ARKA PLANDAKİLER PERDENİN ÖNÜNE ÇIKARILSIN
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe de yaptığı açıklamada asıl sorumluların saklandığını vurguladı. Serçe, ‘‘Sivas’ta yüzleşemediğimiz için bugün yaşadığımız onlarca sorunun da temeline inemiyoruz ve bu temelin aslında kendisinin Sivas’ta başladığını biliyoruz. Çünkü Sivas’ta gerici bir güruh tarafından gerçekleştiği, gerçekleşen katliamın arka planındakiler ne yazık ki perdenin önüne çıkarılmadılar, yargılanmadılar, adalet sağlanmadı’’ dedi.
Erçe, şunları söyledi:
Ne yazık ki 31 yıldır taleplerimizin gerçekleşmemesinin yanında devletin hem eğitimde gerici adımları hem toplumsal yaşamdaki gerici uygulamaları yaşamın tamamı dinselleştirme çabası da devam ediyor. Herkesin yakından bildiği gibi bazı okullarımızda artık neredeyse medrese eğitimi gerçekleşiyor. Devlet kurumları okullar, cemaatlere tarikatlara peşkeş çekilmiş durumda. Bunlarda yetmiyormuşçasına Milli Eğitim Bakanlığının yeni hazırladığı adına da Türkiye Yüzyılı Maarif modeli dediği alabildiğine gerici, tekçi bir müfredat programı da hayata geçirilmek isteniyor.
ŞERİAT SLOGANI ATANLAR ÜLKEYİ KUŞATTI
O gün orada ‘cumhuriyet, burada kuruldu, burada yıkılacak’ sloganı atanlar, ‘yaşasın şeriat’ sloganını atanlar, ‘İslam’ın ordusu kafilerin korkusu’ sloganını atanlar, bugün ne yazık ki ülkeyi kuşatmış durumdalar. Şu anki yönetimin ana yollarını döşeyen olayın tamamen Sivas Madımak katliamı olduğu gün gibi ortada. Bugün yaşanan her türlü kötülüğün özellikle ekonomik krizlerde başta olmak üzere yaşadığımız her türlü kötülüğün bu sistemden kaynaklı olduğunu ve bu sistemin de tamamen temelinin Sivas’ta atıldığını biliyoruz ve bunu söyleyeceğiz. Söylemeye devam edeceğiz. 2 Temmuz’da Sivas’ta olmaya devam edeceğiz."
IRKÇI GERİCİ GÜÇLER SİVAS’IN KATİLİ
Eğitim Sen tarafından yapılan açıklamada da “Geçmişte Çorum’da, Maraş’ta yaşanan vahşetlerin bir devamı olarak gerçekleşen Sivas katliamı, ülkemizin ve halklarımızın umudu ve aydınlık geleceği aydın, yazar ve sanatçıların da içinde olduğu 33 canımızın ırkçı-gerici ve derin güçlerince katledilmiştir” denildi.
Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: “Türkiye’de geçmişte halkları birbirine karşı kışkırtarak kitlesel katliamlara ve cinayetlere zemin hazırlayanlar, bugün ısrarla ayrımcı, tekçi, otoriter, ırkçı ve gerici politikalarını sürdürmekte, halkların barış içinde bir arada yaşama iradesini engellemek adına tehlikeli adımlar atmaya devam etmektedir. İnsan hak ve özgürlüklerinden, eşitlikten, barıştan ve kardeşlikten yana olan herkesi, demokratik kitle örgütlerini ve siyasi partileri, bugün Sivas Madımak Oteli önünde ve ülkenin dört bir yanında Sivas katliamı başta olmak üzere, yaşadığımız tüm katliamları lanetlemeye ve gerici-ırkçı saldırılar karşısında dimdik ayakta olduğumuzu göstermeye davet ediyoruz. Toplumsal barışı tehdit eden ve halkları düşmanlaştırmayı hedefleyen katliamlar, Anadolu’nun farklı renklerinin barış içinde bir arada yaşama isteğini asla kıramamıştır. İnsanlık, kendisine karşı işlenmiş suçları asla unutmamıştır ve unutmayacaktır. İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç olan Sivas katliamını ve arkasındaki güçleri unutmadık, unutturmayacağız. Eğitim Sen olarak Sivas katliamında hayatını kaybedenlerin direnci, bilinci ve inancının hepimize ışık olacağına inanıyor, katliamda yaşamını yitiren canlarımızı bir kez daha saygıyla ve özlemle anıyoruz.
Öte yandan Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nin yakılması sonucu katledilen 33 aydın ve sanatçı ile iki otel görevlisi yarın törenlerle anılacak. Alevi örgütleri temsilcileri özgürlük ve demokrasiden yana olan herkesi Sivas’a beklediklerini belirtti.
∗∗∗
NE OLMUŞTU?
Yazar Aziz Nesin’in “Şeytan Ayetleri” adlı kitabın çevirisini yapmasının ardından şenlik öncesinde başlayan tahrikler nedeniyle “dinsizlere had bildirilmesi” için çağrıları yapılıyordu. Katliamın yaşandığı gün cuma namazının ardından başlatılan yürüyüşün sonunda şenliğin yapıldığı alan taşlandı. Buradan Sivas’taki sanatçıların kaldığı Madımak Oteli’ne geçen gericiler, sloganlar atarken yaşanabileceklere karşı hiçbir önlem alınmadı. "Sivas laiklere mezar olacak" sloganlarıyla yapılan yürüyüş sırasında ‘Halk Ozanları’ heykeli yıkıldı ve yerde sürüklendi. Refah Partililerin önderliğinde otel çevresindeki araçların ters çevrilip yakılmasıyla yangın başladı. Sayıları giderek artan gruba herhangi bir müdahale olmazken akşam saatlerine doğru kalabalık 15 bin kişiyi buldu. Son olarak otel, askerlerin gözleri önünde yakıldı.
GERİCİLER ŞEHRE TAŞINDI
Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında kente gelecek kişilerin açıklanmasının ardından propaganda Aziz Nesin üzerinden örgütlendi. Nesin’in “Şeytan Ayetleri” kitabını çevirmesi ise propagandanın temelini oluşturdu. Şenlik öncesinde “hicret koşusu” bahanesine sığınan gruplar ise belediyenin okul ve misafirhanelerinde kaldı. Önce Bizim Sivas gazetesinde basılan “Müslüman Halkımıza” ve “Halkımıza Çağrı” bildirileriyle katliam örgütlendi, saldırı çağrıları yapıldı.
ÖNLEM ALINMADI
Emniyet, otelin önünde şeriat ve ölüm sloganları atan kalabalığı dağıtmak için hiçbir müdahalede bulunmadı. Otelde mahsur kalan yurttaşlar, yanarak veya duman zehirlenmesi sebebiyle yaşamını yitirdi. Katliamın tanıkları, valilik ve emniyetin bilinçli olarak müdahale etmediğini vurgularken, katliamı gerçekleştiren güruha müdahale için yollanan askerlerin de yangın öncesinde çektirildiği açıklandı. Temel Karamollaoğlu’nun yaşanan katliamdaki sorumluluğunun yanında, Sivas’taki Refah Partililer de provokasyonun örgütleyicileri arasındaydı.
KATLİAMCILAR ÖDÜLLENDİRİLDİ
Madımak Katliamı’nın davası dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi’nce görüldü. 79 sanığın hüküm giydiği davada, tutuklu sayısı 33’e düşürüldü. Sivas Belediye Meclis Üyesi Refah Partili Cafer Erçakmak başta olmak üzere dava için kritik önemdeki 8 sanık ise katliamın hemen ardından firar etti. 14 Ağustos 2023’te görülen karar duruşmasında mahkeme heyeti, davanın düşmesine karar verdi. Karar, salonda bulunanlar tarafından protesto edildi. Cezasızlık politikasının en önemli örneklerinden biri olan bu davanın sonucunda sorumlular cezalanadırılmadı. Katliamı gerçekleştirenlerin avukatlığını yapan isimler ise ödüllendirildi. AKP’nin 2002’de iktidara gelmesinin ardından katliamcıların avukatları AKP’de üst düzey yönetici oldu. 6’sı milletvekili, biri Anayasa Mahkemesi üyesi, 2’si bakan, 3’ü belediye başkanı oldu.