Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam, ABD'nin "ya benimlesin ya da düşmanımsın" siyaseti izlediğini belirterek, "Rusya'dan S400 savunma sistemi satın alıyor diye Türk halkını yıkıcı yaptırım ve ambargolarla tehdit etmek vandallıktır." dedi.
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Olağanüstü hal ilanından sonra kanun hükmünde kararnameyle (KHK) ihraç edilenlerin pasaportlarının iptal edildiğini hatırlatan İslam, KHK'lerin iptal edilerek mağdur olanların işlerine iade edilmesini istedi.
Cihangir İslam'ın basın toplantısında yaptığı konuşma şöyle:
Şehitlerimiz
Hakkari – Yüksekova’da terör saldırısı sonucu hayatını kaybeden işçilerimize;
Suriye – Azez’deTürk Silahlı Kuvvetleri Üssü’ne yönelik terör saldırısında şehit olan Uzman Onbaşı Halil Kurt'a;
Pençe Harekatı sırasında yaşanan kazada şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Fatih Öz'e;
Tunceli kırsalında düzenlenen operasyonda şehit olan Uzman Çavuşlar Ökkeş Ede ve Emre Üçkan'a Allah'tan Rahmet, yakınlarına ve Milletimizesabır diliyorum.
Ankara'da Sel
Son günlerde normalin çok üstünde yağış nedeniyle Ankara'da yaşanan üzücü gelişmeleri yakından takip ediyoruz.
Çankaya ve Etimesgut'ta bazı mahallelerde selde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum.
KHK’lıların Durumu
Gökhan Türkmen 125 gündür kayıp!
Özgür Kaya 120 gündür kayıp!
Yasin Ugan120 gündür kayıp!
Erkan Irmak 116 gündür kayıp!
Salim Zeybek 112 gündür kayıp!
Mustafa Yılmaz 114 gündür kayıp!
İkiyüzyirmibin kapasiteli cezaevlerinde halen 260 bin kişi tutuklu veya hükümlü olarak ikamet etmektedir.
- Cezaevlerinde bulunan kadın sayısı 10 bin,
- 743 anne bebeğini– çocuğunu cezaevinde büyütüyor,
- Üç yaş altında 343 bebek – çocuk cezaevlerinde büyüyor,
- 37 bebek 6 aydan küçük,
- Cezaevlerinde 35 hamile kadın bulunuyor,
- 16 bin çocuk hakkında denetimli serbestlik kararı uygulanıyor.
OHAL ilanından sonra KHK ile ihraç edilenlerin pasaportları iptal edildi.
KHK ile ihraç edilenlerin yakınlarının pasaportlarına, yurt dışına çıkmış olan ve haklarında dava açılmış bazı kişilerin yakınlarının pasaportlarına tahdit konuldu.
Tahdit kaldırma kararı aşağı yukarı sadece aile üyelerini kapsıyor.
KHK ile ihraç edilmiş yüz binin üzerinde kamu çalışanı için değişen bir şey olmadı.
Pasaport tahdidi ancak ve ancak mahkeme kararı ile uygulanabilecek bir işlemdir !
Sekizbine yakın akademisyen yurt dışındaki üniversitelerden gelen davetlere icabet edemedi, Türkiye dışındaki üniversitelerde kabul edildikleri işlerde çalışma imkanı bulamadı, pasaport şerhi nedeniyle toplantılara dahi katılamadı.
Yurtiçinde özel sektörün iktidardan duyduğu korku nedeniyle çalışma imkanı olan KHK’lılarne yazık ki çalışma imkanı bulamıyor.
KHK’lıların hakları bizzat KHKlar ile resmen çiğnendiği gibi elde kalan haklar da fiilen çiğneniyor.
Sonuç “ya ölün ya da ağaç kökü yeyin”.
Sayın Cumhurbaşkanına, AK Parti’ye ve MHP’ye bir kez daha açık çağrıda bulunuyoruz:
KHKları iptal edin,
İnsanların ellerinden aldığınız hakları onlara iade edin,
Mağdur olan insanları işlerine iade edin ve suçlular konusunda hukuku işletin,
Bir “Yoksay Yasası” çıkartalım ve çok büyük bir çoğunluğu masum olan KHKlılarhayata kaldığımız yerden devam etsinler.
Askeri Okul Öğrencileri, Astsubay Meslek Yüksekokulu Öğrencileri, Er ve Erbaşlardan toplam beşyüze yakın müebbet hapis cezası vardır. Talebimiz suça bulaşmamış kişilerin ayıklanması ve haklarının teslim edilmesidir.
Çözüm Süreci
Türkiye'nin güvenlik sorununu özgürlükler sorunundan ayırmaksızınen ciddi meselemiz olarak kabul ediyoruz.
Diğer yandan kırk yıldır süren tartışmalarımız sonucunda, güvenlik meselemizin güvenlik önlemlerini aşan boyutları olduğunun da idrakindeyiz.
Meseleahlakidir, siyasidir, ekonomiktir, kültüreldir ve bunların toplamından daha fazla bir şeydir.
Kısaca güvenlik meselemiz çok boyutlu bir meseledir.
İşte tam da bu nedenle güvenlik meselemiz sadece güvenlik tedbirlerini geliştirmekle kalıcı bir çözüme kavuşamaz.
Yakın geçmişimizde büyük umutlarla denediğimiz “Çözüm Süreci” belki de bir ilk tecrübe olması nedeniyle,yapılan hatalarla, yaşanan talihsizliklerle ve acı verici gelişmelerle akamete uğradı. Hepimizde hayal kırıklığı yarattı.
Olumsuzluklardan ders alarak şiddetin acilen sona erdirilip silahların sustuğu yeni bir döneme kapı aralanabilir.
Demokratik siyasetin tek imkan olduğu üzerinde mutabakat sağlandığına göre bu ortak zemin elbirliğiyle geliştirilebilir.
Farklı coğrafyalarda uzun yıllar devam eden, kronikleşen şiddet sarmalları kararlı çalışmalar sonucunda nihayete erdirilebildi. Bizlerin bunu başarabilmesi için elimizde çok daha olumlu potansiyel şartlar mevcuttur.
Silahlı şiddet üzerinden hak aramak nasıl “hak” kavramının anlamıyla çelişen bir yöntemsedevletlerin de demokratik hak taleplerini güç kullanarak bastırması aynı şekilde değerlendirilmelidir.
Türkiye, bugünkü gelişmişlik seviyesinde kendisini bu çözümsüzlüğe teslim edemez.
Etmemelidir!
Ülkemizi ve halkımızı koruma insiyakının enerjisi faydalı ve çok daha verimli alanlara yöneltilmelidir.
Kaynaklarımızın halkımızın refahı ve mutluluğu için harcanacağı yeni bir döneme ve yeni bir vasata ihtiyacımız olduğu apaçık ortadadır.
Siyasi müzakere ve diyalogla halledilebilecek bütün konuları acilen çatışma alanının dışına çıkarmak gerekir.
Meseleyi sadece terör ve güvenlik sorunu olarak değerlendirmemek,
Meseleyi TBMM zemininde bütün yönleriyle ve açıkçatartışmak,
Meseleyi sadece siyasilerin meselesi olmaktan çıkartıp toplumun tamamına maletmek,
Mutlaka hukuki bir statüye oturtmak,
“Hak – Hukuk – Adalet” konularına samimi ve somut yaklaşımlar.
Bunlar kalıcı bir çözüm için zorunluktur.
XXI. yüzyıl özgürce birarada yaşama iradesine sahip olmaksızın “cendere” siyasetiyle homojenize edilmeye çalışılan halkların dağılma dönemi oldu.
Bizlerin yani Türklerin, Kürtlerin ve diğer etnik yapıların gönüllü birarada yaşama iradeleri ise her türlü olumsuzluklara, yapılan hatalara rağmen bizleribirarada tuttu.
Sonuç olarak birarada yaşama irademiz yanında tarihimizin, coğrafyamızın ama en önemlisi ‘zamanın ruhu’nun bize sunduğu “çözüm”, tarih içerisindeki yürüyüşümüze barış ve özgürlük ortamında, adil bir düzen ve devlet yapısı içerisinde beraberce ve eşit şartlarda devam etmektir.
Böyle bir yaklaşım toplumsal bir kaynaşmayı getirecek ve gönüllü biraradalıkla daha güçlü bir toplum haline geleceğiz.
Yeni Askerlik Yasası
Askerlik Yasası mevcut iktidarın “borç kapatma” mekanizmasına sunabileceği katkı açısından ele alınmıştır. Ortaya çıkan tablo yine adil bir tablo olmadı.
Meselenin kalıcı ve adil bir geleneğe ve uygulamaya oturtulması gerekir.
Savunmaya ve caydırıcılığa yönelik bir güvenlik siyaseti,
Her vatandaşın dahil edildiği bir askerlik sistemi,
İnsanların hayatını altüst etmeyen, kariyerlerini, aile ve iş hayatlarını engellemeyen bir zaman çizelgesi: Uzun dönemde, (örneğin 60 yaşa kadar) değişen derecelerde sorumluluk, kısa dönemlerle (örneğin yılda, daha sonra iki veya üç yılda 3-5-7-14 günlük sürelerle) sürekli eğitim,
Her vatandaşı kişilik yapısı, uzmanlık, yetenek, inanç ve dünya görüşü hassasiyetlerine göre değerlendirmeye yönelik bütünleştirici ve dışlamayan bir yaklaşım geliştirilmelidir. Toplumun çıkarı bireylerin yok sayılmasını gerektiren bir durum değildir.
Bu ülkede gönüllü birarada yaşayan insanlar olarak haklarımızın ve ülkemizin savunmasını da el ele üstlenmek temelde ahlaki bir yükümlülüktür.
Yükümlülükler ise hem yönetenlerin hem de yönetilenlerin duygudaşlığı ve ortak prensiplere adalet çerçevesinde, eşitlik ilkesi dahilinde gönüllü bağlılıklarıyla ahlaki bir özellik kazanır.
Sağlıklı bir devlet – vatandaş ilişkisi her konuda olduğu gibi askerlik konusunda da ilk gerek şarttır.
İBB Başkan Adayları Açık Oturumu
İBB Başkanlığı için dört aday yarışmakta; haliyle yapılacak açık oturumlara bütün adayların dahil edilmesi adil bir uygulama olacaktır.
TRT AK Parti İktidarı döneminde halkın tamamının vergileriyle ayakta durabilen, ancak,sadece iktidar partisi yayın organı olarak hizmet veren bir kuruma dönüştürülmüştür.
Bu tip açık oturumların Seçim Kanunu’na dahil edilmesi, TRT’nin bütün adaylara eşit söz hakkı tanıması ve açık oturumların canlı yayınını isteyen bütün kanallara ücretsiz servis etmesi gerekir.Moderatörün zorunlulukla TRT’den olması gerekmiyor, adayların üzerinde uzlaştığı bir isim programı yönetmelidir.
Önemli olan bunu adil şartlarda hukuk güvencesi altına almaktır.
ABD Parlamentosunun Türkiye'ye YaptırımTalebi
ABD Temsilciler Meclisi Türkiye'nin Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerini almasını kınayan bir yasa tasarısını onayladı, ABD Başkanı Donald Trump'a S-400'lerin yerleştirilmesi durumunda Türkiye'ye yaptırım uygulaması konusunda baskı yapmaya başladı.
ABD parlamentosunun, Irak'ın işgali günlerindenhatırladığımız "Ya benimlesin, ya da düşmanımsın!"şeklindeki Neo-Con siyasi mirasını sürdürmesi kaygı vericidir.
Washington, müttefiki olan veya olmayan ülkelerle eşit, ilkeli, adil ilişki kurmayı bir türlü başaramıyor;
Soğuk Savaş dönemine özgü “uydu devlet” anlayışının sona erdiğini bir türlü kabullenemiyor.
Rusya'dan savunma sistemi satın alıyor diye Türkiye halkını yıkıcı yaptırım ve ambargolarla tehdit etmek bir tür şiddettir.Vandallıktır.
Böyle yöntemlerin başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de halkın sempatisini kazanmasıimkansızdır.
Bu yolla siyasetimizi dizayn etmek gibi bir düşünce akıldan geçiyorsa beklentinin tam tersi sonuçların ortaya çıkacağını Washington yönetiminin bilmesi gerekir.
Bu tür ahlaki olmayan yöntemlerin ABD yönetimine garanti edebileceği tek şey sadece Türkiye’de değil dünya kamuoyunda da ‘ABD’den Nefret Düzeyi’ni artırmak olacaktır.
İşin vahim bir boyutu daha vardır:
ABD Kongre ve Senato üyeleri neler olup – bittiğini detaylarıyla bilmekte ve tartışmaktadır,
Biz TBMM üyeleri olayların akışını sadece ilkeli yayın yapan medyadan öğrenebiliyoruz,
Sayın Cumhurbaşkanını, Milli Savunma Bakanını ve Dışişleri Bakanını acilen TBMM’yi bilgilendirmeye ve gerekirse Sayın TBMM Başkanı’nı kapalı oturuma geçmeye davet ediyorum. Bu makamların bu konudaki muhatapları parti grup başkanvekillikleri değil TBMM’dir.
Bu olayın yol açacağı siyasi etkiler hepimizin geleceğini uzun süreli olarak ilgilendiren sonuçlara yol açabilir. Sayın Cumhurbaşkanı bütün siyasi parti liderlerini toplantıya davet ederek bir istişare yapmalıdır.
S-400 meselesi, tek kişiye dayalı siyasi rejimimizin ülkemizin başına açtığı ve açabileceği nice gaileye tipik bir örnektir.
Osmanlı Arşivleri Çalışanlarının Hak Kaybı
16 Temmuz 2018 tarihinde çıkan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile “Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü”,“Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri” olarak teşkilatlandırılarak cumhurbaşkanlığına bağlandı.
Otuz yıldan fazla hizmet etmiş 251 personelin istihdam fazlası olarak farklı kurumlara gönderilme girişimleri ise oluşan kamuoyu tepkisinden dolayı durduruldu.
Ayrıca kararnamede yer alan Devlet Arşivleri personelleri için tahsis edilmiş olan 524 adet uzman ve uzman yardımcılığı kadroları için altı ay içinde imtihan düzenlenir şartına ve sürenin tamamlanmasına rağmen sınav yapılmadı.
Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilat olmasına rağmen Devlet Arşivleri başkanlığı personeline cumhurbaşkanlığı tazminatı verilmemektedir.
Söz konusu uzmanlarımızın özlük haklarında da ciddi kayıplar meydana geldi. Durumu Sayın Cumhurbaşkanının bilgilerine sunuyorum.
Editör: Turgut Bozgeyik