40 yıllık binalar yıkılıyor, 500 yıllık binalar ayakta
Burhan Bozgeyik
2 yıl önce
Son yaşadığımız deprem; “Ev ne demek? İdeal ev nasıl olmalı? Sağlam bina nasıl yapılmalı?” sorularını gündeme getirdi. 11 ili etkileyen bu depremde binlerce bina yerle bir oldu. Bunlar içerisinde iki yıllık olan da var, kırk yıllık olan da. Burada mühim olan binanın yaşı değil. Tuhaflık şurada; aynı bölgede 500 yıllık tarihî binalar da var. Hepsi sapasağlam ayakta. Peki problem nerede? O yıkılan binaların harcını tükürükle mi kardılar?..
Deprem gündemimize girdi gireli, “kentsel dönüşüm” de gündem oldu. Ha bire binalar yıkılıp yapılıyor. Bakıyorsunuz, 30-40 yıllık binalar da yıkılıp yeniden yapılıyor. Öte yandan 500 yıldan beri ayakta olan tarihî evler, camiler, medreseler, hamamlar ve diğer yapılar var. Bu kadar inşaat fakülteleri, mimarlık fakülteleri var. Buradan yetişme mimar ve mühendisler var. İnşaat teknolojisi geliştikçe gelişiyor. Buna rağmen 40 yıllık binalar yıkılıyor, yenisi yapılıyor. Bu işte bir tuhaflık var.
Depremde bizim Antep Kalesi yıkıldı. Gerçekte yıkılan 40 yıldan beri restore edilen yerler. Kadınların makyajının yağmurda silinip gitmesi gibi, o restore edilen yerler bir depremde yıkılıp gitti. Kilis’te restore edilen bütün tarihî yapılar yıkıldı. Bizim kalenin 1200 yıl önce yapılan kısımları ayakta, yıllar yılı devam eden restore neticesinde yapılan bütün yerler yıkıldı. Arkadaş siz harçta ne kullanıyorsunuz? Bu ne biçim yapı tekniği? Bu ne biçim restorasyon?
Söz yapılardan, bina teknolojilerinden açılmışken, “İdeal ev nasıl olmalı?” sorusunu da gündemimize alalım. Büyük şehirlere bir bakın, ev mi yapılıyor, insanların içeri tıkılıp yemek, içme ve uyku ihtiyaçlarını giderdikleri modern hapishaneler mi? İnsanlar geliyor, bazıları 30-40 katlı binadan içeri giriyor, ondan sonra kalıplaşmış, monotonlaşmış, ruhsuz bir hayat safhası başlıyor. Daireden içeri giriş. Çocuklar gürültü yapmayacak. Herkes eline cep telefonunu, tableti alacak ya da televizyon seyredecek, uyku vakti geldiğinde gidip yatacak. Peki buna hayat denilebilir mi?
Şimdi 11 vilayette öncelikle yıkılan evlerin yerine yenileri yapılacak. Bütün ilgililerden istirham ediyorum, lütfen “ruhsuz ev modelinden” vazgeçin. Ecdâdımızın hayat dolu, huzur dolu ev modelini esas alın. Bunun için; 1) Kesinlikle tarım arazilerine, mümbit ovalara, yumuşak zeminlere ev yapmayın. 2) Evleri kayalık, zemini sağlam yerle yapın. 3) Yatay mimâriye geçin. 4) Mimar Sinan’ı ve diğer mimarları örnek alın. O ustaların kullandıkları teknolojiyi araştırın. Onların kullandıkları harcı yapmaya çalışın.
Ev demişken, Antep evlerini anlatmak isterim. Bizim Antep evlerinde mutlaka bir “hayat” bulunur. Adına bakar mısınız: Hayat. İnsanların hayat ve huzur buldukları bir yer. Dış duvarlar adam boyundan yüksekçe. Mahremiyet sağlanmış. Bu hayatta hanımlar imece usulüyle kurutmalıklarını, salçalarını, şirelerini yaparlar. Yazın burada oturulur. Fıskiyeli bir havuz varsa, onun verdiği serinlikten istifade edilir. Bu evlerde bir de “yazlık” vardır. Yazın orada yatılır. Yıldızlar seyredilerek uykuya dalınır. Çocuklar avluda, yani hayatta top oynar, koşturur, kurtlarını dökerler. Apartmandaki hapis hayatında olduğu gibi, alttan, üstten, yandan dürtenler olmaz. Çocukların ruh sağlığı bozulmaz. Böyle mahalleler teşkil edilse ne güzel olur. En fazla iki buçuk kat. Evin reisi evli bir çocuğuyla birlikte oturabilir. Gelen misafirler rahatlıkla ağırlanır. Eskiden olduğu gibi komşular birbirini tanır, muhabbet eder. Merkezî yerlere çarşı, cami, okul ve diğer sosyal tesisler yapılır.
Ağızları çok iyi laf yapan uzman beyler; “Evler yıkılmalı, kentsen dönüşüm olmalı” diyor. İyi de birader, adamcağız ömrü boyunca çalışmış, güç bela bir ev sahibi olmuş. Şimdi onu yıkıp nasıl yaptıracak?
Evveliyetle depremi yaşamış 11 vilayetimiz için söyleyeceğim. Devletin elinde Hazine arazileri çok. Evleri yıkılanlara bedelsiz, evleri hasarlı olanlara çok uygun bir bedelle arsa verilmeli. Evleri yıkılanlara devlet ücretsiz ev yapmalı, diğer vatandaşların altyapısından ücret almamalı. Güzel bir plan dahilinde ev yapmalarını şart koşmalı. İnsanlarımız, harcı tükürükle karılmış sahte binalarda değil, huzur buldukları ruhlu ve sağlam yapılmış evlerde yaşasınlar.