?>

Ah Anadolu!

Burhan Bozgeyik

3 yıl önce

Anadolu bizim vatanımız. İslâm yurdu… Şefkat yurdu… Sultan Alparslan’ın mâiyetindeki İslâm kahramanları Allah’ın lütfuyla Malazgirt Zaferi’ni kazanınca İslâm yurdu oldu. Daha doğrusu, Mülkün hâkiki sâhibi olan Rabbimiz (C.C.), bu cennet beldeyi bize yurt kıldı… Allah-u Teâlâ, İslâm’a candan bağlı bu topluluğu sevdi. Bu topluluk da Allah-u Teâlâ’yı ve O’nun Kitabını, dinini ve Resûl-i Ekrem’ini (A.S.M.) canından çok sevdi.

Anadolu Selçuklu Devleti ve derken Osmanlı Devleti bu vatanı payitaht merkezi yaptılar. Hele de Osmanlı, Anadolu’yu “Anavatan” yaptıktan sonra üç kıtaya hükmetti. Yüz ölçümü 22 milyon kilometrekareye çıktı. Bütün o topraklarda İslâm’la hükmetti.

Anadolu şefkat yurdu idi. İsmini şefkatli bir anamızdan almıştı. Yiğit bir kumandan sefere giderken Anadolu’nun şefkatli bir anası ona ayran ikram eder. Ancak, şu nezakete bakın ki terli terli içip hasta olmasın diye tasın üzerine bir saman çöpü koyar. Kumandan da tastaki ayranı dikkatlice içer. Bitirince Anadolu anası tekrar ayran doldurur. Nihayetinde, kumandan, “Ana dolu!” der. “Yani tas dolu. Midem dolu” demek ister. Bu diyalog bu güzel yurdun unvanı olur.

Anadolu, zaferlerin otağıdır. Cihat merkezidir. Gâzilerin, şehitlerin mekanıdır. İslâm orduları cihat için Anadolu’dan yola çıkar. Sipahiler, tımarlı sipahiler, gönüllüler cihat için koşturur. Varna, Niğbolu, Kosova, Otlukbeli, nice nice savaşlarda Anadolu’nun yiğitleri şehit düşer. Zafer kazanır, fütuhat yapar, İ’la’yı Kelimetullah sancağını Atina’ya, Budapeşte’ye, Viyana kapılarına diker…

Anadolu’da bin yıl İslâm’ın hükümleri uygulanır. Mahkemelerde, mekteplerde, çarşı-pazarlarda, devlet idaresinde… Allah-u Teâlâ’nın haram kıldıklarına müsaade edilmez. Yapılması emredilen farzların îfası için seferberlik yapılır.

Anadolu insanı hayalıdır, iffetlidir. Nâmahreme bakılmaz. Haremlik-selamlık esastır. Tesettür uygulanır. Faizin zerresi bulaşmaz. Zina yasaktır. Cezası bellidir. İçki içilmez, kumar oynanmaz. Hırsızlık yapılmaz. 622 yıllık Osmanlı tarihinde hırsızın elinin kesilmesi hükmü 9 defa uygulanmıştır.

Osmanlı’nın hükmettiği bütün topraklar gibi Anadolu’da da can, mal, namus emniyeti en mükemmel seviyedeydi. Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye baş tâcı edilmişti. İslâm’ın mukaddes değerlerine hiç kimse dil uzatamaz, yan bakamazdı. Böyle bir durum hayal bile edilemezdi.

Bu bin yıllık İslâm yurduna, şefkat beldesine bir haller oldu. Köprünün altından çok sular aktı. Derken, bakınız bugün ne halde… Allah-u Teâlâ’nın haram kıldığı ne varsa hepsi serbest…. Faiz, içki, kumar, zina… Aklınıza ne gelirse… Allah-u Teâlâ’nın neredeyse bütün hükümleri yasak. Ceza Hukuku, Ticaret Hukuku, Medenî Hukuk… Neredeyse bütünüyle Avrupa’dan alınma... Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye esas alınmak suretiyle kabul edilen bir tek kanun bile yok.

Sultan Alparslan, Melikşah, Kılıçarslan, Osman Gâzi, Orhan Gazi, Yıldırım Bayazıd, Murad Hüdâvendigâr, Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim, o zafer meydanlarının yiğit kahramanları, şehitleri, gâzileri, Çanakkale’de düşman toplarına, mermilerine göğüslerini siper eden kahramanlar, Kurtuluş Savaşı’nda cephede kahramanca vuruşan yiğitler, bugün Anadolu’yu görmüş olsa ne derdi? Bu tabloyu görseler bizlere sitem etmezler miydi? “Bizim emanetimize ne oldu” demezler miydi?

Bu bin yıllık İslâm yurdunda İslâm’ın mukaddesatına alenen hakâret ediliyor. Allah’ın hükümlerine, Allah’ın Kitabına, Allah’ın peygamberlerine dil uzatılıyor. Kur’an-ı Kerim’in âyetleriyle “Bakara-Makara” diye dalga geçiliyor. İsmi Kur’an-ı Azimüşşan’da bir sureye verilen iffet timsali Hz. Meryem validemize iğrenç ifadelerle dil uzatılıyor. Haddini bilmez biri, bütün beşerin atası Hz. Âdem Aleyhisselam’a ve Hz. Havva validemize “cahil” diyor.

Ah Anadolu!  Sen bu hallere düşecek miydin…

YAZARIN DİĞER YAZILARI