ZAMANIMIZIN HASTALIĞI.YİTİRDİĞİMİZ DEĞERLERİMİZ:
AHLÂK- ERDEM-ETİK !Ve İNSANLIK !
Hızlanarak gelen ve son 17 senede zirveye çıkan Latince kelime kullanılmasının örneklerinden birisi de “ETİK” kelimesidir. (Performans, perspektif, misyon, vizyon, nostalji, trend, prosedür, konsept, kriz, kritik, kategori, kategorik, destinasyon, lokasyon, lansman … ve daha niceleri)Yunanca’dan Fransızca’ya (ETHİQUE olarak) geçen bu kelime Türkçe’mize de ETİK olarak alınmış ve Kanunlarımıza da yerleştirilmiştir.
ETİK kelimesi, Türkçe’mizdeki AHLÂK kelimesinin karşılığı olarak kullanılmak üzere alınmıştır.
AHLÂK, İyilik etmek ve kötülüklerden çekinmek ve kaçınmak için insanın uyması gereken kuralları gösterir.
AHLÂK kelimesinin kardeşi diyebileceğimiz FAZİLET, güzel vasıf, insanın yaradılışındaki iyilik, iyi huy demektir.
FAZİLET ve AHLÂK, Arapça olduğu için bunların yerine ERDEM kelimesi getirilmiştir ki, ahlâkın övdüğü iyilik, acıma duygusu, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk manâsına gelmektedir.
Bunların diğer iki kardeşi de TERBİYE ve EDEB kelimesidir. Nazik, zarif, kibar, görgülü insanı tarif için kullanılır. Bunlar, zarâfetin, nezâketin göstergeleridir.
Bütün bunlara bir de DÜRÜST kelimesini eklemek gerektir ki, doğru, düzgün, sağlam, tam demektir.
ŞEREF ve bunun karşılığı olan ONUR da bu sınıftandır. HAYSİYET, büyüklük, yükseklik, saygınlık, itibar demektir.
ONURLANMAK deriz ya … Şerefin artmasıdır. Veya ONURLANDIRMAK …Eski ifadeyle TEŞRİF etmek, yani ŞEREFLENDİRMEK. Mesela, ağır bir misafir davetinde “TEŞRİFİNİZİ bekleriz veya ne zaman TEŞRİF edeceksiniz ?” denir.
Bir de İZZET kelimesi vardır.Bu da HAYSİYETİN kardeşidir. İZZET, değer, kıymet, hürmet, kuvvet, kudret, saygı, ikram demektir. Bunun uzantısı İZZET-i NEFS’tir. Kötü bir söz veya aşağılayıcı bir durumla karşılaşıldığında üzüntü halini ifade etmek üzere “İZZET-i NEFSİME dokunda HAKARETE uğradım” denilir. İnsan o zaman RENCÎDE olmuştur, yani kırılmıştır, gücenmiştir.
ETİK kelimesinin, önce özenti ve sonra da Kanun zoruyla dilimize sokulmasıyla, AHLÂK, FAZİLET, HAYSİYET, ŞEREF, ERDEM, TERBİYE, EDEB, DÜRÜST, NEZAKET, ZARÂFET kelimeleri zihinlerden silinmektedir.Bu da dilimizin zayıflatılmasının yüzlerce örneğinden birisidir.
Bu kelimeler, birbirine yakın mânâlar ifade etmekteler ve her konu veya olay için ayrı ayrı kullanma yerlerine sahiplerdir ki, bu vasıf, bir lisanın zenginlik ifadesidir.
Bu suretle lisanımızın zayıflamasının yanı sıra, kelimelerin AĞIRLIĞI da yok edilmektedir.
Eskiden “AHLÂKSIZ” kelimesinin bir ağırlığı vardı ve buna muhatab olan kişi utanırdı ve kullanıldığında HAKARET olarak kabul edilirdi.Şimdi ise bazı insanlar rahatlıkla, “davranışım ETİK değildi” diyebilmektedir. Bunu derken, eski tabirle “AHLÂKSIZIM” dediğinin farkına varamamaktadır. Veya, “senin yaptıkların ETİK kurallara uymuyor” denilebiliyor ki, buna muhatab olan bunu AHLÂKSIZLIK olarak kabul etmiyor ve dolayısıyla da UTANMIYOR ve o yaptıklarını tekrarlamaktan geri durmuyor.
SAYIN kelimesi de ayağa düştü. Bu kelime, bilindiği üzere, Arapça MUHTEREM kelimesinin karşılığıdır. Muhterem kelimesi, HÜRMET kelimesinden gelmekte ve İHTİRAM olunmuş, saygı değer anlamını taşımaktadır.
Zamanımızda bir dil alışkanlığı olarak ve bilhassa siyasetçilerimizin dilinden “sayın” kelimesi düşmemektedir. Muhatabın her türlü hırsızlığını, arsızlığını, ahlâksızlığı anlatılır ve açıkça da bu sıfatlar yapıştırılır, yakıştırılır ama “nezaket” (!) de elden bırakılmaz ve mutlaka isminin başına “sayın” kelimesi ilave edilir ve “Sayın” diye hitab edilir !?
Artık, varsa yoksa Yunanca’nın ETİK’i … !?
Ve artık zamanımızda İNSANLIK kalmadı ki, AHLÂKTAN, ŞEREFTEN, HAYSİYETTEN, SAYINLIKTAN SAYGINLIKTAN vs’den bahsedilebilsin !?
Ve tabii ki, İNSAF, VİCDAN, MERHAMET de gitti.