GOOGLE icad oldu, TEFEKKÜR bozuldu; ortalık “BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLANLARLA DOLDU” !!!
Peki, nedir TEFEKKÜR ?“Fikr” kelimesinden gelir ve düşünme, zihin yorma düşünülme demektir. Yani, fikir üretmektir. Eğitim görmüş olmanın bir belirtisi, tefekkür etme güç ve alışkanlığının yerleşmiş olmasıdır. Tefekkür edebilen bir kafa, yeni tekliflerin tartıldığı ve tartışıldığı bir akıla sahip demektir.
Zihin, düşünme gücüdür. Bir konu üzerinde enine boyuna düşünme, bir şey üzerinde çok durabilme kabiliyetidir.
Sağlam tefekkür, öncelikle sağlam bir akılı, tahsil ile kuvvetlendirip üzerine de mantık ve muhakeme gücü gibi unsurların eklenmesiyle mümkündür. Bunların hepsi ancak ve ancak okumayla sağlanabilecektir. (Buradaki her kelime ayrı birer kitap olabilecek kadar geniştir. Bu genişliğe girmek ise, burada gereksizdir.)
Günümüzde bütün bunlar bırakılmış, kitap okuma bir tarafa atılmış, fikir kelimesi unutulmuş ve dolayısıyla TEFEKKÜR ortadan kalkmış, herkes aklına gelen her şeyi söylemeyi marifet bellemiş ve bunun adına da “DÜŞÜNCE” denmiş !?
Bu bile “aşılmış” ve artık her iş GOOGLE’ye havale edilmiş ! Bir “tık” ile her şey karşına gelmekteyken, okumak gereksizmiş, ve hatta bazı kuralları ezberlemek bile “ANGARYA” imiş!
Google, senin yerine arar-bulur, hemencecik avucunun içine kondurur. Aman efendim okuyup bilgi sahibi olmak için niçin zahmet buyrulur ? Ve işte böylece de, “BİLGİ SAHİBİ OLMADAN FİKİR SAHİBİ OLUNUR !!!”
Açarsın interneti çağırırsın Gogıl’ı, bir VEKİL yazarsın, bir de ASIL’a (asl’a) basarsın; karşına, ASİL kelimesi de çıkar ! İşte o an, kendinin sahiden ASÎL biri olduğuna inanırsın ve hatta ASİLZÂDE olarak kabul edilme talebinde bile bulunursun. Artık ASÎL bir ASIL varken “VEKİLİMİN benim yanımda lafı mı olur” dersin ve işleri kendin “düzenlersin” (!), kendin söyler, kendin dinlersin.
İşte böyle olur, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın” sonu. Çünkü işin içinde “tefekkür” yoktur. Ama ne gam, sonradan (UCUZ) kahraman bile olunur.
İşte size bir şiir:
Bilgiymiş, öyle mi ? Yok canım, bu söz değil doğruGogılın var ya, işte her şeyin doğrusu bu.“Oku” diyenlere “boşver” dedin durdun,Kitapları bıraktın, onların yerine yalanlar uydurdun !Sonunda bir de “internet” sokuşturup araya,Zavallı aklını, onunla çevirdin maskaraya !Bırak okumayı, emr et oturduğun yerden,Yorulma, öyle ya, elinin altında bilgisayar var iken ! Yazıp sabahleyin evden çıkarken istedikleriniBirer birer oku tekmil edince defterini;Bütün bilgilerini Bilgisayar verir, vazifesidir.Yükün hafifledi … sen şimdi doğru “Vekilinin” yerine gir !Başın sıkıldı mı, kâfi senin o bir “tık” sesin:“Yetiş” de, hemencecik gelsin, sana bilgiler versin.Demek ki; her şeyin gogıl, bilgi hazinen o;Alış seninse de, verişten sorumlu olan o;Site’ye yazı yazılacakmış, akıl hocan o;İmlâ, ifade, mânâ gerekliymiş, bilgi kaynağın o;Mevzuat o, akıl-fikir-tefekkür o… hülâsa, hepsi o.Ya sen nesin ? Entel hukukçu ! yutulmaz artık bu !Bilgiye biraz da saygı gerektir … Ne saygısızlık bu ?Gogıl’ı kendine tanrı yaptı, kendi oldu kul;Utanmadan da, “fikir sahibiyim” diyor ve çare “üretiyor” (!)Ne cür’ettir bu ?
(Not: Bu şiir, Mehmet Akif Ersoy’un, “Kader” ile ilgili yazdığı şiirinden çarpıtılarak tarafımdan üretilmiştir)
-Haydi GOGIL kalk ve benim için bir ŞİİR yaz.Öyle güzel olsun ki, her mısraından BAL damlasın.BALCI bile bu işe şaşırsın kalsın !
-Yavrum evladım, sen SALAK mısın ?Ben YAZMAM, sadece aynasıyım yazılanların.Senin yerine düşünemem, senin yerine yazamam.Ancak gösteririm cevablarını, sorduklarının.