?>

“Allah’a bağlıyım!”

Burhan Bozgeyik

4 yıl önce

Ev için zahire alışverişi yapıyordum. Orada çalışan bir genç, “Ben falan şeyhe bağlıyım, siz nereye bağlısınız?” dedi. Ben de, “Allah’a bağlıyım!” dedim. Genç, donup kaldı, daha da bir şey demedi.

Ben mesleğimi ve meşrebimi, “Sahabe mesleği” olarak görmekteyim. Onlar doğrudan Allah’a ve kendilerini Allah’a bağlayan Allah’ın Resulüne bağlıydılar. Ellerinde Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim, “Yaşayan, canlı Kur’an” olan Resul-i Ekrem’in (a.s.m.) sünnet-i seniyyesi vardı. Kur’an onlar için aynı zamanda Anayasa idi. Kur’an’ı öğreniyor, güzelce okuyor, hükmü ile amel ediyor, daha sonra Allah’ın hükümlerini hâkim kılmak için çalışıyorlardı. Buna sed çeken küffarı ve onların engellerini ortadan kaldırmak için de cihat kılıcını kuşanıyorlardı.

Müslümanlara, Kur’an ve sünnet yolunu gösteren, insanları Allah’a kavuşturan bütün zevat-ı âliyeye büyük sevgim ve hürmetim var. İsimleri, ünvanları ne olursa olsun. İster şeyh densin, ister hoca densin, ister imam densin, ister molla densin, ister üstad densin, ne denirse densin. Şayet insanları kendine değil de Allah’a bağlamaya çalışıyorlarsa, hepsi de muhteremdir, hürmete lâyıktır, Rabbim sa’ylerini kabul eylesin. Zaten insanları Allah’a, Allah’ın kitabına, Resulullaha, Allah’ın dinine bağlamaya değil de kendine bağlamaya çalışan kişi, adı ve ünvanı ne olursa olsun müfsittir. Ciğeri beş para etmez. Onların yeri kalpler değil, çöplüktür.

Ben Allah’ın kuluyum. Bu kulluk bana muazzam bir hürriyet bahşetmekte… Hiçbir fâniye boyun eğmem. 12 hak tarikatın hepsini, bütün esaslarını bilirim. İtikatta imamlarım, İmam Eş’ari ile İmam Maturî’di’dir. Ancak İmam Maturidi’yi taklit ederim. Hak mezhepleri ve müçtehitleri kabul ederim. Ancak İmam-ı Âzam Ebu Hanife Hazretlerini taklit ederim. Zaruret halinde, diğer müçtehitlerin içtihatlarını da tatbik ederim.

Çocukluğumdan bu yana durmadan okurum. Dedem ve babam ticaret ehli idi. İlkokul birinci sınıftan itibaren tatillerde onlara yardım ederdim. Çok yorulurdum, ancak yüklü harçlıklar alırdım. O paraları nefsim için harcamaz, kitap alırdım. Mesela canım tatlı mı çekti, “sanki yedim!” derdim, o para ile kitap alırdım. Böylece daha ilkokul sonunda büyükçe bir kütüphanem olmuştu. Eserinden istifade ettiğim her müfessir, her müçtehit, her müceddid, her âlim benim hocamdır. O gözle bakmışımdır. Eserlerini okumadan önce de ruhlarına bir Fatihâ-i Şerife hediye etmişimdir. Bu bakımdan diyebilirim ki benim yüzlerce hocam var: Mezhep imamları, Şah-ı Geylani Hazretleri (Abdulkadir Geylani), Şah-ı Nakşıbend başta olmak üzere tarikat pirleri, Celaleddin Süyutî, İbn-i Abbas başta olmak üzere onlarca müfessir, İmam Gazali, İmam Rabbânî, Bediüzzaman Said Nursî, Molla Muhammed El Kersî ve daha isimleri buraya sığmayacak onlarca değerli şahsiyet…

YAZARIN DİĞER YAZILARI