Bir ‘şeyin’ aynı olduğunu söyleyebilmek için o şeyin öncesi ve şimdiki durumu ile ilgili elinizde kesin ve net veriler olması gerekir.Benimki hissetmek ile ilgili daha çok. Hissediyorum sadece: ”Aynı hamam aynı tas. ”Duygular,düşünceler, sevme biçimi, nefretin şekli... Bana aynı gibi geliyor.Yazacağım ‘şey’ ise gündelik hayatla ilgili, öyle siyaseti miyaseti yazıp ‘ekmeğimi kazanırken’ boyumdan büyük işlere kalkışmam. Hem kaybolurum korkarım ben o karanlık ormanda! Hem insan iyi yaptığı işi yapmalı. Biraz şunu yapayım biraz bunu “Dostlar alışverişte görsün.”Gidişat, işleyiş hep aynı gibi! Aynı şeyleri düşünüp, yapıp farklı sonuçlar beklemek ne beyhude bir çaba!Size de öyle geliyor mu? Her şey aynı, hep aynı! Gelişen teknoloji sadece hayatı kolaylaştırmış; sorunlar, sıkıntılar, kaygılar hep aynı.Gelip geçen onca zaman, gelip göçen onca insan ve yürünen “bir arpa boyu yol”.Hep aynı, her şey aynı!Bu mu yani, bu kadar mı, elimizden gelen?Hep aynı şeyler aynı söylemler, aynı görünmez düşmanlar, aynı “rövanşlar”, aynı ‘taklalar’, aynı ayak oyunları, aynı “bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılar”, aynı “eller aya biz yaya” vaziyetleri.Dünya nereye?“Aynı tanıdık telaş”; Aynı açlık, aynı yoksulluk, aynı zenginlik, aynı “Ne Şam’ın şekeri, ne Arab’ın yüzü”, aynı savaş tamtamları, aynı tehditler, aynı “taht oyunları”, aynı resmî söylemler...Teknoloji değişir, insan değişmez!Geriye, daha geriye, daha da geriye giden hayat gailesi.Aynı ‘tuzu kuruluk’, aynı “gemisini kurtaran kaptancılık’, insana düşen aynı yalnızlık...Zalim, vahşi bir ‘kör karanlık’ içinde kötülüğün iyiliği un ufak ettiği bir çark!Yarım kalmış onca hayal, hayat! Heba edilen onca yıllar, bitmemiş hesaplar, bastırılmayan öfkeler, bitirilmemiş hesaplaşmalar.Sonsuz kere sonsuz yeniden kurulan umutlar!İnsan ilişkilerinin ‘küçük iktidar savaşlarına’ döndürüldüğü ‘köşe kapmaca’ oyununun kurnaz manevralar ile yönlendirildiği bir zaman diliminde eskiden yaşanmış saflıkları arıyor zihin. Sığınacak limanlar yine de var.İnsan zihni ne garip, avunacak birşeyler buluyor. Sığınacak bir geçmiş, geçmişten hatırlanan küçük küçük umut kırıntıları.Daha dün gibi olan günlerin üzerinden nasıl geçmiş onca yıl:Ortaokulun yatılı pansiyonundan akşam çıkışı ekmek getiren o arkadaş, ”acıkmışsınızdır yolda yersiniz” deyişi, nerede şimdi.Ya da lisede okulun bahçesinde gömleğinin yenini katlamış, sınıfın penceresinin önünden saçlarını savurarak geçerken, herşeyin daha güzel olacağına yönelik hülyalara daldıran o liseli kız kim bilir ne yapıyordur.Ya o öğretmen, ”dikkat et kendine bu karışıklıkta harcatma kendini” diyen, en son kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçerken görmüştün de nasıl yaşlanmış demiştin kendi kendine, sonra da dikiz aynasında yüzüne, gözlerine bakıp zaman herkes için geçiyor, diye gülmüştün.İnsanlık bu olamaz diyen o öfkeli devrimci genç nerede şimdi, hani şu sıkıyönetimle zaptedilen sokaklardan kurşunun önünden zıplayarak koşarken düzenin değişeceği hayalinin peşindeki hayalperest!Ya da her telefonu naaber diye açıp, herşeyi konuştuğun dosttan, dostluklardan naaber?Binlerce yolu olan bir hayat ve o yollarda kaybolup izini kaybettirmiş binlerce insan, her biri kendi küçük hikayelerini tamamlamakla meşguller ya da bitmiş bir hikayede hatırlanmak için sıra beklerler.İnsan zihninin güzel şeyleri bulup çıkartmak ve onlardan umut üretmek gibi becerileri vardır.Hayat devam ediyor, ne çok kaybediyoruz birbirimizi.Hayat devam ediyor; Güzel şeyler değişiyor, kötü şeyler aynı kalıyor. Oysa değişmesi gereken kötü şeyler olmalıydı.Hayat devam ediyor. Ne çok değişecek ‘şey’ var. Ne çok bitirilmesi gereken ‘kötülük’.Ve elbette ki, kötülük bir gün kaybedecektir.