(Eski bir yazım aklıma geldi ve yeniledim)
ÖLÜMÜN KELİMELERDEKİ YERİ
Hiç dikkat ettiniz mi bilmem ?Haberi veren spiker, herhangi bir olayda ölenleri, birkaç cümle içinde, bazen “yaşamı yitirme”, bazen “hayatı kaybetme”, bazen “hayatı sona erme”, bazen “ölme” şeklinde bildirmektedir.
Merak ettim, ölümün kaç çeşit bildirilmesi olabilir acaba ?Düşündüm, saymaya çalıştım:
Son günlerde ortaya çıkan;“Birkaç TANE ölü” tabirine dahil olanlara “ne ŞEHİTTİR ne GAZİ …” denilir ve GİZLİCE GÖMÜLÜR. Ve sadece yakınları tarafından bilinir.
Ölen, eğer bir Kilis’li ise “Allah’ıynan ISTIFIL olmuştur”. (Allah’a kavuşmuştur. Allah ile baş başa kalmıştır) (Hoparlörde böyle ilan edilir)
Eğer kendisi marifetli, nefesi kuvvetli, görünüşü azametli, muskaları şiddetli bir şıh (şeyh) ise, “ÜFÛL etmiştir”. (Görünmez olmuştur)
Veya “HAKK’a yürümüştür” ki, yeri “CENNETTİR” (!)
Biraz “SAĞA” meyilliyse ilan başlığı “VEFAT"tır ve merhum (veya merhume), Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.“MEKÂNI CENNET olsun” diye gönderilir.
SOLCUYSA, “acı bir yitik” olarak gazete ilanlarına geçmiştir. Bazen, sadece “YİTİK”tir. Sanki, kayıp bir nüfus cüzdanı gibidir.
“DEVRİMCİ” ise, esasen ÖLMEMİŞTİR. Çünkü, “devrimciler ölmez”
“Devrimci ŞEHİT” ise, sol kollar havadayken son yolculuğuna gönderiliyordur.Bazıları alkışlarla gömülüyordur. “IŞIKLAR içinde uyusun” denir.
Eğer şer’an “ŞEHİT” ise, “Allahu Ekber” nidâları ve SALAVÂT eşliğinde omuzlarda taşınıyordur.Esasen yeri hazırdır, yani CENNETLİKTİR.“NURLAR içinde yatsın” diye dua edilir
Cinayete kurban gitmişse katledilmiştir, yani “MAKTUL”dur.
Mezar başında hoca telkin veriyorsa, meyt, meyyit veya mevta yakınları, rahmetli (mağfur) için Fatiha okuyordur.
Bir kısmı “öte dünyaya göçmüştür”. Bir kısmı için “yalan dünyanın çilesi bitmiştir”.
Bazısı, "ebedi istirahatgâhına yerleşmek üzere DEFNEDİLMİŞTİR".
Bir kısmı, bu "fâni dünyaya veda etmiş, gözlerini kapamıştır".
Hepsinin de “vadesi dolmuştur”, Ölüm Meleği AZRAİLtarafından “GÖTÜRÜLMÜŞTÜR".
Keza, ECEL (ölüm vakti) gelmiş, ömür bitmiştir. Ruh, bedenden ayrılmış, geriye sadece ceset kalmıştır.
Doğarak dünyaya gelmiş; evlenerek dünya evine girmiş; ölünce de, kara toprak onu almıştır.
Kiminin, “bir namazlık saltanatı olmuştur, taht misali musallâ taşında”. (C.Sıtkı Tarancı)
Kimileri (gerçekten) şehit olmuş, “kefensiz yatmaktadır bastığımız toprak altında” (M.Akif Ersoy)
Kimine göre, kalender insan (rind) için “ölüm, âsûde bir bahar ülkesidir”. (Y.Kemal Beyatlı)
Kimine göre, “ölen hayvandır, insanlar ölmez. Ölür ise ten ölür canlar ölesi değildir.” (Yunus Emre)
Ortadaki gerçeğin ifadesi ise şudur:“Neylersin, ölüm herkesin başında./Uyudun, uyanmadın olacak,/Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında…” (C.Sıtkı Tarancı)Ama,“Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,/Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden” (Yahya Kemal Beyatlı)
Buna göre ölüm, (belki yanı başımızda olan) “ÖTE DÜNYADAKİ” bitmeyen sükûnlu bir hayatın başlangıcı olan YENİ bir DOĞUMDUR !?
Kim bilir ?Dönüp de anlatan yok ki !?Ve öyle bir yerde öyle bir ayrılık ki;“Ayrılık ümitlerin ötesinde bir şehirNe bir kuş, ne bir haber, ne de bir selam gelir.Çaresiz seslenişler, beyhude bekleyişlerBir teselli yerine hüzünlü akşam gelir.”(Söz: Şahap Gürsel. Beste: Avni Anıl. Makam: Hüzzam)***
Bütün bunlara şimdi bir de;ATATÜRK ve Cumhuriyet DÜŞMANLARI için;“GEBERDİ” tanımını eklemek icab etmektedirGEBERDİ !
“Ne kendi etti rahat, ne âlem buldu huzur,GEBERDİ gitti cihandan, dayansın ehli kubur”(Ehli KUBUR = Mezarda bulunanlar, ölüler)