Şerefü’l mekân, bi mekîn” diye meşhur bir söz var. “Bir yerin şerefi (değeri), o yerde oturanladır (veya oturanlar değer kazanır)” diye tercüme edebiliriz. Bazen koca bir memleket bir isimle yâd edilir. Âdeta o isimle aynîleşmiştir. Meselâ Buhâra şehri deyince akla hemen İmam Buhârî gelmektedir. İmam Buhârî deyince de Buhâra… Bu pek değerli hâdis âliminin asıl ismi, “Ebû Abdillah Muhammed b. İsmâil b. İbrahim el-Cu’fî el Buharî”dir. Ancak kimse onu bu isimle hatırlamaz. “İmam Buhârî” denir ve bu isimle herkes tanır. Sırf bu değerli ismin doğup büyüdüğü yeri görmek için Özbekistan’ın Buhârâ şehrini görmek istemişimdir. Hâkeza Veysel Karânî Hazretleri’nin doğup büyüdüğü Yemen’in Karen köyünü…
Değerli zevât-ı âliye, aynı zamanda o ülkenin “marka değeri” gibidir. Dolayısıyla onlar el üstünde tutulmalı, titizlikle korunmalıdır. Allah muhafaza, kötü niyetli kimseler, ülkemize göz dikmiş hâinler, o değerli isimlere zarar vermek isteyebilir. Geçmişte bazı Aselsan mühendislerine, toryum madenini bulan altı kişilik ekibe, Eşref Bitlis Paşa’ya, Muhsin Yazıcıoğlu’na yapıldığı gibi…
Yakın tarihimizde maalesef pek çok değerli şahsiyete gerekli değeri veremedik, lâyık oldukları îtibarla muâmele edemedik. Meselâ Çanakkale Kahramanı Seyyid Çavuş’a, Nene Hatun’a, Kâzım Karabekir Paşa gibi Kurtuluş Savaşı’nın mühim sîmalarına, Mehmet Âkif’e, Bediüzzaman’a…
Son zamanlarda, bilhassa sosyal medyada, bir âlimimize yapılan hücumları ve oynanmak istenen oyunları görünce aklıma bunlar geldi. Molla Muhammed Doğan Hocamızı tanıyorsunuz. FETÖ’nün kumpasına mâruz kalmış, bu yüzden 17 ay hapis yatmış değerli bir âlim. FETÖ’nün İslâm’ın temel esaslarını, itikadı zedeleyici, tahrip edici fikirlerine karşı, bu ülkenin mü’min ve muvahhid insanlarının inancını takviye için pek çok eser telif eden değerli bir sîma… FETÖ, temelinin kaymakta olduğunu görünce, belki de 50 yıllık “ülkeyi ele geçirme operasyonunda” ilk açığını “Tahşiye kumpası” ile verdi. Kendisi “Paralel Devlet yapısı” teşekkül ettirmişti, ancak “gerçek devlet” işte bu Tahşiye Kumpası’ndan yola çıkarak FETÖ’nün ipliğini pazara çıkardı ve başta Başbakan ve MİT Müsteşarı olmak üzere devletin en üst seviyesindeki insanlarını önce gözaltına aldırıp sonra hapse koydurmak isteyecek kadar gözü kararmış olan ve bunlarda muvaffak olamayınca da 15 Temmuz darbesini planlayan bir yapının başına “gerçek devletin” yumruğunu indirdi.
Ancak net bir şekilde görüldüğü üzere, bu FETÖ yapılanması çok karmaşıktı. “A takımı”, “B takımı”, “C takımı” vardı. Bunlara “kripto FETÖ’cüler” de denmekteydi. Ayrıca yedekte bekletilen birçok planları, projeleri, operasyonları vardı. İşte bu kripto FETÖ’cüler nicedir Muhammed Doğan Hocamıza saldırmaktalar.
Gönül ister ki, devlet, Muhammed Doğan Hocamız gibi değerli isimleri maddî-mânevî koruma altına alsın. Onlar da “şeytan taşlamak” yerine ilimlerini neşretmekle meşgul olsunlar. Muhterem Hocamızın, “Rahmân Sûresi’nin Tefsiri”ni, “3 ciltlik Yâsin Sûresi’nin Tefsiri’ni, 7 ciltlik Bediüzzaman Hazretlerinin “İşarâtü’l İ’caz” isimli değerli eserine yaptığı şerhleri okumuştum. Bu eserlerde Kur’an-ı Azimüşşan’ın hem mânâ, hem üslup, hem belağat cihetinden mu’cize olduğu mükemmel şekilde îzah edilmekteydi. Rabbim bu âlimimize sağlıklı, hayırlı uzun ömür versin. O üslupla Kur’an-ı Azimüşşân’ın tamamının tefsirini yazsa, ümmete pek değerli bir eser bırakmış olur. Gelgörelim, rahat bırakmıyorlar ki…
Merhum Prof. Oktay Sinanoğlu bu vatana candan bağlı değerli bir sîma idi. Maalesef hayatta iken değerini tam bilemedik. Prof. Aziz Sancar, Prof. Mahmut Faruk Akşit gibi nice değerli isim var. Bunlara ve Muhammed Doğan gibi âlimlerimize lütfen sahip çıkalım. Hayatta iken kıymetlerini bilelim. Şüphesiz bu şühedâ yurdu değerli vatan, bu gibi isimlerle daha da kıymet kazanacak ve marka değeri artacak…