Bu mektubu, bu ülke nüfusunun yüzde 99’unu teşkil eden “Müslümanların” temel problemlerini dile getirmek için kaleme alıyorum.
Evvelâ herkesçe bilinen bazı temel gerçekleri hatırlatarak giriş yapmak istiyorum. Bilindiği üzere bu yurdumuz 1071’den itibaren yaklaşık dokuz asır “İslâm Devleti” olarak bilinmiş, İslâmî hükümlerle yönetilmiş, Müslümanlar her sahada inançlarını yaşamanın huzuru içerisinde olmuşlardır. Kurtuluş Savaşı yıllarında da durum böyleydi. Mehmetçik bu inanç yapısını muhafaza etmek için canını veriyordu. Bu millet, bu inançla “İstiklâl Mücâhedesine” katılmıştı. 1921 ve 1924 anayasalarının ikinci maddesinde “Devletin dini din-i İslâm’dır” hükmü belirtilmişti. Bakanlar Kurulu’nda “Şer’iye ve Evkaf Vekaleti” ile “Mezâhib Bakanlığı” vardı. O savaş yıllarında da çocuklarımız İslâm ahlakı ve terbiyesi üzere yetiştirilmekteydi.
Sonradan olup bitenlere girmek istemiyorum. Doğrudan günümüze geleceğim. Sayın Cumhurbaşkanımız, gayet açık ve net söylüyorum ki nüfusun yüzde 99’unu teşkil eden Müslüman halk, çocuklarını İslâmî terbiye ile yetiştiremiyor. Lozan Antlaşması’nın 41-44. maddeleri gereğince, bu ülkede yaşayan Hıristiyan ve Yahudi azınlık vatandaşlarımız, kendi çocuklarını bebeklikten üniversite son sınıfa kadar kendi inançları üzerine yetiştirebilmektedir. Bunun önünde hiçbir engel yoktur. Ancak Müslümanlar için böyle bir durum mevzubahis değildir.
Müslümanlar, çocuklarını, Peygamber Efendimizin (asm) sahabelerinin ahlakı üzerine yetiştirmek istiyor. Gel görelim ki eğitim sistemi buna elvermemektedir. 1949’da imzalanan “Fulbright Eğitim Anlaşması” hâlâ mer’iyettedir. TV’deki dizi filmler, filmler, tiyatro oyunları İslâm ahlakını dejenere etmekte, temelinden yıkmaktadır. Buna kim dur diyecektir? Gözbebeğimiz çocuklar, ana-babasına, büyüklerine, çevresine saygılı değildir. Herkes bundan şikâyetçidir. Müslüman çocukları deizm, ateizm, light İslâm kıskacındadır.
Herkes de bilmektedir ki; ülkemizde İslâmî hükümlerin yüzde 99’u uygulanmamaktadır. Zâhiren “gelişme” gibi gözüken bazı adımların içerisi de tehlikelerle doludur. Meselâ müftülüklerde nikâh kıyılabilmesi gibi… İslâm inancına göre; Müslüman bir kimse ateistle evlenemez. Müslüman erkek, Hıristiyan ve Yahudi bir hanımla evlenebilir. Ancak Müslüman bir hanım Hıristiyan ve Yahudi ile evlenemez. Hâkeza buna dair daha çok maddeler sıralayabiliriz. (Bu konuyu en iyi bilenlerden biri olan Muhterem Prof. Dr. Hayreddin Karaman Hocamıza sorabilirsiniz) Ne var ki mevcut mevzuata göre bu konular araştırılmamakta, evlilik müracaatı yapanların nikâh akdi, klasik usulle kıyılmaktadır. Camilerde nikâh masası kurulup pasta ikramlı kutlamaların yapılması da İslâm’a göre uygun değildir. Nikâh dairede kıyılıp, camide -cami âdâbına riayet etmek şartıyla- düğün yapılabilir.Sayın Cumhurbaşkanımız, son zamanlarda Sevgili Peygamberimize (asm) hakâretler artmaya başlamıştır. Bunu yapanların bir kısmı prof. titrli kimselerdir. Peygamber Efendimiz (asm) biz Müslümanların canıdır, canımızdan değerlidir. Hz. Peygamber kanunla korunmaz. O’nun korunma şekli başkadır. Bundan ayrı, Müslüman halkın inançlarını zedeleyici akımlar salgın hastalık gibi yayılmaktadır. FETÖ yapılanması bunlardan biri idi. 17/25 Aralık hâdisesinden sonra bu yapılanmanın içerisinde bulunan kimselerden bir kısmı zatıâlinize muhabbetinden dolayı vazgeçti. Ancak mühim bir kitle olduğu gibi kaldı. Yapılması gereken, FETÖ elebaşısının yapmak istediği, İslâmiyet’i tahrif eme operasyonunun önünü kesmektir. Bunun için de halka “doğru İslâmiyet” anlatılmalı, FETÖ elebaşısının, dinlerarası diyalog, hoşgörü, “Haçlılar ülkenizi işgal etse karınıza kızınıza bir şey yapmaz” gibi sakat düşüncelerinin tehlikesine dikkat çekilmeli ve bu itikadı ve vatanın bütünlüğünü tehdit eden zehirli fikirler ilmî delilleriyle çürütülmelidir. Vâesefa, şu ana kadar bu konuda ciddi bir adım atılmamıştır.
İnanın ciğerimiz yanıyor. Hissiyatımızın yüzde birini bile ifade edemedik. Çok şey istemiyoruz. Tek isteğimiz, çoluk çocuğumuzla Müslümanca yaşamak, Müslüman olarak ölmek ve “Mâlik-i Yevmi’d-din” olan Rabbimizin huzuruna yüz akı ile çıkabilmek…Saygılarımla arz ederim…