Değerli okurlarım son günlerde yaşanan gelişmeleri kaygı verici bir şekilde izliyoruz hep birlikte.
Bir yanda AKP iktidarının hız kesmeyen baskıları,
Diğer yanda baro başkanlarının hak arayışları.
Buna mukabil muhalefet partilerinin seslerini çıkarmamaları.
Çıkaranlarda seçmenler tepki göstermesin diye mırıldanır bir şekilde açıklamalar yapmaları.
İnsan üzülmüyor değil.
Soruyorum değerli okurlarım
Bu ülkede kime göre özgürlük,
Kime göre adalet,
Kime göre hak ve hakkaniyet!
Bu ülkede adaletten faydalanmak için illa ki AKP yandaşı mı olmak lazım!
Bu ülkede özgürce düşüncelerini beyan etmek için illa ki AKP yandaşı olmak mı lazım!
Memuru korkuyor!
Esnafı korkuyor!
İşçisi korkuyor!
İşadamı korkuyor!
Akademisyeni korkuyor!
Sağlıkçısı korkuyor!
Bakanı korkuyor!
Vekili korkuyor!
Askeri sesini çıkaramıyor!
Emniyetinde tık yok!
Savcısı sarayın ağzına bakıyor!
Hiçbirisi özgürce fikrini beyan edemiyor!
Bakana soru yöneltiliyor ben bilmem Sayın Cumhurbaşkanımız bilir modunda.
Vekiller zaten sarayın ismini anarken neredeyse korkularından besmele getirecek pozisyondalar.
Bunların içinde, korkmayan cesurca hak aramaya yeltenen hukukçuların başına ise gelmedik iş kalmadı.
Tartaklamadan tutunda küfre, hakarete varan tutum ve davranışlara kadar.
Üzülmemek elde değil!
97 CHP milletvekili hakkında 217 fezleke düzenlenmiş.
Bunun 141'i Cumhurbaşkanına hakaret nedeniyle düzenlenmiş.
Çifte gömlekli bir Cumhurbaşkanı.
Başkalarına hakaret ederken AKP Genel başkanı gömleği giyiyor,
Cevabını alınca Cumhurbaşkanı gömleğini giyiyor.
Kürsü dokunulmazlığının olmadığı bir ileri demokrasi...
Barolar birliği başkanına bakıyorsun dün ak dediğine bugün kara diyor.
Dava arkadaşlarını satacak kadar eksen değiştirebiliyor.
Ben devletin menfaatlerini hukuk çerçevesinde korumakla görevli, bir örgütün başkanıyım demiş Feyzioğlu.
Sayın Feyzioğlu!
Senin görevin devletin menfaatlerini korumak değil,
Hukuku ihlal edenlerin karşısında, Hukuku korumaktır.
Hakkı savunmaktır..!
Devlet'in menfaatlerini hukuk çerçevesinde koruyacak,
bu ülkenin Cumhuriyet savcıları vardır!
Ayrıca bu ülkede devleti koruyacak
MİT,
Emniyet İstihbarat,
Askeri İstihbarat,
Jandarma İstihbarat,
Bu ülkenin ordusu,
Emniyeti,
Jandarması vardır.
Yetmedi, bekçi ordusu kuruldu.
Peki değerli okurlarım bizim sonumuz ne olacak?
Böyle mi kalkınacağız?
Böyle mi gelişeceğiz?
Böyle mi uygar ülke olacağız?
Görme, duyma, işitme!
Yanlışları eleştirme, sorgulama,
Böyle mi ileri demokrasi anlayışımız bizim
Benden olan benimdir, olmayan düşmanım misali,
Türkiye'nin tüm fabrikalarını,
Para eden tüm kurumlarını,
Dağlarını,
Ormanlarını,
Derelerini,
Koylarını,
Limanlarını,
Madenlerini,
Verimli arazilerini yok pahasına sattığı halde,
Tüm fonlarda biriken paraları tükettiği halde,
Merkez Bankasının kefen parasını bile yediği halde,
Vergileri sürekli katladığı,
Dağdaki otu bile parayla sattığı halde,
Her ürüne her ay üç zam yaptığı halde,
Yap-işlet-devret modeliyle,
Devletin kasasından bir kuruş bile çıkmadan yapılan yolları, tünelleri, köprüleri, havaalanlarını, hastaneleri vatandaşına para ile sattığı halde,
Her krizde vatandaşına İBAN numarası gönderdiği halde,
Türkiye Cumhuriyetinin 80 yılda yapılan dış borcunu,
20 yılda 4 katına çıkaran, artık borç para bile bulamayan,
Üretim yapmayan,
Samanı bile ithal eden biri,
Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokacakmış!
Buyurun, nerenizle gülecekseniz gülün!
Öyle gelişmeler oluyor ki CHP il başkanı sayın Kaftancıoğlu’na anında ceza kesilebiliniyor?
Suçu mu ne peki?
7 yıl önce atmış olduğu bir twett
evet yanlış duymadınız tamı tamına 7 yıl önce atmış olduğu bir twetten ötürü 9 yıl hapse mahkum edildi.
Bu kadar gelişmiş bir adalet anlayışımız var işte bizim.
Yandaş kanallara çıkıp milleti açık ve aleni tehdit edenlere,
Sosyal medyadan silahla, kesici aletlerle video çekip milleti tehdit edenlere ceza yok
Ama 7 yıl önce atılmış bir twete ceza var buyurun size adalet, buyurun size ileri demokrasi.
Bilal'e anlatıyormuş gibi anlatacağım demekte yasaklandı..!
Emine'nin çantasından söz etmekte yasaklandı.
Hırsız demek zaten yasaktı.
Fonlardaki paraların hesabını sormak yasak!
Malta'ya giden paralardan söz etmek yasak!
Çocuk tecavüzlerini sorgulamak yasak!
Ayakkabı kutularından söz etmek yasak!
Suriyelileri haber yapmak yasak!
Eh, böyle bir ülkede, polisler avukatlara hukuk öğretir.
Futbolda savunmaya dayalı oyunu hiç sevmem.
En iyi savunmanın hücum olduğu anlayışını savunurum!
Ama körü körüne yapılan, bilinçsiz bir hücum değil,
Stratejisi şekillenmiş,
Rakibi analiz etmiş,
Taktiklere dayalı bilinçli bir hücum!
Devamlı savunmada kalırsanız,
Gol yemeseniz bile,
Mutlaka penaltıya sebebiyet verirsiniz!
Bu siyasette de geçerlidir..!
Sürekli iktidar beni ne ile suçlar korkusuyla gerçek gündemleri konuşma yerine,
İktidarın gündemlerine cevap verirseniz,
Göstermeniz gereken tepkileri göstermezseniz,
Atmanız gereken adımları atmazsanız,
Halka güven veremezsiniz!
Muhalefet cenahı maalesef bu acziyet içinde olduğundan,
İktidarın oy oranı düşmesine rağmen,
Muhalefetin oy oranı artmamaktadır!
Yani iktidardan kaçan oy,
Muhalefete gelmemekte,
Bu nedenle de iktidar partisi, birinci parti olma özelliğini korumaktadır!
Muhalefet korku duvarını yıkmalı,
Politikalarını özgürce belirlemelidir!
Son olarak belirtmek isterim ki!
Bu avukatlar şahsi bir çıkar ya da ikbal uğruna yürümüyorlar!
Senin, benim, bizlerin, sizlerin hukukunun savunulması için,
Yok edilmek istenen savunma hakkını koruyabilmek için yürüyorlar..!
Ses verin!
Susmayın! Hukuk bugün değilse bile,
Yarın hepimize lazım olacaktır!
Muhalefet partileri,
başta CHP,
İyi Parti,
Saadet,
DEVA,
Gelecek,
Çoban Ateşi Hareketi
Olmak üzere, avukatları yalnız bırakmamalılar!
Bu bir demokrasi mücadelesi,
Hukuk mücadelesidir!
Gerekirse avukatlara kalkan olup, Anıtkabir'e kadar onlarla yürümeliler!
İktidarın, her şey benim istediğim şekilde olacak,
Ben istersem yürünür, istemezsem yürünmez anlayışı yıkılmalıdır!