Değerli okuyucularım yaş itibarıyla büyük olanlar hatırlarlar geçmiş yıllarda ABD-Türkiye arasında Kıbrıs sorunundan ötürü gerginlik yaşanmış ve ABD Türkiye’ye gözdağı vermeye kalkmıştı. Dönemin başbakanı Karaoğlan lakaplı Sayın Bülent Ecevit derhal karşılık vermiş ve Türkiye’de bulunan ne kadar ABD NATO üssü varsa hepsini de uçuşa kapattırmıştı. Tutarlılık, yüreklilik ve cesaret her devlet büyüğüne nasip olmuyor demek ki? Peki, bugüne gelecek olursak? Türkiye Cumhuriyeti’ne neredeyse her gün ağza alınmayacak laflar söyleyen, aşağılayan, tehdit eden ve küfürler savuran ABD başkanı Tump’a bizim cumhurbaşkanımız ne cevap verdi biliyor musunuz? Kendi halkına karşı efelenen, Kasımpaşalı edasıyla dayılananın, vatandaş durumunu anlatmaya çalışınca işine gelmeyip ananı da al git diyen ve ülkede neredeyse korku imparatorluğu yaratan Erdoğan, Trump’ın bu küstah söylemleri karşısında, sarayından yapılan açıklamada ne denildi biliyor musunuz “9 Ekim’de yazılan bu mektup Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından reddedilerek çöpe atıldı. Bu mektuba verilmiş en net cevap 9 Ekim’de başlayan Barış Pınarı Harekâtı’dır ifadelerine yer verildi. Peki, Barış Pınarı harekâtı ne durumda şimdi, Trump’ın tehdidiyle derhal sonlandırılmak zorunda kaldı.
Peki, ABD Başkanı Trump, harekât durduktan sonra ne dedi biliyor musunuz? Okul bahçesindeki çocuklar gibi kavga etmeleri gerekiyordu. Kavga ettiler ayırdım. Sayın Erdoğan ise, bu konuyu önceliğimiz olarak görmüyoruz dedi. Mehmetçiğimin kanı pahasına mücadele ettiği bu meseleyi, cumhurun başkanı olan Sayın Erdoğan, önceliği olarak görmeyip akabinde, Türk milletinin başını öne eğmek pahasına görüşmem dediği ABD başkan yardımsıyla koltukları yan yanaymış gibi poz verdi görüşme yaptı.
Öyle ki ABD Başkanı’nın mektubunda bir tek gülücük emojisi eksikti sanki! Değerli okuyucularım Türk ordusu ilk kez sınır ötesine operasyon yapmıyor. Daha önceki yıllarda da PKK’ya karşı birçok operasyon gerçekleştirdi. Örneğin, 1997’de, Irak’ın kuzeyine Çekiç Harekâtı başlatmış, o harekât yaklaşık 4 ay sürmüştü. PKK’ya çok ağır bir darbeler indirilmişti. Ve başta ABD olmak üzere bütün dünya Türk ordusunun haklılığını ve kararlılığını o dönemde biliyordu. Ondan ötürüdür ki Türkiye’ye operasyona karşı geliyor diyen hiçbir kimse çıkmadı çıkamadı, Türkiye olarak o yıllarda ne ABD’den misafir ağırlamıştık ne de dönemin ABD Başkanı ağzını açabilmişti. Çünkü kararlılığımızı biliyorlardı. Bu gün nasıl oluyor da ABD Başkanı Türkiye’ye her türlü tehdit ve hakareti kendine hak görüyor. Nasıl oluyor da PKK terör örgütüyle Türkiye ABD’nin nazarında aynı denk iki ülkeymiş gibi görülüp buna göre muamele yapılabiliniyor. ABD tarafından yapılmış olan bu küstahça hareket cevapsız bırakılamamalı, ayrıca yenilip yutulamayacak kadar çirkin olan, üstü örtülemeyecek kadar yanlış olan bu davranışlara, bunu yapanlara dostum denilmesi akıl tutulmasıdır Sayın Erdoğan. Şunu sakın unutmayın Sayın Erdoğan sizin yegane ve tek dostunuz size hayal bile edemeyeceğiniz imkânları veren necip Türk milletidir. Siz, Türk milletine hakaret edenlerle dost olamazsın, buna hakkınız yok sayın Erdoğan!. Yeri ve zamanı geldiğinde cevabı verilecektir diyerek milletimizi oyalamayın necip Türk milletini. Bu söylem necip Türk milletiyle tek kelimeyle ifade edilecek olunursa alay etmektir dalga geçmektir. Yapmanız gereken çok açık ve nettir, Türk ordusu teröristin üzerine yürürken, Türk ordusunun yürüdüğü yola kilit vuruluyorsa sen de İncirlik’in kapısına kilit vuracaksın bu kadar açık ve net.
Değerli okuyucularım mutabakat metnindeki belirsizliklerin yeni bir oyalama sürecinin habercisi olması endişe verici bir durum. Bundan ötürü aydınlatılması gereken sorular var.
*Örneğin güvenli bölgeyi kim nasıl yönetecek.
*Şam yönetimi ile nasıl bir temas yapılacak.
*Teröristlerin silahlarını kim toplayacak?
*Türkiye mi, ABD mi Rusya mı?
Aslında güvenli bölge Suriye’nin toprak bütünlüğünün tamamı olması gerekmektedir. Bu doğrultuda Türkiye olarak gerekeni yapmalıyız. Diğer bir husus Süleyman Şah Türbesi ne durumda? Barış Pınarı Harekâtı sınırımızın ötesinde bir güvenli bölgeyi hedef aldığına göre bu tarihi mirasın devir alındığı bölgeye dönmesi gerekiyor. Sayın Erdoğan’dan ve iktidar beklentimiz odur ki, harekâtı durdurduğunuza göre bölge artık güvende demektir. O halde buyurun Süleyman Şah’ın incinen yüreğini tamir edin ve eski yerine tekrar gönderin.”
***
Değerli okuyucularım bir başka husus kanayan yaramız işsizlik. Gençlerimiz perişan, insanımız işsiz, bugün bir milyon 100 bin üniversiteli olmak üzere 8 milyonu aşkın insanımız işsiz durumda. Tüm illerde işsizlik üst üste 16 aydır artmaya devam ediyor. Buna son iki ayda 2 milyon vatandaşımız daha işsiz hanesine eklendi. Yani son iki ayda, Adana nüfusu kadar ülkeme işsiz eklendi. Sakarya’nın nüfusunun iki katı kadar, birçok şehrimizin üç katı dört katı beş katı hatta on katı kadar vatandaşımızın işsiz kalması demek. Tabi sayın Erdoğan ve damadı için bunlar birer rakamdan öteye geçmeyen durumlardan ibaret.
***
Haydar Paşa Garı için yakın zamanda ihale yapıldı, bu ihaleye İBB’de girmek istedi fakat o ihaleye iktidar engel olmak istedi ihaleye sokmak istemedi İBB’yi. Değerli okuyucularım yaşça büyük olanlarımız bilirler, Haydarpaşa Garı aynı zamanda eski filmlerde iş bulmak umuduyla İstanbul’a gelenlerin ayak bastıkları yerdir. Türkiye için İstanbul için önemli bir yeri vardır. Yapılan ihaleye İBB’ye önce sen girme dediler. sayın İmamoğlu ısrarlı ve kararlı tutumu sonucu, ihaleye girmesine izin verdiler İBB’nin. Fakat ne hazindir ki yapılan ihaleyi İBB değil de onun 3 bin TL maaşla çalışanı kazandı. Peki şaşırdık mı hayır. İhaleyi kazanan şahıs iki yıl öncesine kadar İBB’nin maaşlı çalışanı durumunda birisi. Dikkatinizi çekiyorum ihaleyi kazanan bu bilader aynı zamanda Okçuluk Vakfı yöneticisi. Hani şu İBB’den yıllık 17 milyon lira destek alan vakıf, hani şu Malazgirt Savaşı’nda atılandan fazla ok atılan vakıf. Sermayesini katına çıkarmış. İhaleyi yapan demir yolları işletmesinin bağlı olduğu bakan Cahit Turhan kendisi önce Karayolları Genel Müdürlüğü yaptı, sonra gitti müteahhitlerin genel müdürü oldu. İhaleyi alan kişiye nereden bu para diye sormadı. Birilerinin gözü yine rantta, fakirin, fukaranın ekmeğinde. Haram olsun, zıkkım olsun bu milletin fakir fukaranın İstanbulların hakkını çalanlara.