?>

DİL'imiz, AHVÂLİMİZ

Mümtaz Şahin

4 yıl önce

SALGIN’ı “PANDEMİ” yapanlar; SALGI’yı, SALYA’yı “MÜSİLAJ” yapmaz mı ? Yaptılar netekim. Bu SALYA-SÜMÜK, lisanımızı-DİL’imizi kapladı da TÜRKÇEMİZİ yok etmeye başladı ve “DİL”imizi yaraladı, GÖNLÜMÜZÜ, yüreğimizi kararttı. Bakın hele: “Teferruat”’ı, “tafsilat”ı bırakmıştık AYRINTI, AÇIKLAMA, İNCELİKLERİNİ anlatma demeye başlamıştık, ama bir baktık ki Fransızca’nın DETAY’ı (detaille) gelmiş hepsini alıp götürmüş. Şimdi varsa yoksa DETAY. Artık bu bile yetmiyor da, “DETAYIN AYRINTISI” bile deniyor. Fransızca’da DELİL-Kanıt manâsına gelen ARGÜMAN her cümleye girdi. Hiç alâkası olmayan yerlerde söylenmeye başlandı da, söyleyen bile bunun ne manâya geldiğini anlayamadı. Yine Fransızca’nın GİZLİ veya gizli güç manâsındaki (potentiel) “POTANSYEL”i geldi, İHTİMAL, muhtemel, imkân, mümkün, kabiliyet, yetenek, yeterlilik ve daha bir çok kelimeyi sildi süpürdü aldı götürdü. (Başarı, iş, eser, çalışma, gayret, yerine getirme, gösteri, temsil, oyun marifet, hüner, randıman, verim kelimelerinin yerini alan) PERFORMANS’sız cümle kurulmaz oldu. Hele de ANEKDOT (anecdote) … Hatıra, hadise, fıkra, konuşma, sohbet, hikâye, öykü vs. hepsinin yerine geçti. Herkes her fırsatta hemen bir ANEKDOT anlatır oldu. KATAGORİ, kriz, kritik, risk, varyant, varyasyon, mutasyon, entübe, … vs. vs. Öylesine ki, bunlar saymakla bitmez, yazmaya da sayfalar yetmez. Diyeceğim şu ki; Hiçbir millet kendi ANA DİLİNE ve bilhassa da devlet ve devlet adamı denilenler, kendi RESMİ diline-LİSANINA, Türkiye’de ve Türkler gibi İHANET etmemiştir, etmeyecektir de. Her İHANETİN içinde tabii ki ŞEREFSİZLİK de vardır. Ve bunu yapmak da şerefsizliktir, ALÇAKLIKTIR ve hatta ÇUKURLUKTUR. Bunu yapanlar da öncelikle GAZETECİLER ve TeVe’dekilerdir. Bir de kendilerini BİLGİLİ göstermek isteyen ZİBİDİLERDİR. Diğerleri de bunlara özenip BİLGİÇLİK taslayanlardır. FAKAAATTT ! Esas MÜSİLAJ, yani SALYA-SÜMÜK pisliği denizlerimizi değil ÜLKEMİZİ istila etti. PİSLİK her tarafı kapladı ve AHLÂKI KATLETTİ, dürüstlüğü öldürdü; diplerdeki MENFAAT severliği yüzeye çıkardı ve teşvik ederek ortalığa saçtı da, 5 kuruşluk şahsî ÇIKARI için her şeyinden vazgeçen, memleketi satmaktan çekinmeyen insanî değerlerini yitirmiş bir GÜRÛHUN bir SÜRÜNÜN ortaya çıkmasına sebeb oldu. LİYÂKAT ve SADAKAT kalmadı. SAMİMİYET gitti, RİYÂKÂRLIK, iki yüzlülük ve hatta YÜZSÜZLÜK geldi. DOĞRULUK gitti, YALANCILIK geldi. UTANMA gitti, ARSIZLIK geldi. DÜRÜSTLÜK gitti, YOLSUZLUK geldi. Namusuyla, helal kazancıyla mütevazı bir hayat süren ve zengin olmayanlar, “BECERİKSİZ” olarak görülmeye başlandı. İFTİRA, sahtekârlık, dolandırıcılık, hırsızlık ve her türlü PİSLİK ortalığa saçıldı. Ve hatta bir Milletvekili, “Allah’ın, insana GÜNAH işleme ÖZGÜRLÜĞÜ verdiğini” söyleme ARSIZLIĞINI gösterebildi de, ne HALTLAR yediği yavaş yavaş ortaya çıkınca kıvırmaya ve ÇIRPINMAYA başladı. Her şeyden önemlisi de ADALETE olan güven sarsıldı, etkinliği kalmadı ve hatta ADALET ÖLDÜ ! Ve de ülkemiz, SUÇ ve SUÇLU cenneti haline geldi. Vay benim MAHZÛN memleketim ve vah benim DİL-i VÎRÂNIM (harâb olan kalbim)
YAZARIN DİĞER YAZILARI