Üzerinde hayli çalıştığım, emek verdiğim kitaplarımdan bazıları yayınevinde bekliyordu. Kur’ân-ı Kerim Rehberliğinde Peygamber Tarihi, Hanımların İlmihali, Namaz Nasıl Kılınır? gibi eserler aylarca bekledi. Sebebini sordum. Yayınevi sahibi, “Ben artık dinî kitaplar basmayacağım. Satılmıyor!” dedi. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi oldum. “Yahu nasıl böyle konuşursun. Başımıza taş yağacak! Bu gençler dinlerini nasıl, nereden, kimden öğrenecekler?” dedim. Prensip olarak, “yazmak”tan başka yayıncılığın diğer safhalarıyla ilgilenmemeye kararlıyım. Mizanpaj yapmayı rahatlıkla öğrenebilecekken, hiç teşebbüs etmedim. Zira o işi erbabı yapmalı, grafiker kapağı tasarlamalı, yayıncı yayınlanmalı. Biz o işlerle uğraşırsak, işin maddî boyutuyla cedelleşirsek, alacak-verecek hesabına dalarsak, olmaz. Ama iş başa düşerse, dinî kitapları kendimiz bastırmaktan çekinmeyiz. Yukarıda saydığımız kitaplardan ayrı şu eserler de beklemekte: Temel Dinî Bilgiler, İslâmî Tâbirler, Namaza Dâvet, İslâm’da İlk’ler, Kıyamet Alametleri, Örnek İdareciler, İslâm Birliği İçin Çalışanlar, Hadislerden Kıssalar, Hac ve Umre Rehberi…
28 Şubat sürecinde, çocuklara camilerde Kur’an öğretmek yasaklanınca, ofisimizi bölgenin çocuklarına açmış ve üç aylığına “Kur’ân kursu” haline getirmiştik. İnanın 11-12 yaşına gelmiş çocuklar, Kelime-i Şehadet getirmesini bilmiyorlardı. Ağlanacak bir durumdu. O çocuklara, gençlere Kur’an-ı Kerim’i tecvitli şekilde okumasını, temel dinî bilgileri, abdest almayı, namaz kılmayı öğrettik. Sonra onların çokça sorduğu soruları da göz önüne alarak, Gençliğin İlmihali kitabını hazırladım. Büyük ilgi gördü. Ne yapacağız, bu ciğerpareleri kendi haline mi bırakacağız? Çocuklarımız Allah muhafaza deist mi, ateist mi, dine bîgane mi olsun? Herkes elinden gelen gayreti gösterecek. İcap ederse, arabamı satar, o eserleri bastırırım.
Dostlar, inanın, ciğerimiz dağlanıyor. Bizimle çok uğraştılar, hâlâ uğraşıyorlar. Zalim oğlu zalim Gladiston, yıllar önce, “Ya bu Kur’an’ı ortadan kaldırmalıyız, ya da gençleri Kur’an’dan soğutmalıyız!” demişti. İşte o andan sonra dehşetli bir planı devreye koydular. Bu vatanın imanlı insanlarıyla, gençleriyle uğraşmaya başladılar. Şimdi tarih bineğiyle maziye gidip, o günden bugüne bakalım.
Sultan Alparslan büyüğümüz ve 50 bin yiğit, Malazgirt Zaferi’yle Anadolu’nun kapısını açtı ve bu cennet belde İSLÂM YURDU oldu. Büyük Selçuklu Devleti, Anadolu Selçuklu Devleti ve derken Osmanlı Devleti, bu vatanda hükmetti. Yaklaşık bin yıl, bu vatanda İSLAM hâkim oldu. Kur’an-ı Kerim Anayasa idi…
Samimi söylüyorum, bu yazı için oturduğumda tarihin farkında değildim, bir baktım 23 Nisan… Haydi o güne gidelim: 23 Nisan 1920… TBMM’nin açılış tarihi. Meclis o tarihte tekbirlerle, dualarla açıldı. Meclis’in aslî vazifesinin, “Ahkâm-ı İlâhiyi tenfîz” olduğu kanunla tespit edildi. Yani İslâm’ın hükümlerinin uygulamasını sağlamak Meclis’in temel görevleri arasındaydı. 1921 ve 1924 anayasalarında 2. maddelerinde, “Devletin dini, din-i İslâm’dır” hükmü yazılıydı.
İslâmiyet, bu vatanın dem ve damarlarına sinmişti. Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman şöyle demekteydi: “Din hayatın hayatı, hem nuru hem esası, ihya-ı dinle olur şu milletin ihyası.”
Çanakkale’de, ondan ayrı yedi cephede bizimle savaşanlar, daha sonra İstanbul’umuz başta olmak üzere yurdumuzu işgal edenler, yani işte o malum “gâvur oğlu gâvurlar” bizimle, gençlerimizle uğraşmayı bırakmadılar. Bilhassa da gençlerimizi dinden soğutmak için belki de şeytanın bile aklına gelmeyen metotları denediler. İşte sonunda gele gele, bizim yayıncının dediği noktaya gelindi: “Dinî eserler satılmıyor. Okuyan yok!” Bu bir vakıa olsa da, kabullenmiyorum. Bu tablonun değişmesi için şahsen mücadelemi vereceğim. Gençlerimiz güzel dinimizi öğrenecek. Öğrenmeli. Tarihimizi öğrenecek, ecdadımızı tanıyacak. Zaferlerimizden, kahramanlarımızdan haberdar olacak. Düşmanın oyunlarını, hatta röntgenle, tomografi ile çekilircesine iliğini, ciğerlerini yalanlarını, tuzaklarını bilecek. Bilmeli…
Yok arkadaş, Allah’ın izniyle, bu vatan gençliğini kurda kuşa yem etmeyeceğiz. Bu vatanı da gerçek manada müdafaa eden ve edecek olan dinimize sahip çıkacağız…