?>

“Eyvah Dâvâm!”

Burhan Bozgeyik

2 yıl önce

Bediüzzaman Hazretleri, Van’daki yekpare bir kaya parçası olan kalenin eteğinde bir medrese inşa etmişti (Orada “hor hor” diye ses çıkaran bir pınar vardı. Ondan dolayı medresesinin ismine “Horhor Medresesi” diyecekti). Medresede 500 talebesi vardı. Medresede Abdullah bin Mesud Hazretleri’nin medrese modelini esas almıştı. Sabah namazından itibaren öğle namazına kadar klasik medrese ilimlerini okutuyor, öğleden sonra cihad eğitimi veriyor, akşam da cihada çıkıyordu. Bölgedeki bir grup Ermeni terörist devlete isyan etmişti. Bu eli kanlı teröristler, Müslüman köylerini basıyor, bebelere varıncaya kadar masum insanları hunharca katlediyorlardı. Bediüzzaman, Van valisine müracaat etmiş, ordudan temin ettiği silahları talebelerine vermiş, o canilerle mücadeleye başlamıştı. (Birinci Dünya Savaşı patlak verince, Bediüzzaman, talebelerinin ve gönüllü halkın başında, “Gönüllü Alay Kumandanı” olarak savaşa iştirak edecek, savaş boyunca 498 talebesi şehit olacak, kendisi de yaralı olarak Ruslara esir düşecekti.)

Bediüzzaman Hazretleri’nin hayali, yetiştirdiği talebelerini dünyanın dört bir yanına göndermek ve İslâmiyet’i dünyaya yaymaktı. Bir gün Van Kalesi’nin üzerinde iken ayağı kaydı ve aşağı düşmeye başladı. O esnada ağzından, “Eyvah dâvâm!” feryadı döküldü. Derken, bir çıkıntı üzerine düşüverdi. Rabbim, bu değerli âlimi korumuştu.

Gaziantep’te yaşadığımız deprem hâdisesinde, aklıma ilk gelen, “Eyvah dâvâm!” ifadesiydi. Kelime-i Şehâdet getiriyor, duâ ediyorduk. Gözüm bilgisayarda ve usp’lerdeki kitap nüshalarında idi. Yaklaşık 42 senede 120 kitabımız yayınlanmıştı. Son 15 senede bütün kitaplarımızı yeniden gözden geçirmiş, bazılarına ilaveler yapmıştık. Yeni yazdığımız kitaplar da vardı. Ta baştan beri bir düşüncemiz vardı: Bu vatanda yaşayan şehid ve gâzi torunlarının iki cihanda mesut ve bahtiyar olmaları… Ecdâdımız gibi zaferler kazanacak, fetihlerde bulunacak ve Cenab-ı Hakk’ın huzuruna yüz akıyla çıkacak bir nesil yetişmesi… Bunun için doğru ve sahih bilgilerle donanmak, dinimizi, tarihimizi iyi bilmek gerekti.

Kitaplarımızı on seri halinde tanzim etmiştik. Her bir seride değişik sayıda kitaplar vardı. Kurtuluş Savaşı serisi 10 kitap iken “Yakın Tarih Kitapları Serisi” 24 kitaptı. Hemen hemen bütün seriler tamamdı. Yalnızca “Kurtuluş Savaşı Serisi’nde”, “Kurtuluş Savaşı’nda TBMM ve Cephelerimiz” kitabı eksik kalmıştı. “Zafer Yolu Serisi”nde 8 kitap hazırdı (Peygamber Efendimizin (asm) Savaşları, Kırk Sahabe Kırk Senede Kırk Devleti Nasıl Mağlup Etti, Zaferlerimiz, Büyüklerimiz, Şehitlerimiz, Tarihimize Şan Verenler, Barbaros Hayreddin Paşa Hayatı ve Cihadı, İmam Şamil Hayatı ve Cihadı) Bu seride, “Fatih Sultan Mehmed Hayatı ve Cihadı”, “Yavuz Sultan Selim Hayatı ve Cihadı” kitaplarının az noksanları kalmıştı.

“Rabbimizi Tanıyalım” 5 kitap olacaktı. 3. kitap bitmek üzereydi. Bu arada aklım hep hiç yayınlanmamış kitaplardaydı: Hanımların İlmihali, Peygamberler Tarihi, İslam Birliği İçin Çalışanlar, İslam’da Devlet İdaresi gibi…

Hani insanlar, böyle mühim hâdiselerde, “hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti” der ya, depremde sarsılırken ben de hep bu çalışmaları düşündüm ve “Ya Rab, bu eserlerin neşrini, ümmetin okuyup istifade etmesini nasip eyle” diye dua ettim.

Şimdiye kadar kitaplarımız 28 yayınevi tarafından neşroldu. Bu arada beş yayınevi değişik tarihlerde, “bütün eserleri bir külliyat olarak biz basalım” dedi. Ancak türlü nedenlerle bu gerçekleşmedi. Allah nasip ederse düşüncem şu; çok ciddi ve profesyonel yayınevlerine, her birine 10-12 kitabı vereceğim, inşallah. Tek ölçüm, muhtevaya dokunulmaması, bir de samimiyet… Gidip çaylarını içip muhabbet edebilmeliyim. Öyle kapısından merasimle girilecek müesseseyi istemem. Hasbi olacak, muhabbet duyacak, emeğin kadrini, kıymetini koruyacak, bir de emek hırsızlarıyla mücadele edecek güçleri olacak (Şu ana kadar 15’ten fazla kitabımız çalındı. Kitaplarımız ya tamamen, ya büyük ekseriyeti itibarıyla kopyalandı. Değişik isimlerle neşredildi. Gerçi artık bu hırsızlık zor. Zira maliyet yüksek. Kitap okuyan az. Bu hırsızlık para kazandırmaz.)

Rabbim emeğimizi zayi ettirmesin. Nice Fatih Sultan Mehmet’ler ve nice İslam büyüklerini örnek almış bir neslin yetişmesine vesile kılsın.    

YAZARIN DİĞER YAZILARI