?>

Fırsatçılık

Burhan Bozgeyik

2 yıl önce

“Âdil”, Rabbimizin isimlerinden biridir. Adalet sıfattır. Bu isme ve bu sıfata makes olanlar, yaptıkları âdil işler ve adaletli davranışlar, hakkaniyetli uygulamalar nispetinde değer kazanırlar. Hakkı, adâleti gözetmeksizin “fırsatçılık” yapanlar ise yaptıkları iş nispetinde değersizleşirler. Bunun misallerini hayatın her safhasında görebilirsiniz.

Pazarcı esnafında dürüst olanlar, terazide asla hile yapmaz, tezgâha koyduğu malın önü ile arkası, altı ile üstü birdir. Kendisini gözü açık zannedenler ise tartıda hile yapar. Sağlamlarını ön tarafa, çürükleri arka tarafa dizer, kaliteli ile kalitesizi karıştırır. El çabukluğu ile çürük malları tartıda ilave eder.

Son pandemi devrinde görüldü. Fiyatları artıran artırana. Markete girenler, rafların ateş pahası olduğunu gördü.

Fırsatçılığın her nevi çirkindir, gayrî ahlakidir. Bir misal verelim. Bir tanıdık var, emekli. Kiraya verdiği evden aldığı gelirle bütçesini denkleştirmeye çalışıyor. Pandemi zamanında kiracısına acıdığından sene sonundaki kira artış zamanında kirayı artırmamış. Böyle böyle o civardaki kiradaki evlerin üçte biri kadar kira almaya devam etmiş. Kira artış devri geldiğinde, kiracısına, “Bakınız ben böyle yaptım. Şimdi durumunuz düzeldi. Civardaki kira fiyatlarını soruşturun, o fiyatların yarısını bana verin” demiş. Kiracı, uyanık ya, “Devlet bize hak tanıdı. En fazla yüzde 25 artış yaparız!” diyor. “İyi de vereceğiniz kira gerçek kira bedelinin üçte biri” diyor. Ancak kiracı dinlemiyor. Buyurun size, “Merhamet maraz getirir” sözünün canlı bir misali… O kiracı, uyanıklık yaptığını zannediyor. Ancak bu, karşılıklı rızaya dayanan bir uygulamadır. O yaptığı fırsatçılık, ya doktor parası, ya tamirci parası olarak kendisinden çıkar. Rahat ve huzur yüzü görmez. Bunu unutuyor.

Bir de kendimizden misal verelim. Yirmi küsur sene önce Refahlı belediyenin yaptığı konut kooperatifine üye olmuştuk. Dubleks daire idi. Üst katta kendimize ait bir çalışma odası yaptık. Kütüphane, çalışma masası, vs. yaptırdık. 28 Şubat devri idi. Yazları ofisimizin salonunu Kur’an kursu haline getirdik ve o civarda oturanların erkek çocuklarına Kur’an-ı Kerim okuma ve temel dinî bilgiler dersleri verdik. İmam-hatipte ve ilahiyat fakültesinde okuyan kardeşlerimiz de bize yardımcı oldular. O arada bir tanıdık vasıtasıyla üç üniversite talebesi bizim ofiste kaldı. Kendilerine şöyle dedik: “Sizden kira bedeli almayacağız. Yalnız aidatı, elektrik, su, yakacak bedelini ödeyiniz!” Tamam dediler. “Tamam” dediler ama beyefendiler, üç yıl boyunca tek kuruş ödeme yapmamışlar. Yönetici de bizi tanıdığından utanarak istememiş ve bize söylememiş. 3 milyon lira borç. Tam o sırada mahalli seçimler oldu (2004), Refah Partisi seçimi kaybetti. Seçimi kazananlar sırf soy ismimizden dolayı üzerimize çullandı. 20 milyon lira borcumuz birikmiş. “Ya bunu 15 gün içerisinde ödersiniz ya da daireyi elinizden alırız. Size de şimdiye kadar verdiğiniz miktarı iade ederiz!” dediler. Karz-ı hasen bulmaya çalıştık, bulamadık. Elimizdeki para ile o üniversite gençlerinin ödemediği bedelleri ödedik. Derken aklımıza aynı apartmanda oturan bir komşunun söyledikleri geldi. Çocuğunu evlendirmiş, birlikte oturmaya başlamışlardı. Dolayısıyla daire kendilerine dar geliyordu. Beni her görüşünde, “Komşu, evleri değiştirelim mi?” derdi. O komşuya telefon açtım, büyük bir sevinçle kabul etti. 20 milyon borcumuzu ödeyecek, böylece evleri becayiş yapacaktık.

Belediyeye ait kooperatife borcumuzu ödedi. Sıra evi taşımaya geldi. O komşu bu defa, yaptırdığımız kütüphaneyi, çalışma masasını, hatta yerlere döşediğimiz halıfleksi vermeyeceğini söyledi. “Yahu bu bizim şahsî malımız. Nasıl vermezsin!” dedikse de dinletemedik. Beyefendinin eline fırsat geçmişti. Sonunda yaptığımız o kadar masrafın üzerine bir bardak soğuk su içtik. Fırsatçı bey de dubleks daireyi müştemilatıyla beraber çok hesaplı bir şekilde almış oldu. Peki biz kayıp mı ettik? Elhamdülillah kârlı çıktık. Bir defa kuzey cepheden güney cepheye geçtik. İkinci olarak, ofisimizin şehrin neredeyse üçte ikisini kuşbakışı gören mükemmel bir manzarası var. Hele gün batımını seyretmek bir harika. Adıyaman’ın Nemrut Dağı’ndaki manzaradan daha güzel. Yolu düşenleri bekleriz.

Gözü açık ve kendilerini kurnaz sanan fırsatçıların kazançları anlıktır. Sadece kendilerini kandırırlar. Uzun vadede neler kaybettiklerini bir bilseler, fırsatçılığa bin defa tevbe ederlerdi…

YAZARIN DİĞER YAZILARI