Diyelim ki ortada bir geçek var.
Öyle ya, her şey ‘yalan’ değil ya bu hayatta gerçekler de vardır.
O gerçeğe A diyelim. Ve siz o gerçeği B gibi görüyorsunuz.
Peki B ne?
B’yi de sizin görmek istediğiniz şeyler olarak adlandıralım.
Yani siz bütün çıplaklığına rağmen A’yı B olarak görüyorsunuz.
Bitti mi bitmedi. A’yı B olarak görmekle kalmıyor C olarak bir sonuç çıkarıyorsunuz.
Peki C ne! C’yi bilmiyorum C sizin kafanızın içinde!
Peki ‘gerçek’ ne olacak? Hani gerçek A idi. Oysa siz gerçeği B’ye çevirdiniz C diye bir sonuç çıkardınız.
Gerçek gerçekliğini kaybetmez mi o zaman!
**
Milletin vekil aday adayları çalışıyor:
Biliyorum heyecanlısınız yaklaşan seçim içinizi ‘kıpır kıpır’ ettiriyordur. Bu kez olsun, artık!Önemli bir soru: Sıralamaya girebilecek miyim?
Soruyu kendiniz cevaplandırıyorsunuz: Girerim canım, bu benim hakkım!
Yanındaki ‘arkadaş’ durmayıp veriyorsa, gazı: ’Evet abi bu senin hakkın senden iyisi mi var; Boylusun poslusun kırk yıldır bu uğurda yol yürüyorsun!’
Evet,az yol tepelememişsinizdir. Vekil olmayı en fazla siz hak ediyorsunuzdur;
Tabutu omuzlarken, halayın başında, aldığınız plaketler, yardımsever, herkesin dostu, nikahın şahiti… Bütün fotoğrafların esas oyuncususunuz!
Bütün sorunlara parmak basıyor; Tarlada traktörün başında, fabrikada üretim hattında, Lokantada serviste, pazarda tezgahta, hastanede hasta başında, dükkanda esnafa el uzatırken, sokakta vatandaşla kaldırım arşınlarken her şeyi çözeceğinizi söylüyorsunuzdur. Her şeyi!
İyi ama diyor vatandaş: Burama geldi diyor, boğazını gösteriyor.
İyi ama diyor genç geleceğim çalınıyor, gideceğim bu diyardan,yüreğinin yangınını gösteriyor.
İyi ama diyor kadın beni her gün öldürüyorlar!
İyi ama diyor çiftçi, ben yok oluyorum.
İyi ama diyor öğrenci, öğrendiklerimi unutuyorum.
İyi ama diyor esnaf, fiyat verirken utanıyorum.
İyi ama diyor işçi, işsizim.
İyi ama diyor doktor. İyi ama diyor mühendis, iyi ama diyor avukat, bu kadar çok ‘Dava’ neyin ‘davası’!
‘Ekmek davası’ olmasın bu?
….
İyi ama diyor herkes, senin vekil olman sorunları çözmüyor ki!
**
Diyelim ki ortada bir gerçek var. O gerçeklik apaçık orta yerde upuzun yatıyor. Sen ben değil, biz o gerçeğin ucundan tutup ayağa kaldırıp yürüteceğiz.
Sen illa ben derse, o illa ben derse,ben illa ki ben dersem,o gerçeklik daha çok yatar upuzun orta yerde!
Uzun lafın kısası: Yolun açık olsun ‘vekilim’ yolun açık olsun da sen tek başına çözemezsin bütün bu sorunları.
Ortada bir gerçek var, gerçek şu ki: Bir araya gelemiyoruz.