“İllâ Edeb! İllâ Edeb!” başlıklı yazımızda, metroda iffetli bir erkeğin, mini etekli bir bayana bakmayışını konu edinip söze başlamıştık. Aslında o davranış, yani harama nazar etmeyiş, İslâm ahlakının temelidir. İslâm ahlakının temel esası “göz terbiyesi”ne dayanır. Nûr Sûresi’nin 30 ve 31. âyet-i kerimeleri biz mü’minlere bu dersi verir. Peygamber Efendimiz'in (asm) pek çok hadis-i şerifleri bizleri bu konuda şiddetle îkaz eder.
Batı medeniyeti, gözü terbiyesizleştirmeye dayanır. Yani bu konuda bütün sınırları kaldırır. Kılık-kıyafet, roman, tiyatro, sinema, internet, medya, sosyal medya, reklam, vs… Göze sınır tanımaz. En mahrem resimleri ve görüntüleri sergiler. Bilhassa kadın unsurunu, aç gözlerin önüne yem olarak atar. Ürünlerin reklamlarında ve hemen her sahada kadın vücudunu bir obje, bir silah, bir tuzak olarak kullanır.
Eskiden Müslüman ile gayr-ı müslimleri ilk anda belli eden unsurlar, objeler, kıyafetler pek çoktu. Günümüzde ise bu belirlilik çok belirsiz hale geldi. İslâm toplumlarında bile… Diyebilirim ki belirleyici yegâne unsur göze mukayyet olmada kaldı. O da son derece nâdir bulunur hale geldi. İşte o metrodaki gözünü kapayan kardeşimiz gibi… Bir hoca arkadaşım anlattı: “Eskiden televizyon seyrederken, hanım spiker çıkınca sırtımızı dönerdik, şimdi o hassasiyetimiz gitti.”
Hacda yaşadığım bir hatıramı nakletmek isterim: 2002 yılında hacda iken, kaldığımız otellerin giriş katlarında oturma salonları vardı. Buraya televizyonlar konulmuştu, hacılar orada hem çay içiyor hem de televizyon seyrediyorlardı. Ben ise otelin o kısmına hiç gitmiyordum. Mekke’de Harem-i Şerif dururken orada ne işim var. Medine’ye geldik, yine aynı tablo. Bir gün bir arkadaşın ısrarıyla o salona girdim. Herkes televizyondaki haberleri tâkib ediyordu. Haberleri sunan da bir bayan spikerdi ve sanki çok acele yayına girmişçesine üzerinde yatak kıyafetine benzer bir kıyafet vardı. “Yahu hacılar! Arafat’ta bulunduk. Ziyaret tavafımızı da yaptık. Hadis-i şerifte müjde verilmiş. Hacılar analarından doğdukları gün gibi günahlarından temizlenmiş oluyorlar. Bu müjde bize yetmez mi? Bunu korusak da günahlardan kaçınsak olmaz mı?” Bazı hacılar, “Ne var bunda! Haber dinliyoruz!” dedi. İzah edecek oldum, baktım dinletmek mümkün değil. “Bir yer ki yok nâmeni dinleyen gûş [kulak]/ Tezyii nefes eyleme [boşunu nefesini tüketme] / Tebdil-i mekan eyle!” sözüne uydum, selam verip oradan kalktım ve Efendimiz'in (asm) Mescidi'ne yöneldim.
Mesele şu: Bazı yazılarımda dile getirdiğim gibi, bizi fena benzettiler. Gözlerimizin terbiyesini de kaldırdılar. Oysa göz terbiyesizleşti mi, bütün organları da baştan çıkarır. Seyredilen haram görüntüler hâfızalardan da kolay kolay silinmez. Zihin, hafıza, hayal, kalb, dimağ o kirli görüntülerle kaplanır. Onun için Efendimiz (asm) devesinin terkisindeki gencin başını çevirmiştir. Sahabelerine ve ümmetine gözün ikinci bakışını yasaklamıştır.
Cenab-ı Hak gözü, san’ata bakıp Sâni’i tanımamız, Esmâ-i İlâhiye'yi tefekkür etmemiz, Allahu Azimüşşan’ın şu kâinat sarayında yarattığı eserleri temâşa edip Muhabbetullah ile dolmamız için vermiştir. Bu aslî vazifeyi terk edip, şirk ile dolu Batı medeniyetsizliğinin tuzağına kapılıp gözü terbiyesizleştirenler, dehşetli bir tuzağa düşmüşler demektir.
Konu ile alâkalı Bediüzzaman Hazretleri'nin, Kur’an Tefsiri eserinde yazdıkları bir paragraftan bazı pasajlar iktibas edeceğiz. Müellif-i Muhterem şöyle diyor: “(…) Mesela: Göz, bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. Eğer, Cenab-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan; geçici, devamsız bazı güzellikleri, manzaraları seyr ile şehvet ve heves-i nefsâniyyeye bir kavvad derekesinde bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün Sâni-i Basîrine satsan ve O'nun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan; o zaman şu göz, şu kitab-ı kebîr-i kâinatın [Şu büyük kâinat kitabının] bir mütalâacısı ve şu âlemdeki Mu’cizat-ı San’at-ı Rabbâniyenin bir seyircisi ve şu Küre-i Arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar. (…) Ey göz, güzel bak! Âdi bir kavvâd nerede? Kütüphâne-i İlâhî'nin mütefennin bir nâzırı nerede?” (Sözler, 6. Söz, s. 28)
Gerek çocuklarımıza, gerek nefsimize “göze hâkim olma terbiyesini” vermemiz gerek. Allah’ın haram kıldığı bakıştan şiddetle sakınmalıyız. Hele şu televizyon, internet ve sosyal medya tuzağına karşı gözümüze mukayyet olmalıyız. İki cihanda mesut ve aziz olmak istiyorsak, buna mecburuz.