Sofrada oturmuş yemeğimizi yiyorduk. Televizyon açıktı, bir şey izlediğimizden değil, ’Haberler’i bekliyorduk.Çok izlenen dizilerden birinin haber öncesi tekrarı yayınlanıyordu. Bir sahneye gözüm takıldı, bardağımdan bir yudum alırken, gayriihtiyari “Saçma!hayat böyle değil” diye bir cümle döküldü dilimden.Oradan, Oğlum: ”Tam olarak böyle” demez mi?Aslında ben ironi yapmaya hazırlanırken, oğlumun aceleciliği ve benim babalık refleksim kısa süreli bir ‘polemik’ başlattı.Haydaa, şurada yemek yiyorduk sessizce, üstelik haberler de başlayacak şimdi, hayatı tartışmanın sırası mı? diye iç geçirdim.Üstelik hayat, adamakıllı üzerimize çullanmışken!Evlerimize tıkılmış geçip giden zamanın, bizi ‘teslim alan’ Coronanın ve sosyal, siyasal, ekonomik koşulların ‘cenderesinde’ hangi ‘hayat saçmalığını’ tartışacağız!Çık işin içinden! Aynada kendimi gördüm, yine içimden “hadi konuş” dedim, sen ‘kaşındın’ hayat nedir?Bir an ‘kafamın içinde’ kalkıp gitmişim kitaplıktan bir kucak dolusu kitap getirip masaya koymuşum, ”İşte Hayat” diyordum ki, baktım ki hala oturuyorum yerimde!Televizyonda dizi devam ediyor, haberlere az kaldı. Bir gözüm aynada kendimde bir gözüm ‘gardını almış’ oğlumun gözlerinde. ”Hayat,tam olarak bu” demişti, en son! Hamle sırası bendeydi.Hayat nedir? Aklıma filozofların sözlerini getirmeye çalıştım, yok hiç biri yok, nerdesiniz filozoflar! Elime baktım bardak hala elimde duruyor. Bir dikişte içtim kalanı, içimden “Ulan hayat seni düzenleyenlerin hiç mi vicdanı yok” diyerek, sertçe bıraktım bardağı masaya, ”masanın otoritesi benden sorulur, ben söylerim onaylarsınız” der, gibi.Yok, kimsenin umurunda değil otorite falan. Babaya saygı kalmamış.Bak oğlum dedim, hayat dizilerdeki insanların repliklerine gizleniyor. Ancak bu replikler hayat değil diyecek oldum.“Baba kendini sıkma boşver, ben bilgisayarla vakit geçireceğim, sen de haberleri izle” dedi ve gitti.Dur oğlum otur, biraz sana ‘hayat dersi’ vereyim diyecek oldum, dinleyen kim?Ulan madem kalkacaktın niye beni kıvrandırıp duruyorsun, saniyeler içinde onca insanın ‘yattığı yerde’ kemiklerini sızlattık.Ne saçma hayat, ne saçma diziler... diye saçmalamaya başladım.Ev halkı masada yalnız bırakıp çekildi. Aldı mı beni bir düşünce:Birileri su başlarını tutmuş, birileri o suların içinde çakıl taşları gibi yuvarlanırken, hayatı tartışıyor. Nasıl bir çelişki bu?Bir doktor arkadaşın WhatsApp grubunda paylaştığı güncel hayatımızla ilgili tesbitlerini açtım okudum: ”Ekonomi çok çok kötü!Pandemi ile baş etmekte zorlanıyoruz.İnsanlar moralsiz!Küçük işletmelerin çoğu battı!İşsizlikte rekor seviyedeyiz.İnsanlar mutsuz, umutsuz,amaçsız!Yarın ne olacağımız belli değil!Maçlar seyircisiz, çocukların antrenman yapmaları yasak!Çocukları, gençleri ve yaşlı insanlarımızı yasaklar bıktırmış durumda!Çok çok kötü bir nesil yetişiyor!Çocukların büyük bir kısmı agressif, asosyal, arkadaş nedir unutmuş durumdalar, evlere mahkum olmuşlar ve çoğunun çok yakında göz ile ilgili sorunları ortaya çıkacak!İnsanlar paraları olmadığından özel hastanelere adım dahi atamıyorlar, tepkililer!Sağlık camiası emeklerinin boşa gittiği ve haklarının karşılığı ödenmediği için tepkili, öfkeliler.Öğretmenlerimiz uzaktan eğitim nedeniyle sağlık sorunları yaşıyorlar, bunalmış durumdalar!Kadınlarımız Istanbul Sözleşmesi ‘nin feshedilmesi nedeniyle daha da itilmiş, ezilmiş ve değersizleştirilmiş durumda hissediyorlar kendilerini...”Televizyona baktım haberler başlamış, haberlere konu olan ne varsa,Dr.Hakkı yazmış!Haydi dedim kendime, ”Haydi Abbas, vakit tamam”, masa dağılmış,“Ferman eyleyemez Cahit”Yarın pazartesi,git yat!