Birbirimizi sosyal medyadan takip ediyoruz. Neredeyiz, ne yapıyoruz işimizle ilgili ilişkilerimizle ilgili. Gülümseyin ‘poz’ veriyoruz hallerindeyiz. Hayat böyle mi gerçekten.Hangi ruh halindeyiz. Hangi hezeyanlarımız bize yön veriyor. Saklamanın, belli etmemenin en kolay yolu sosyal medya. Geçenlerde bir baktım bir ‘yakınım’ beni sosyal medya arkadaşlığından çıkarmış. Anlamaya çalıştım. O anki ruh hali neydi acaba. Birini hayatından çıkarmakla sosyal medya arkadaşlığından çıkarmak arasında fark ne? Bir tuşa basıyorsun hoop arkadaşlıktan ‘atıyorsun’. Ya hayatından çıkarmak; görmemek, konuşmamak birlikte sevinmek zorunda olmamak ya da birlikte ağlamamak mesela...
Sosyal medya kadar kolay değil hayat. Sosyal medya politika yapmanın başka bir biçimi oldu. Çok benziyor birbirine. Politikada hamaset dili; yaparım,ederim sonrası yok. Sosyal medyada ‘duvar dili’, en güzel sözleri paylaş hayata gelince başkası yapsın. Söylediklerini ve yazdıklarını hayata geçirmemenin yaman çelişkisi.
Ya yazamadıklarımız ve söyleyemediklerimiz. Ya korkularımız. Düşündüklerimizi yazamamaktan ve söyleyememekten kaynaklı verdiğimiz ‘rahatsızlık’ ile ‘korkunun’ boyutlarını kim hesaplayacak.Hayatta olduğu gibi sosyal medyada kendi küçük ‘gettolarımızı’ oluşturduk; kendi kurtarılmış bölgelerimiz, kendi sokaklarımız, kendi mahpushanelerimiz, kendi evlerimiz...
Canımızı sıkan birisi mi var, hemen kapı dışarı. Zor günlerden geçiyoruz. Birbirimizi daha çık anlamaya, dinlemeye, konuşmaya ihtiyacımız var. Farklı düşünmeyi düşmanlık olarak değil, ’demokrasinin gereği’ olarak kabul etmeliyiz. Hayat sosyal medyadan ibaret değil. Sosyal medya vitrin, hayat arka sokaklarda kıran kırana yaşanıyor ne yazık ki...