Hollandalı Aktivist Soruyor: Siz Tanrı’yı bu kadar kızdıracak ne yaptınız?
Burhan Bozgeyik
2 yıl önce
Bizler elhamdülillah müminiz, muvahhidiz. Düşüncelerimiz, konuşmalarımız şirkten uzaktır. Öyle de olmalıdır. İnancımıza göre, bir yaprak bile Cenab-ı Hak’tan izinsiz kımıldamaz. Kur’an-ı Kerim’de nakledilen peygamber kıssaları birer hikâye değil, bir kanunun ucudur. Allah-u Azimüşşân’a isyan olduğu vakit, Allah’ın memurları olan yer unsuru, gök unsuru, su unsuru ve her zerre o isyanlara ve isyancılara öfke duymaktadır. İşte her biri Memur-u İlâhî olan o unsurlar, Allah’ın emriyle harekete geçmektedir. Kur’an-ı Kerim’de haber verildiği üzere o isyancılardan kimi, şiddetli rüzgârla, kimi şiddetli sesle, kimi yer sarsıntısı ile, kimi tufanla, kimi, denizde boğulmakla, kimi sivrisinek tâifesiyle, kimi üzerlerine ateş yağmasıyla helak olmuşlardır.
Bu âlem, bu kâinat, bu mevcudat sahipsiz değil. Her zerre, her mevcut, Allah-u Teâlâ’nın memurudur, kuludur. Bazı mevcudat zaten kayıtsız şartsız Allah-u Azimüşşân’a itaat etmektedir. İnsanların ve cinlerin yapması gereken de odur. Ancak onlarda imtihan gereği nefis ve cüzî irade vardır. Onları Allah’ın emirleri istikametinde kullanmalıdır. Kullanmadığı takdirde, bu isyanın cezasını hem bu dünyada görür, hem de âhirette…
Deprem bölgesini gezen Hollandalı aktivist sormuş: “Siz Tanrı’yı bu kadar kızdıracak ne yaptınız?” Cevap verelim: Bu bin yıllık İslâm beldesinde bütün münkerât alenen işlenmekte. Asırlardır kendileriyle dövüştüğümüz düşmanlarımızın hukukuna değer verildi. Binlerce madde alındı ve uygulandı. Son olarak 6284 ve 6251 sayılı kanunlar gibi bizim kültürümüze, aile yapımıza ve inancımıza aykırı hükümler uygulanmaya başlandı. Kahramanmaraş’ta muazzam paralar harcanarak Roma’nın “Toprak Tanrısı” -hâşâ- denilen Kibale (Toprak Ana) heykeli dikildi.
Bütün bunlara ilaveten, bölgenin insanı olarak, o bölgede İslâm inancına zıt uygulamalardan bazılarını dile getirmek isterim:
1) Miras taksimi, İslâm’a göre uygulanmamakta. Kızlara mirastan hisse verilmemekte. Kur’an’ımızın bildirdiğine göre erkek çocuğa iki hisse, kız çocuğa bir hisse verilir. Mirastan diğer vârislerin alacakları hisseler de Kur’an’da ve sünnet-i seniyyede belirtilmiştir. Ancak bu hükümler maalesef uygulanmamaktadır.
2) Zekât verilmemektedir. “El hükmü lil ekser” denilir. Zekâtını hesap edip veren çok nadirdir. Binlerce dönüm arazisi olan birine, “Öşrünü veriyor musun?” diye sormuştum. Bana, “Öşür ne!” diye cevap verdi. Öşür ziraî mahsullerin zekâtıdır. Onda birdir. Şayet masraf yapılmışsa, yirmide birdir. Fıkıh kitaplarında bunun izahatı vardır. Ancak fakirin hakkı maalesef verilmemektedir.
3) Haremlik-selamlık uygulaması bütünüyle kalkmış gibidir. Oysa bu farzdır. Hanımlar mahremlerinin haricindeki erkeklerle bir arada bulunamazlar. Hakeza erkekler de mahremleri hanımların haricindekilerle bir arada oturamazlar. Bu hassasiyet kalkmıştır. Bilhassa da düğünlerde…
4) Faiz alma ve faizcilik başını alıp gitmiştir. Tefecilik köylüler arasında yaygınlaşmıştır. Bu çok tehlikeli bir durumdur. Zaten bu işe bulaşanlar bunun darbesini bu dünyada da görmektedirler. Mallarını bankalara kaptırmışlardır. Bankalar, el koydukları köylülerin arazilerini satışa çıkarmaktadır.
5) Namaz ibadeti terkedilmiş gibidir. Oysa “namaz dinin direğidir”. Camiler iyice tenhalaşmıştır. Köylerde ise bu ihmalkârlık daha fazladır.
6) Sıla-i rahim terke uğramıştır. Kardeşler miras yüzünden birbirlerine küs olabilmektedir. Akrabalar arasında muhabbet azalmıştır.
7) Fakirlerin, dulların, yetimlerin, elhasıl ellerinden tutulması gerekenlerin yüzüne bakılmamaktadır. Yani onlarla gereği gibi ilgilenilmemektedir.
Yazacak madde çok. Yerimiz bu kadar. Yapılacak şey belli: Samimi şekilde tevbe edip, Allah’ın dinine döneceğiz. Bizim hem bu dünyada, hem âhirette kurtuluşumuz buna bağlıdır.