Değerli okurlarım, ülkenin içinde bulunduğu durum her geçen gün değil, saat değil saniyesi bile felakete doğru gidiyor.
İşin üzücü tarafı ise hala hiçbir şey olmammış gibi ölü taklidi yapan başta muhalefet partileri olmak üzere kalemini satmış birçok basının tepkisiz kalması. Bazı aydınlar ve sanatçılar hariç mevcut düzene ve güce tamamının biat etmesi.
14 ve 28 Mayıs seçim süreçlerinden sonra muhalefetin iç çekişmeleri,
Koltuklarını koruma çabası içine girmesi,
Ülke sorunlarından uzak bir tavır sergilemesi hepimizi derinden üzmüştür.
Kılıçdaroğlu’nun adeta seçimlerde zafer kazanmış edasıyla %48 oy aldım ama ruh halinde bulunmasını mı dersin,
Akşener’in bak ben demiştim edasıyla Kılıçdaroğlu’nun adaylığı seçim sonrası eleştirmek vesilesiyle kendi paçasını ve koltuğunu koruma çabasına girmesini mi dersin,
Adama sormazlar mı aylarca toplanıp toplanıp dağıldınız bu toplanmalarda ne konuştunuz diye.
Siz halkla dalga mı geçiyorsunuz,
Halkı aptal yerine mi koyuyorsunuz
Yâda aptala mı yatıyorsunuz?
Öbür taraftan Babacan’ın Ahmet hocanın bizim oyumuz şu kadardı bizim oyumuz bu kadardı,
biz zaten tahmin ediyorduk sağ muhafazakar seçmenin Kemal beye oy vermeyeceğini diye beyanlarda bulunmaları,
hani bir söz vardır.
Güle misin ağlaya mısın diye,
Tam da bu ifadeyi çağrıştıran açıklamalar bunların ki de.
Ey Babacan!
Ey Davutoğlu!
Madem bu kadar kendinize güveniyordunuz!
Neden seçimlere tek başınıza girmediniz?
Oysa ki ittifakı sadece Cumhurbaşkanı adaylığı üzerinde de yapabilirdiniz.
Neden tek girmediniz oy oranınız yüksekse?
Sizde çok iyi biliyorsunuz ki CHP seçmenlerinin verdiği oylarla yaklaşık 35 milletvekilini aldınız.
Hadi görelim, Babacan, Davutoğlu, Akşener…!
Oyunuz kaç?
Kapasiteniz ne?
Kaç belediye başkanı alacaksınız 2024 yerel seçimlerinde.
Muhalefet partilerinin artık koltuk kapma,
Koltuk koruma,
Bir biriyle dalaşma sevdasından vazgeçip,
Ülke sorunlarına biran önce eğilmeleri zaruriyettir.
Esas konumuza dönelim.
Sınırlarımız,
Halk tabiriyle hudutlarımız?
Hudut gerçekten Namusumuz mu?
Gerçekten hudutlarımız aylardan beri yolgeçen hanına dönmüş vaziyetteyken koruyabiliyor muyuz?
Hudut namussa bu namusa aylardan beri Pakistanlı, Afganlı tecavüz ediyor,
Adeta kevgire döndürmüş vaziyette,
Sanki bir ülke değil de dingonun ahırı gibi elini kolunu sallayan giriyor,
Hem de öyle sandığınız gibi tek tek değil,
Gruplar halinde kitleler halinde yüzlerce, binlerce şekilde.
Bizim sadece batı sınırlarımız hudutlarımız mı namusumuz?
Neden sadece bizim doğu sınırlarımızın ırzına geçiliyor?
Neden neden neden?
Batıya, Avrupa’ya kaçmak isteyen pedofili Afganlı, Pakistanlı, Suriyeli kaçaklara neden izin verilmiyor gitmelerine.
Ha bana diyeceksiniz uluslar arası anlaşmalar var hukuka aykırı. o vakit bende diyeceğim size Bu anlaşmalar sadece batı sınırlarımız için mi geçerli?
Madem, Avrupa’ya kaçak şekilde gitmelerine kaçmalarına izin vermiyorsunuz,
Peki Türkiye’ye girmelerine neden müsaade ediyorsunuz?
Burası Uluslar arası mülteci kampı mı?
Yol geçen hanımı,
Dingonun ahırı mı?
Elini kolunu sallayan Doğu Sınırlarından kafileler halinde giriyor.
Buna neden izin veriliyor?
Bizim bilmediğimiz bir plan mı var?
Dünyanın hiçbir ülkesinde 13-15 milyon yabancı kaçak eli silah tutan neidüğü belirsiz yabancı vatandaş barınamaz izin vermezler.
Neden izin veriliyor?
Bir dönem Erdoğan, ben BOP eş başkanıyım demişti,
Yoksa bu proje mi devrede?
Türkiye üzerinden mi işletiliyor?
Binlerce on binlerce km yol tepip İran üzerinden bunları Türkiye’ye kim getiriyor veya kimlerin eli var?
Ve bu ulusal güvenlik boyutuna varmış olan soruna neden çözüm yok?
Tepki gösterenlere ya ırkçılık damgası vuruluyor.
Ya provokatiflik etiketi yapıştırılmaya çalışılıyor.
Sahillerimiz yabancı uyruklu neidüğü belirsiz kişiler tarafından işgal edilmiş adeta,
Çarşıya çıkıyorsunuz neredeyse her köşe başını Suriyeliler işgal etmiş durumda,
Bunların yüzünden ev kiraları almış başını gitmiş,
Hali hazırda var olan işsizlik daha da tavan yapar duruma gelmiş,
Batmış bir ekonomi bu rezilliği elbette kaldıramaz.
Muhalif partilerin genel başkanları içerisinde beş parmağın sayısını geçmeyen hariç,
Hiçbir genel başkan bu duruma ses çıkartmıyor.
Bu konuda Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ hocayı tebrik ediyorum. Ülkenin en önemli sorunu haline gelmiş bir konuyu gündemde tuttuğu için.
Son olarak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik dar boğaza değinmek istiyorum.
Değerli okurlarım.
Önümüz kış,
Memura emekliye verilen sözüm ona zamlar memurun eline geçmeden yapılan zamlarla erimiş durumda.
Kime dokunsan hayat pahalılığından söz ediyor.
Kimle konuşsan geleceği görmüyoruz,
Karamsar bir şekilde yarınları endişe ile bekliyoruz diyor.
Ama aynı halka soruyorsun?
Yarın seçim olsa oyunu kime kullanırsın diye.
Yine bir belirsizlik,
Yine bir kararsızlık.
İşte bunun tek nedeni basiretsiz muhalefetten kaynaklanmaktadır.
Seçimlerde hoca Nasreddin misali parayı veren düdüğü çalar diyerek,
Milletvekilliği seçimlerinde adaylık sıralamalarını en çok parayı veren sırayı kapar diyerek satarsanız.
İstisnasız parti genel başkan yardımcılarının ve üst düzey kurmaylarının,
Önce can sonra canan diyerek vekillik sıralamalarında kendilerini ilk sıraya garanti edecek şekilde yazıp ondan sonra bakarız mantığıyla hareket ederseniz,
Liyakati, dürüstlüğü, hakkı hukuku adaleti gözetmeyip,
Ülke meselelerini ikinci plana atarsanız,
Halkın karşısında elbette güven kaybı yaşarsınız.
Normal koşullarda AKP iktidarını 14 Mayıs seçimlerinde %1 bile oy alamaması gerekirken,
Sizin gibi basiretsiz kendine Müslüman muhalefet sayesinde,
Girmiş olduğu her seçimde sizi rezil edip çıkıyor.
Bu rezillikten hiçbir şekilde ders almıyorsunuz,
Tam tersi seçim sonrası hiçbir şey olmamış gibi yolunuza devam etmekten de utanmıyor sıkılmıyorsunuz.!
Değerli okurlarım bu kara tablo, kara bulut elbet bir gün dağılacak,
Bu düzen elbet bir gün son bulacak,
Ümitsizlik yok,
Karamsarlık yok,
Yeis yok.
Sizden tek istirhamım okuyun, araştırın, eleştirin, sorgulayın,
Kendinizi oy için, gündelik menfaatler için kullandırtmayın.
Söz konusu vatansa
Koltuklarını makamlarını vatanın üstünde tutanlara pirim vermeyin.
Sevgi ve muhabbetle