?>

“İman Hem Nurdur Hem Kuvvettir”

Burhan Bozgeyik

3 yıl önce

Bu asırda müminlerin en büyük eksikliği, Allah-u Azimüşşân’ı gereği gibi tanıyamamaktır. Şayet tanımış olsalardı bu halde olmazdık.

Bütün bu mevcudatın yaratıcısı, zerreden güneşe kadar, yedi kat sema ve arasında ne varsa, insanların zerreleri Allah-u Azimüşşan’ın kulu olduğunun idrakindeler. Zikrediyorlar. Bütün bu mevcudatın yaratıcısı, her zerrenin hareketini bilen, gören Rabbü’l Âlemin’in gücünü, kudretini idrak edebilsek, hiçbir düşmanımızdan korkmayız, çekinmeyiz. Düşünün, şu gökyüzündeki yıldızlar -ki bazıları dünyamızdan milyonlarca defa büyük- bir karışlık boş yer olmamacasına dolu. O yıldızlar meleklerin seyyar mescitleridir. Ve oraları bir karışlık boş yer olmamacasına meleklerle doludur. Her bir yağmur tanesini bir melek indirmektedir ve o melek bir daha aynı vazifeyi görmemekte, işte o yıldızlarda ikamet edip kıyamete kadar Cenab-ı Hakkı tespih etmektedirler. Lütfen şu hadis-i şerifi dikkatlice okuyalım: İbn-i Abbas (r.a.) rivayet ediyor. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın öyle bir meleği vardır ki, ona ‘yedi gök ve yeri tek bir lokmada yut’ dense yutabilir. Onun yaptığı tespih şudur: Sen her yerde noksan sıfatlardan münezzehsin.” (Camiü’s-Sağir 2360 nolu hadis)

Buyurun! Bu bir tek melek. Allah-u Azimüşşan’ın böyle hadsiz askerleri, memurları vardır. Cebrail Aleyhisselam’ın aslî suretinin 600 kanadı vardır. O kanatları açtığı zaman şarkla garp arasını doldurmaktadır. Peygamber Efendimiz, Hz. Cebrail’i ilk defa Hira Mağarası’nda iken bu şekilde aslî şekliyle görünce bayılmıştır. Lut Aleyhisselam’ın kavmi cezalandırılacağı vakit, Cebrail Aleyhisselam kanadını o memleketin altına koyup gökyüzüne kaldırmış ve sonra yere çarpmıştır.

Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.) miraç mucizesi gerçekleştiğinde, Allah-u Teâlâ’nın yarattığı bütün memleketleri ve sekenelerini görmüştür. Cenneti ve cehennemi de bizzat görmüştür. En son arş-ı âlâya çıkmış, lâ zamanî, lâ mekanî bir şekilde, Rabbimizin cemaliyle müşerref olmuştur. En’am Suresi 103. ayet-i kerimede beyan buyrulduğu üzere Allah-u Teâla’yı kulların gözleri idrak edemez. Bu dünya gözüyle Rabbimizi gören yalnız Peygamber Efendimizdir (a.s.m.) o da Rabbimiz ne şekilde tecelli buyurmuşsa o halde görmüştür. Âhiret hayatında biz müminler inşallah cennette Rabbimizi göreceğiz. Ancak mahiyetini yine tam olarak kavramak mümkün olmayacaktır.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bütün mevcudatı ve sekenelerini bizzat görmüştür. İbrahim Aleyhisselam’a ise semavatın kapıları açılıp bütün mevcudat gösterilmiştir. En’am Suresi’nin 75. ayet-i kerimesinde bu husus anlatılmaktadır. Mealen okuyalım: “Böylece biz, (birlik ve kudretimize) kesin iman edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin muhteşem varlıklarını gösteriyorduk.”

İbrahim Aleyhisselam, Rabbimizin bu muhteşem saltanatını gördükten sonra imanı kat kat artmış ve zerre kadar tereddüt etmeden Nemrut’un karşısına dikilmiştir. Mehmet Vehbi Efendi Hulasatu’l Beyan tefsirinde bu ayet-i kerimeyi mükemmel şekilde tefsir etmiştir. Bu tefsirde Hz. İbrahim’in (a.s.) Nemrut’a meydan okuyuşu anlatıldıktan sonra şu değerlendirme yapılmaktadır: “Allah’ın inayetine istinat edenler her zaman şecaat ve salâbet sahipleridir.” (a.g.e., c. 3-4, s. 1460)

Bediüzzaman Hazretleri de bu hakikati şöyle ifade etmiştir: “İman hem nurdur hem kuvvettir. Hakiki imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir. Ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir.” (Sözler 23. Söz 3. Nokta, s. 284)

İşte üç kıtaya hükmeden babayiğitler bu sırrı elde etmişlerdi. Bizler bu sırdan uzaklaştığımız için pısırıklaştık. Yaklaşık iki asırdır gâvurların tokatlarını yiyip duruyoruz. İzzetli olmanın yolu, Cenab-ı Hakk’ı hakkıyla tanımaktan geçmekte. Bu ümmet acilen Allah-u Teâlâ’yı hakkıyla tanımanın dersini almalı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI