?>

“İNSANLAR NEDEN KÖTÜ ABİ YA!

Karaca Bozgeyik

6 yıl önce

Aslında, yukarıdaki başlığa konu olan yazıyı yayınlamayacaktım. Ne var ki, Samsun’da yaşanan bir olay bunu yayınlamaya itti beni. Olayı okumuşsunuz veya duymuşsunuzdur: Samsun’da DEMİR çelik fabrikasında çalışan işçi kendini, 1600 derece sıcaklıktaki kazana atlayarak yaşamına son verdi.

İnsanların yalnızlaştırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Aidiyet duygusunun yok edildiği. Dayanışmanın, yardımlaşmanın unutulduğu duygusuz, vicdansız bir dönem. Altta kalanın canı çıksın oyunu oynanıyor. Duyarsızlık, görmezden gelme, bananecilik, umursamazlık had safhada. Hani Nazım Hikmet diyor ya: ”Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü.”

Soluk aldığımız hava maalesef böyle. Boğuluyoruz. Konumuza gelelim: Sosyal medyada yazdığınız bir küçük cümle gecenin en ‘karanlığında’ bir insana umut olabiliyormuş. Açıklayayım: Akşam üzeri masa kurulmuş; Kitaplar, bulutlar, şiirler, gökyüzü, müzik, kadehler... Sosyal medya. Binlerce söz, fotoğraf uçuşuyor havada. Cumartesi pazara bağlanacak. Barış Ünlü'nün ‘Türklük Sözleşmesi” isimli kitabını okuyordum.

Kitapta geçen bir cümleyi: ”Hep şiddetli ölüm korkusu ve tehlikesi vardır; Ve insan hayatı yalnız, yoksul, kötü, vahşi ve kısa sürer.” İçime sindirmeye çalışırken, haber sitelerine o haber düştü: ”Sakarya’da Kürtçe konuştukları için baba oğulu vurdular.” Mideme kramplar girdi. Nasıl bir kötülüktür bu yanı başımızda başıboş sokaklarda ‘ava’, insan avına çıkmış...

Kitaptan, haberlerden kaçmak için. Amerikan politik dizisi House of Cards izleyeyim dedim. Dizide sözde Amerikan başkanının “Güce giden yol iki yüzlülükle doludur.” Sözüne takıldım. İki yüzlülük ve politika. İki yüzlülük ve hayat. Hadi canım olur mu? Derken! Telefonum çaldı. Saat 23.21. Hayırdır diyerek açtım: ”İnsanlar niye kötü abi ya, hayat niye böyle abi ya” sorusu ile sarsıldım. Tekrar tekrar sorulan bu soruyla bir filmden bir sahnedemiyim acaba algısı oluştu bende. Meğer, gerçekmiş. Muhatabım, bir umutsuzluk içinde söylüyordu cümlelerini, çaresinin tükendiğini anlatıyordu. Bugün paylaştığın şey ne güzel abi ya,ama benim umudum kalmadı deyip ağlamaya başladı. Böyle anlarda bütün kelimeleri çekilirmiş insanın. Hiç bir teselli kelimesi yok. Tam lazım olacakken çekilip gitti hepsi. Telefonum açık,nerdesin deyip yola revan olduk. Konuş benimle anlat hikayeni, derdin ne diyerek.

Yolda giderken aradığımız dostlarla ulaştık evine.... “İnsanlar neden kötü” sorusuna cevap verdik: İyi insanlar var. Bak burdalar, senin yanında. Gelelim diğer soruna:”Hayat neden böyle abi? Onun da cevabı şu: ”İyi insanlar örgütlü değil. Hayatın içinde ‘kötü insanlar örgütü’ kötülük pompalıyorlar sürekli. Bu yüzden sana İnsanlar kötü gözüküyor. Ve hayat sana; bunun için köşeye sıkışmış hissi gibi,bu ev sana dar geliyor. Bu hayat sana zor...

Kendini yalnız hissediyorsun, kalabalıklar içinde yalnız. Hadi bakalım sil gözünün yaşını; Umudumuzu, iyi insanları nasıl çoğaltırız ona bakalım. Bir kitabın sayfalarında bir cümlede, bir filmde ağızdan çıkan bir sözde, bir şarkının mısralarından taşar gibiyiz. Hayatlarımızı çok acılı çok acıklı yapmak için çalışan bir kötülük örgütü var:

Evlerimize, yüreklerimize, korkularımıza hapsediyor bizi. Anahtarı bizde olan prangalarımız var ayaklarımızda. Ve o şiir, Adnan Yücel’in dizeleri: ”Ey her şey bitti diyenler korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler. ..... Bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek. Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI