Bu yazıyla İstanbul mevzusunu ve seçimleri kendi açımdan bitirmek istiyorum. Artık işimize bakalım, önümüzdeki maçlara; Borçlar hukuku, borç yönetimi, çiftçinin üretim sorunu, esnafın ayakta kalma mücadelesi, işçinin kıdem tazminatı, işsizlik, açlık falan...
İstanbul’da ‘zorlu’ bir seçim oldu, İstanbul halkı seçimini yaptı: Ekrem İmamoğlu. Benim dilimde kaç gündür içinde İstanbul geçen şarkılar. ”İstanbul İstanbul taşın toprağın altın, kim bilir sen ne aşklar yaşadın.” Sonra, ”Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur. ”Sonra, seçim akşamı ve oyların yeniden yeniden sayım sürecinde duruşu ve konuşmaları ile her kesime olumlu mesajlar verip, bir partinin il başkanlığı nasıl yapılır örneğini veren Canan Kaftancıoğlu'na sorar gibi: ”Kız sen İstanbul’un neresindensin.” Ve daha bir çok şarkı, türkü: ”Büyük ve sakin Süleymaniye’nle bekle İstanbul.”
Seçim iddiasına girdiğim arkadaş; 'Önce mazbatayı alın yemeği yedireyim' diyordu. Şimdi de olağanüstü itirazımız bitsin öyle diyor. İddiaya girdiğim arkadaş ‘mızıkçılık’ yapsın dursun: ”At’ı alan Üsküdar’ı geçti.”
Bir arkadaş aradı, sabahleyin; ”Şu anda yüzüncüyıl Atatürk parkında yürüyorum, kendimi İstanbuldaymış gibi hissediyorum” dedi. Ben de ona birazdan evden çıkacağım sanki Boğaz’ı görecekmiş gibi bir duygu var içimde dedim. Herkeste bir umut geleceğe dair. Mazbatayı almazdan önce şöyle konuşuyorduk: İmamoğlu mazbatayı alsın bizim burada yürüyüşümüz değişir, yüzümüzün rengi, gülüşümüz değişir, konuşmamız, hayalimiz, hayata bakış açımız değişir. Dün yine konuştuk İstanbul’u, nasıl dedim mazbatadan sonra bir değişiklik var mı? ”Var tabi sadece yürüyüş değil üzerimizdeki ‘toprakta’ kalktı”.
Sabah kalkıyorum yüzümde bir gülümseme, yapışmış gitmiyor. Ne oluyor diyorum yıllar var ki sen böyle gülümsemezdin. Tanıyorum tabi ki bu gülümsemeyi kaç yıl oldu hiç yüzüme uğramadı. Nedenini anlıyorum, İstanbul.Gaziantep’te oturupta İstanbul’un seçim sonuçlarına takılmak, ne garip şey. Sanki İstanbul'dayım az sonra evden çıkıp vapura bineceğim. Sonra anlıyorum ki, ben kendim için takip etmiyorum. Çocuklar, gençler, Türkiye için takip ediyorum. Türkiye Demokrasisi İstanbul’da bir sınav verdi, bakalım ne olacak.
Seçim bu, seçilenin de seçilmeyenin de olgunlukla kabullenmesi gerekir. Herkesin bir İstanbul hikayesi vardır; Kimisi ilk adımını Haydarpaşa garından atmıştır, kimisi bir uçak kabininde havadan süzülürken denize bakmak telaşında, kimisi uyku kokan bir otobüste uyku mahmurluğu ile başlamıştır İstanbul tanışıklığına. Kimisi tanışmayı sabırsızca bekler. Sonrası hatırlandıkça tuhaf bir sızıdır. Yolu düşüpte kalbinin bir tarafını bırakmayan yok gibidir, İstanbul’da!
Herkesin dilinde İstanbul. Yıllar var ki, hiç bu kadar konuşulmamıştı İstanbul. İstanbul neden bu kadar önemli. Oradaki sonuç Türkiye’nin en ücrasındaki vatandaşı nasıl etkiler?
Etkiler, bir kere Türkiye’de yaşayan her insanın İstanbul’la bir şekilde bağı var. İstanbul'da mutlaka bir akrabası bir tanıdığı, bir arkadaşı, bir ahbabı, bir dostu vardır. Yoksa mutlaka İstanbul takımlarından birisine sempati besliyordur; Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş.
Yani İstanbul biziz, biz İstanbul’uz. İstanbul bunun için önemli. İstanbul hapşırırsa Türkiye hastalanır. Dilerim ki, İstanbul'dan başlayan siyasetteki değişim, yapıcı dil, kucaklayıcı yaklaşım, demokrasi kültürü tüm ülkemize yayılır. Katılımcı, çoğulcu, adil bir ülke olma yolunda hızla ilerleriz hep beraber.