?>

Kaybolan Tarih

Burhan Bozgeyik

6 yıl önce

“Kaybolan Tarih” adını verdiğim bir kitap çalışmam vardı. Bu dosyam, yayınlatmak üzere verdiğim yayınevinde kayboldu. O çalışmayı B.Ö.Ç.’de (Bilgisayar Öncesi Çağda) yapmıştım. Daktilo ile yazılmış nüshaların bir fotokopisini de almamıştım. Üstelik orijinal resimler de vardı ve onların da bir başka kopyası yoktu. Dosyam kaybolalı on üç yıl oldu. Yayınevinin ilgililerine, “Dosyayı bulursanız size Antep’ten baklava getireceğim” vaadim de kâr etmedi. Samimi söylüyorum, İstanbul dolusu altın verilse o dosyaya değişmem. Yıllarca araştırmış, kaybolan camilerin, medreselerin, tekkelerin, zaviyelerin, türbelerin, mezarlıkların, kütüphanelerin, imarethanelerin, vakıfların, çeşmelerin ve daha pek çok tarihî eserlerin izini bulmuştum. Ayrıca yurt dışına kaçırılmış ülkemize ait tarihî eserlerden bazıları hakkında da değerli bilgiler elde etmiştim. Peki derdim ne idi? Şu: Şehit ve gazi ecdadımızın yadigârları olan o eserlerin yeniden aslî hüviyetlerine kavuşması, restore edilmesi, vakfın şartlarına uygun olarak değerlendirilmesi. Bir de çalınan, gasp edilen, yağmalanan tarihî eserlerimizin yurt dışından getirtilmesi. İster devletlerin müzelerinde olsunlar, ister özel koleksiyonlarda olsunlar, o eserler bize aittir. Ya resmî kazı izni alan uyanıklarca, ya Birinci Dünya Savaşı’nın ardından işgalcilerce, ya kaçak kazı yapanlarca, ya hırsızlarca çalınıp satılmak suretiyle sınırlarımız haricine çıkarılmış olsunlar, bütün o eserler bize aittir.

Gazetecilik mesleğine başlayışımın üzerinden 44 yıl geçmiş. Bu zaman zarfında yaptığım çalışmalardan biri de işte bu konuda yapmış olduğum araştırmalar, haberler ve röportajlardır. Rabbime hadsiz kere hamdolsun ki bu ısrarlı çalışmalarımın semeresinin bir kısmını görmekle bahtiyar oldum. Tarihî mezarlıkların perişan halini gündeme getirmiştim. Tarihî şahsiyetlerin mezar taşları arasına gerili ipe serili çamaşırların fotoğrafını da ibret için yayınlamıştım. Çok şükür o tarihî mezarlıklarda bakımlar yapıldı. Gündeme taşıdığım birçok kaybolan cami ihya oldu. O yayınları yaptığım esnada Kanunî Sultan Süleyman’ın türbesinin camları kırık ve türbe perişan haldeydi. Diğer türbeler de öyle… O türbeler bakıma alındı ve restore edildi. (Bütün o güzel çalışmalarda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum ve ecdadım adına kendilerine teşekkürlerimi arz ediyorum.)

Yurt dışına kaçırılmış olan Anadolu’muza ait tarihî eserlere gelince: Bütün o eserlere “gitmiş” gözüyle bakılmasına karşıyım. Maddî değerleri trilyonlarca dolar tutan o eserlerin üzerine bir bardak soğuk su içemeyiz. Peki, ne yapılabilir? Bu konuda emniyet teşkilatının bünyesinde, “Yurt dışına kaçırılmış eserlerimizle ilgili” bir birim kurulabilir. Ülkelerin müzelerindeki ve özel koleksiyonlardaki bize ait eserlerin tespiti yapılabilir. Ondan sonra iş hukuk mücadelesi yürütmeye kalmakta. Bunun için de uzman hukukçular devreye konulabilir.

Yakın tarihimizde maalesef çok hazin hadiseler yaşanmış, tarihî eserlerimiz âdeta yağmalanmıştır. Camilerdeki, türbelerdeki, medreselerdeki, tekkelerdeki çok değerli hat levhaları, değerli halılar, sedef objeler, şamdanlar vs. yok olmuştur. Bu yok oluş hâlen de devam etmektedir. İki sene önce Üsküdar’daki Valide-i Cedid Camii’ne (Yeni Valide Camii) gittiğimde şok olmuştum. Mihrabın sağ tarafında duvarı boydan boya kaplayan kocaman “Kâbe örtüsü” yerinde yoktu. Kapıda güvenlikçi vardı. Ona sordum, “Çalındı!” dedi. Koca örtü nasıl çalınır? Ama çalınmıştı ve çalındıktan sonra 24 saat nöbet tutan güvenlikçiler görevlendirilmişti. Artık onlar neyi koruyacaklarsa… Herhalde boş çerçeveyi… Diyeceğim o ki, hırsızlık ve yağma devam ediyor. Ülkemizin her yanı tarih. Har yanı hazine. Bunu bilen uzman ve beynelmilel hırsızlar da devrede…

Bundan böyle ülkemizin değerlerinin yağmalanmasına, soyulmasına, hırsızlanmasına karşı dikkatli olunmalı, ülkemizden çalınmış tarihî eserlerin peşine düşülmelidir. Hem elimizdekilere sahip çıkmalıyız hem de elimizden alınanlara… Bütün o çalınan, kaçırılan eserlerin üstüne bir bardak soğuk su içemeyiz. Ya o eserleri almalıyız, ya da maddî bedelini…

YAZARIN DİĞER YAZILARI