Merhaba değerli hemşehrilerim. Öncelikle şunu söylemek istiyorum; bu makalenin konusu, "benim çocukluğumun Gaziantep'i şöyle güzeldi böyle iyiydi" değil.
Her şehrin, her yaşam alanının; geçmişle, gelecekle ve zamanla ilgili bir bağı hatta bazen sorunu bile vardır. Şöyle ki; mesela tarihimizle olan bağımız bizi geleceğe taşır. Yakın tarihimizde Fransız işgaline ve emperyalizme karşı direnişimiz vardır. Bedelini ödeyerek, mücadele ederek gelecek kuşaklara özgür ve şerefli bir yaşam kazanılmış ve emanet edilmiştir. Buna karşın, "Suriye'li sığınmacı sorunu" bu günümüzün ve geleceğimizin en temel sorunlarından birisidir. (Burası yanlış anlaşılmasın lütfen. Suriye'lilere "işgalci" demek istemiyorum. Onlar buraya zorla getirilmedi, çoğu da mağdur ve çaresiz insanlar) kısacası, yaşadığımız şehir artık atalarımızın bize bıraktığı şehir değil. Yeni sorunlarımız var. Ve bu sorunlar çocuklarımızın geleceğini tehdit ediyor. Tek sorunumuz bu değil elbette..
Burası coğrafi işaretli gastronomi şehri. Bu ünvan kolay verilmiyor. Bunu doğru ve verimli kullanabiliyor muyuz? Bu sorunun cevabı bizde tabii ki var. Ama ben esas muhatabın ve cevap vermesi gerekenlerin yerel yöneticiler olduğunu düşünüyorum.
....
Tamam, kentimizde deniz yok, göl yok, ladin ormanları yok, kayak merkezleri yok ama Mesela Gaziantep'e gelen yerli ya da yabancı turistler, gastronomi ve altı bin yıllık tarih ve kültür şehrinde adım başı sağlıksız tavuk döner dükkanlarıyla mı karşılaşmalı? Bu nedir Allah aşkına? Kim verdi bu kadar ruhsatı bu tavuk döneri ve nohut dürümcüsüne? Üstelik şehrin en işlek caddelerinde. Ve neredeyse caddeden geçenleri kolundan tutup içeriye sürükleyecek kadar nezaketsiz bir davetkarlıkla.
Siz de sıkılmadınız mı Hindistan'ı aratmayan motosiklet çokluğundan ve gürültüsünden? Korna sesinden? Ata baba toprağınız olmasaydı, çocukluk anılarınız olmasaydı yaşamak için tercih eder miydiniz bugünkü Gaziantep'i ?..
Bu şehrin yetiştirdiği o kadar çok sanatçı, yazar, edebiyatçı, şair, tiyatrocu, kültür ve sanat adamı var ki isimlerini burdan saymaya imkan yoktur. En son ne zaman bu değerli insanlarımızı çağırıp bir festivalde, imza gününde, galada, kutlamada, anmada onure ettik? Ben hatırlamıyorum. Birkaç gün önce Şehitkamil Belediyesi'nin Zafer Bayramı kutlamaları etkinlikleri çerçevesindeki Edip Akbayram konseri hariç...
Mesela mahallenize, sokağınızda kaç aile var kökleri burada olan? En son ne zaman komşunuz size akşam yemeğinden bir tabak gönderdi çocuğuyla?..
Tabii ki bu sorunların ve tespitlerin tek sorumlusu ve sebebi yerel yöneticiler değildir. Büyükşehirler başta olmak üzere her şehrin bu ve buna benzer sorunları vardır. Ama yerel yöneticilerin de payları vardır, sorumlulukları vardır. Bu şehrin sosyolojisinde, demografisinin oluşumunda, şehir planlamasında doğrudan ve dolaylı büyük etkileri vardır. Bu sorumluluktan kaçamazlar..
Sn.Umut Yılmaz'ın ve Sn. Tahmazoğlu'nun kendi görev ve yetki sınırları içinde ne kadar sorumluluğu varsa, Sn. Fatma Şahin'in de o kadar ve daha fazla sorumluluğu ve vebali vardır bu şehrin insanının üzerinde...
Onurlu ve dirençli kalın. Umudunuzu terketmeyin.
Tekrar görüşmek dileğiyle...