Aha, Avrupalılar GISGANÇLIKTAN yine GUDURDULAR ! Bi PUŞTLUK yapacakları belliydi ki, zaten ben bekliyordum. Ve bundan sonra da bizi rahat bırakmayacaklarını ve her fırsatta bizim ilerlemelerimizi engelleme ve bilhassa da UZAY PROCELERİMİZİ baltalama hakekâtı yapacaklarını biliyorum. Aman çok dikkatli ve uyanık olalım ve bu herifleri AZDIRMAMAK için DİLİMİZE sahip olalım ve HEEEYYY HEYYYLENİP de ona-buna ÇATMAYALIM. Ve elimize de sahip olalım da kimselere ÇARPMAYALIM. Zira herifler SİNSİLER ve sessiz sessiz durup-gelip, yılan gibi sokup çıkıyorlar. Neyse … Bakın işte aha o PUŞTLUK: “Avrupa Parlamentosu PKK/YPG’yi MÜTTEFİK olarak kabul etmiş ve Türkiye’nin de Suriye’de İŞGALCİ olduğunu ve Ortadoğu’da, Doğu Akdeniz’de BARIŞI tehlikeye attığına karar vermiş.” Bin defa söyledik; bizim başkalarının TORPAĞINDA gözümüz yoktur. Niye İŞGALCİ olak ki ? Başkalarının TORPAĞINDA gözümüz olsaydı; O zamanlar Osmanlı İmparatorlugu’na bağlı bir vilayet olan Suriye’yi İŞGAL etmiş Fransa ile 20.10.1920 tarihinde yaptığımız anlaşma ile ve ayrıca 1923’de Lozan Antlaşması’nın 3 maddesi gereğince TÜRK toprağı olarak kabul edilmiş olan CABER Kalesi ve SÜLEYMAN ŞAH Türbesi’ni TERK eder miydik heç ? Hatırlarsınız değil mi ? 22 Şubat 2015 tarihinde gece yarısı, NÂGEHÂNÎ ve askerî bi Harekât düzenlemiş, yani ANSIZIN askerî bi OPERASYON yapmıştık. Ve yani, ânî bi HURÛC harekâtıyla SÜLEYMAN ŞAH’ımızın Suriye’deki mezarlığına ulaşmış ve oradaki ÜÇ TAHTA TABUTU KURTARMIŞ; türbeyi de YIKMIŞTIK. Ve bi RİC’AT harekâtıyla da, aynı anda oralardan UZAKLAŞMIŞTIK. Bu suretle (Türkiye dışındaki TEK Türk toprağı olarak kabul edilen 90 km. ötedeki) VATAN toprağımızdan vazgeçmiş ve orayı da, (“arızalandı” diyerek) birkaç TANKIMIZ ile birlikte oradakilere BIRAKMIŞTIK. Adını da “ŞAH FIRAT Operasyonu” koymuştuk. Ve bununla da çok ÖVÜNMÜŞ ve GURURLANMIŞTIK. Sonra da o TÜRBENİN benzerini yine Suruç’a yakın, Suriye sınırı içinde bizim sınırımıza bitişik bi yerde tekrar yapmıştık. Biz böölesine CÖMERT bi melmeket ve Devlet iken, başkasının toprağında GÖZÜMÜZ olur mu hiç ? Bööle söyleyenlerin GÖZÜ ÇIKSIN, inşaAllah ! Bizim HÂLİS-Muhlis (Saf ve SAMİMİ) hislerimizi İSTİSMAR etmek ve ÇARPITMAK suretiyle bizi İŞGALCİ olarak göstermek isteyenlerin de belâsını versin Allah’ımız, tez zamanda inşaAllah ! Ulan HEEEYYY Avrupalı PUŞTLAAARRR ! Bilmiyor musunuz ki, bizim Suriye’ye giriş sebebimiz ve niyetimiz; Şam’daki (mimari özellikleri, süslemelerindeki ihtişam ve haiz olduğu mânevî değerleriyle bütün İslâm âleminde müstesna bir yere sahip olduğu için) EMEVİYYE Camii’nde bi kaç rekât NAMAZ kılmak idi. Bunu ilk baştan (5.9.2012’de) ilan etmiş ve “15 gün sonra NAMAZIMIZI Şam’da eda edeceğiz inşaAllah” dememiş miydik ? Ne olurdu sanki, Beşşar ESED denilen herif müsaade etseydi de bi gidip-gelseydik !? Ki, kendisiyle de AHBABLIĞIMIZ da çok eyi bi seviyedeydi ve kendisi ve ailesi, ŞAHSIMIZ nazarında “KARDEŞİM ESAT” idi. Mesele bu kadar basit iken, bütün işleri BERBÂD eyleyen bu ESED denilen herife ses çıkarmıyorlar da bütün suçu bizim üstümüze yıkıyorlar ya, işte ben de buna DELİ oluyorum vallahi yaav. Bizim bi İŞGAL niyetimiz olsaydı, şimdi içimizde yerleşmiş ve bazı şehirlerimizi (Gaziantep, Kilis, Reyhanlı gibi) ve (İstanbul’da Ankara’da) bazı semtlerimizi ZABTETMİŞ ve serbestçe ÜREMELERİ için de hastaneleri (ve her şeyleri) kendilerine BELEŞ etmiş ve bu suretle de AVRATLARINA senede 2 defa DOĞURMA imkânı vermiş 5 milyon Suriyeli içimizde barındırır mıydık ? Bunlara ilaveten, halen Suriye’nin içinde kalan 3 milyon tanesini de orada BESLER miydik ? Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, mesele bundan ibaret değil midir sayın seyirciler ? Eğer aksini iddia eden olursa benim ŞAHİDİM o zamanlar Başbakan olan ve şimdi Parti kurup da Türkiye’yi KURTARMAK için kollarını sıvamış olan (dış politikada Stratejik Derinlik diye bi şeyin mûcidi ve yani Dış Politika uzmanı) Prof. AHMET DAVUTOĞLU’dur. Haydi sööle bakalım AHMET Efendi, vaziyet bööle olmamış mıdır; bu yazdıklarımda bi YALAN-Dolan, bi HİLE-Hud’a var mıdır ?