?>

MASAL BU YA!

Karaca Bozgeyik

5 yıl önce

Yaşadıklarımız bir masal olmasın sakın, size de öyle gelmiyor mu!?Yaşadığımız olaylar masallarda geçen cinsten. Bir bakmışsınız bir kaza, bir çığ, bir deprem, bir felaket, bir saldırı olmuş tanıdığımız tanımadığımız insanlar hayatlarını kaybetmiş. Üzülmek yetmiyor artık! Utanmak, aynaya bakmamak yerin dibine girmek hissi oluşuyor. Bu duygular masallarda olur ancak, gerçek hayat bu kadar acı olabilir mi?

Onun için sanki bu masaldan kurtulacağız hissi var bende. İçinde olacağımız daha güzel masallar mutlaka vardır. Korkmadan, güvenli, güzel...

Bu yaşadıklarımız kesin bir masaldır. Bu masaldan çıkacağız, illa ki bir masalın içinde olacaksak çok güzel masallar var, onların içine girmeliyiz. Her şeye rağmen, hala iyimserlik var.

Bazı ‘hayatlar’ vardır, hayatlarımızın içine girerler çıkmak bilmezler; Zorla bir anlam yüklemeye çalışırlar kendilerine, tepinip dururlar günlerimizin üstünde. Yıllar geçer, az gidilir uz gidilir dere tepe düz gidilir bir de bakarsınız ki, bir arpa boyu yol gidilmemiş. Yıllarınız kaybolur.

Hiç bir güzel önermesi olmayan bir hayat, onca zamanınızı harcamıştır, berbat etmiştir. Siz iflah olmaz bir iyimserlikle bundan bir anlam çıkarmaya çalışırsınız. Oysa geçen geçmiştir. Siz, bunlar sahiden yaşandı mı?yaşanıyor mu? diye sorar durursunuz. Bir masalın içindeymiş gibi, Kaf Dağı'nın arkasından gelecek olanı beklersiniz.

Bazı masallar vardır, bir kaç cümlesi bütün bir hayatın cevabıdır. O masalın içinde olmak istersiniz. Bir kaç cümlesi bir ömre bedeldir. Önermesi anlamlıdır güzeldir. Öznesi sizi çağırır. O masalın içinde bir ömür geçirirsiniz. O masal, yaşadıklarınızdan daha anlamlıdır. Böyle bir hayatımız olmalıydı diyerek, bu masala öykünürsünüz.

Ömrümüz, ömürlerimizi bir masalın içindeymiş gibi hayatın dışındaymış gibi geçiriyoruz. Anlam katmaya çalışıyoruz, bir mesajı olmalı diyoruz; Arıyoruz, tarıyoruz.

Masal, herkesin işinde gücünde olduğu, bazan de işinden gücünden olduğu, evini geçindirmek için çalışmaktan kafasını kaşımaya fırsat bulamadığı, iş aramaktan umutsuzluğa düştüğü, herkesin içinde olduğu dışında sandığı zamanlarda geçiyor.

Silah yığınakları, virüs sevkiyatları, kazandıklarını kaybetme korkusu, kazanamadıklarını kazanma umudu, sindirme,güvensizlik insanların omuzlarına yüklenmiş iken, ellerindeki sihirli değneklerle bir dokunuşla hayatlarımızı değiştirmek isteyenler arasında,korunaklı güvenli yer arayışının koşturmacasındayken geçiyor. Hayatlarımız da geçiyor.

Kar yağıyor; Sabırla, umutla bembeyaz. Masal masala karışıyor.Bir masalın içinde kendimizi arıyoruz, kahramanımızı... Hayatımızı sorguluyoruz.

Vahşi bir ormanda büyükannesinin huzurlu kulübesini arayan masaldaki çocuk gibiyiz;

Kötü kalpli kraliçeden, cadıların,öcülerin arasından her gün o kulübeye ulaşmak için kan ter içinde çabalayıp büyükannenin sıcak yatağına atıyoruz kendimizi: ”Büyükanne senin burnun neden uzuun, büyükanne senin dişlerin neden sivri” gibi masum sorularla sorguluyoruz masalı.Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken uyuyakalmışım büyükannenin yatağında.

Kaf Dağı'nın arkası bu kadar uzak olmamalıydı. Güzel laflarla ‘eğleştirilen’ hayatlarımız elbet bir gün daha güzel masalların içine düşer. Umut bu ya; Kurbağa prense dönüşür, kötü kalpli cadı prensese, sonsuza kadar mutlu mesut yaşarlar, onlar erer muradına biz çıkarız kerevetine.

Biz ki, hayatlarımıza anlam katacak masallar, masallarımızdan cadıları, kötülükleri yok edecek kahramanları arar dururuz. Oysa,öğrenmeliyiz ki, herkes kendi hayatının, kendi masalının kahramanı imiş.

YAZARIN DİĞER YAZILARI