Âdetimdir, aynı konuyu tekrar tekrar yazmam. Ancak şu korona hâdisesi başka. Neredeyse bir kitapçık teşkil edecek kadar yazdık. Çünkü mevzu çok mühimdi ve geçen yazımızda belirttiğimiz gibi oyun çok büyüktü. Küresel güçler insanlığa karşı korkunç bir saldırıya geçmişlerdi ve ülkemiz de bu saldırının hedefindeydi. Camilerimizde adabına uygun namaz kılamıyoruz. Eğitim müesseseleri kapalı, birçok işyerleri kapalı. Bu durum devam ettiği takdirde maddî-manevî çürüme içerisine gireceğiz. Bu tehlikeli durumu birlik ve beraberlik ruhuyla atlatabiliriz. Tıpkı yıllar önce Kore’de esarette de zafer kazanan Mehmetçiğimiz gibi… Esir kampında yüzlerce Amerikan subayı ve askeri hayatını kaybetmiştir. Bizim askerlerimizden ve subaylarımızdan ise bir tek kayıp yoktur. Amerikalılar bu durumun sebebini genişçe araştırmış ve bunun; birlik ve beraberlik ruhu, dayanışma, fedakârlık olduğunu tespit etmişlerdir. Mehmetçiğin Kore Macerası kitabımızdan takip edelim:
“Kore’de esir düşen askerler üzerinde incelemeler yapan Amerikalıların hazırladığı bir başka raporda ise, Mehmetçiğin esir kampında zafer kazanmasının sırrı şu şekilde anlatılmaktaydı:
‘Kışla beraber salgın hastalıklar başlamış. Barakalar çıplak ve soğuk, verilen battaniyeler yetersiz olduğu için, hastalar hatta zayıflar dayanamaz haldeler. Üstelik dizanteri salgın halinde. Amerikalı esirler, bunun kolayını bulmuşlar. Hastalanan arkadaşlarını derhal barakalardan dışarı atarak, hastalığın sirayetini ve salgını kısmen önlemişler. Dışarı atılan hastalar derhal ölmüş. Bu suretle salgın da son bulmuş. Türklerin fırsat eşitliği, sosyal adalet, silâh arkadaşlığı, karşılıklı yardımlaşma ve askerî disiplin anlayışları, Amerikalılarınkinden farklı olduğu için, onlar kendi gelenek ve göreneklerine göre, bambaşka bir metot uygulamışlar. Koğuşlar soğuk, yatak, battaniye ve gıda yetersiz mi? O halde bir hasta erle, iki sağlam er işbirliği yapmışlar. Hasta ve zayıf olana daha fazla gıda, daha fazla battaniye verilmiş. Üstelik hasta er, iki sağlam arkadaşının ortasında yatırılarak, o ikisinin vücut ısısıyla vücudu ısıtılmış. Türklerden hiç kimsenin ölmeyişinin tek nedeni bu akıl almaz, basit, fakat tesirli tedbirleri olmuştur.’
Pentagon’un araştırmasına göre Amerikalı esirlerin zayiat durumu şöyledir: Amerikalı 5981 karacı, 235 havacı, 196 deniz piyadesi, 31 denizci (yekûn: 6443) esirden, yalnız karacılardan 2643 ölü verilmiş (zayiat nispeti yüzde 44). Ayrıca geri dönmeyip Çin’de kalanlar ve sonradan Amerika’da komünist ülkeler adına casusluk yapanlar bu rakamların dışındadır.
Mehmetçiğin durumu ise şöyledir: Esir olan Türk askeri sayısı: 229... Geri dönen Türk sayısı: 229. Bu tabloya bakan Amerikalılar, Kore’deki esaret hayatını şu şekilde hülasa etmişlerdir: Türk zaferi, Amerikan hezimeti.” (a. g. e. , s. 104-105).
İşte bunun gibi koronaya karşı “millî çözüm” üretmeliyiz. Her şeyi devletten beklememek lazım. Burada akrabalık/kardeşlik hukuku devreye girmeli. Testi pozitif çıkanlara yakınları göz kulak olmalı, onların ihtiyaçlarını tedarik etmeli. Formül basit: Sağlam olanlar çalışacak, hasta olanlara bakacak. Hasta olanlar evde kalacak, izole olacaklar.
“Koronaya karşı millî/yerli çözümler geliştirmeliyiz” dedik. Aslolan, “koruyucu hekimlik”tir. Sağlığı muhafaza etmek ve vücut direncini güçlendirmektir. Peygamber Efendimizin (a.s.m.); “bir salgın hastalık vuku bulduğunda oraya girilmemesi, şayet salgının bulunduğu yerde iseniz oradan çıkılmaması” prensibi kulağımıza küpe olmalıdır. Görüldüğü kadarıyla korona, gribin bir çeşididir. İnsan nezle, grip bile olsa, tedbir olarak kendini izole etmelidir. Buna karşı işyeri sahipleri, resmî daireler bu durumda olanların evde geçirecekleri zamandaki ücretlerini tekeffül etmelidir. Zaten bu yapılıyor.
Her sahada üretimi durdurmak, işyerlerini kapatmak yerine, âzâmî tedbirler alınarak üretim artırılmalı, lokantalar dâhil işyerlerinin açılmasına gayret gösterilmeli ve yılbaşından itibaren eğitim ve öğretim dâhil, her sahada NORMALLEŞME sağlanmalıdır.
Alınan son kararlardan sonra, bazı vakit namazları camide kılınamamaktadır. Müminlerin bir arada okudukları tefsir, hadis dersleri, İslâmî ilimlerden yapılan sohbetler nicedir inkıtaa uğramıştır. Hâlbuki bu sohbetler, o beldenin maddî-manevî musibetlerden muhafazası için fiilî ve kavli dua mahiyetindedir. Korona insanın maddî vücuduna zarar verirken, bu gibi manevî dinamiklerin olmaması, manevî yapıyı tahrip etmekte, zarar vermektedir.
Pek çok zorluğun üstesinden geldiğimiz gibi, şu korona hâdisesinde de birlik ve beraberlik şuuruyla, yüksek moralle, dua ile üretime ağırlık vermekle, eğitimi başlatmakla, sağlıklı beslenmeye çalışmakla, azamî tedbir almakla, inşallah bu sıkıntılı durumu da atlatacağız.