?>

Müslümanlar İslâmiyet’e dönmeli!

Burhan Bozgeyik

2 yıl önce

Günümüzde Müslümanlar, İslâm tarihinin en çâresiz, en bîçâre halini yaşamaktalar. Sözde 60 İslâm ülkesi var, ancak birlik yok. Başlarında bir “Emirü’l Mü’minin” yok. Ülkelerde Kur’an’ın ve hadisin hâkimiyeti yok. Peki bu duruma nasıl gelindi? Uzun hikâye… Çok kısa olarak anlatmaya çalışıp sadede gelelim…

İşin doğrusu şu: Düşman bizleri uyuttu, kendisi uyumadı, okudu, araştırdı ve bizleri alt etmenin yollarını buldu ve bunları uyguladı. Aslında bizi mağlup etmek çok kolaydı; İslâmiyet’ten bir milim ayrıldık mı, işimiz bitmiş demekti. Zira o “ayrılık” bambaşka bir İslâmiyet’e sarılmak demekti, o ise Allah’ın dini değildi… Çok mu muğlak oldu. Biraz açalım…

Son iki asırdır, İslâm’ın düşmanları, İslâm coğrafyasında bir proje ortaya koydular. Fransa devriminde olduğu gibi radikal bir şekilde değil de, Müslümanları milim milim İslâmiyet’ten uzaklaştıracaklardı. Tanzimat Fermanı (1839) dediler, Islahat Fermanı (1856) dediler. Birinci Meşrutiyet (1876-1878) dediler, İkinci Meşrutiyet (1908) dediler. “Hürriyet! Musavat! Adalet!” dediler. “Mürtedlerin idam kanunu kaldırılsın!” dediler. “Azınlık okulları açılsın!” dediler. Derken derken koca Osmanlı Devleti’ni yediler… Ondan sonrasını bilenler bilir…

Onlar, hep dinimizle, imanımızla ve bizimle uğraştılar. Demirin ateşin içerisine sokulduktan sonra örsün üzerinde dövülmesi gibi, bizi durup dinlenmeksizin dövdüler, ha dövdüler. İmanımızın esaslarına iliştiler. İbadetlerimize iliştiler. Yazımıza iliştiler. Ezanımıza iliştiler. Hanımların çarşafına iliştiler, erkeklerin kılık kıyafetine iliştiler. İşin doğrusu şu: İlişmedikleri bir yerimiz kalmadı.

Müslümanlar olarak, imanla kabre girmek, o şanlı ve kahraman ecdâdımız gibi kıtalara hükmetmek, adam gibi Müslüman olmak istiyorsak yapacağımız belli: “Gerçek İslâmiyet’e” dönmeliyiz. İslâmiyet’e, yani Allah’ın dinine…

Sahabe-i kiram, Allah’ın dinini biliyordu. Allah’ın dinini yaşıyordu. Onun için 40 sahabe 40 senede 40 devleti mağlup etti. Hz. Ömer’in (ra) hilâfeti zamanında Anadolu’muzun 20 misli büyüklüğünde yer fethedildi.

Tabiin, tebe-i tabiin İslâmiyet’i biliyordu. İslâmiyet’i yaşıyordu. Sonraki asırlarda insanların meşgalesi çoğaldı, nazarlar “Rabbimizi nasıl râzı edebiliriz” düşüncesinden uzaklaşmaya başladı. İşte o anda devreye müçtehidler, müceddidler, ulema, evliya, asfiya girdi. İslâm’ın esaslarını kayıt altına almaya başladılar. Müçtehidlerden, dördünün içtihadı bütünüyle yazıya geçti. On binlerce tefsir yazıldı. Fıkhî hükümler bütünüyle kayıt altına alındı.

Bizim gibi avâm-ı mü’mininin yapacağı belli: İslâmiyet’i mükemmelen bilen bu âlimlerin eserlerini okuyup, taklit edeceğiz. Tarihte vâki bulmuş olan şu kıssa ibretlidir: Yaşlı bir kadıncağız, bir dâvâ için kadıya gider. Kadı, “Kur’ân’a göre mi hükmedeyim, İmam Şafii’nin içtihadına göre mi?” demiş. Kadın, “İmam Şafii’nin içtihadına göre!” demiş. Kadı kızmış, “Sen Kur’ân’ın hükmünü kabul etmiyor musun?” demiş. Kadın, şu ibretlik cevabı vermiş: “Elbette kabul ediyorum kadı efendi. Ancak İmam Şafii’nin Kur’ân’ın hükümlerini sizden iyi bildiğine inanıyorum.”

Müçtehid kime denir? İyice bir durup düşünmek lazım. Yirmi küsur İslâmî ilimleri mükemmelen bilen bu zevat-ı âliye aynı zamanda takva sahibi idiler ve Cenab-ı Hakk’ın hususî lütfuna mazharlardı. Onlar hakkında ileri geri konuşanlar, haddini bilmeli. Mezheplerin dairesinden çıkan, Şeriat çizgisinden çıkmış olur. Fitnekârların söylediği gibi, İslâm tarihinde hiçbir zaman, “mezhep çatışması” çıkmamıştır. Mezheplerin varlığı bir rahmettir. Ülkemizde Hanifi ve Şafii mezheplerini taklit eden kardeşlerimizin asırlardır kardeşçe yaşamalarına bakınız. Allah hepsinden râzı olsun.

Allah’ın dini İslâmiyet’e döneceğiz. Bu gerçek İslâmiyet’i yaşayacağız. Dinimizden zerre kadar tâviz vermeyeceğiz. Her hususta: Ticarette, düğün merasimlerinde, aile hayatımızda, doğumdan ölüme hayatın her safhasında… Biz Müslümanız. Rehberimiz; Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyyedir. Kur’an’a ve Sünnete dil uzatan müsteşrik kafalıları Allah’a havale ediyoruz. İnşallah ıslah olurlar, dinimizle ve bizimle uğraşmaktan vazgeçerler… Bizim derdimiz bize yeter…

YAZARIN DİĞER YAZILARI