?>

ÖĞRETMEN

Mümtaz Şahin

6 yıl önce

Prof. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, aşağıdaki konuşmayı 1940’da Bursa Halkevi’nde Bursa Erkek Lisesi öğretmenlerinden A.Necati Ülgen ve Tevfik Öksüzlü’nün jübilesinde söyledi:

Sanatlar arasında mermeri işleyen heykeltraşın sanatı ne güç bir sanattır. Heykeltraş, elinde demir bir kalemle mermeri yontar. Mermer, kalemin darbelerine boyun eğer, heykeltraş mermer üzerinde esrarengiz münhaniler (eğilmeler) meydana getirir. Eser, bazen de bir şaheser olur, ebedilik sırrına ulaşır, müzeye girer. Müze, yanmayan, yıkılmayan bir yerdir. Şaheser, gelecek nesillere örnek olarak kalır.

Cerrahın sanatı da öyle. O da uzviyeti (canlılığı) imkân ve zaruretlerine uygun olarak keser, biçer, sağlamlaştırır. Heykeltraş ve cerrahın sanatından daha güç bir sanat vardır:

ÖĞRETMENLİK sanatı !

Öğretmenin elindeki mevzu, demir kalemle yontulabilecek bir demir parçası değildir; bu mevzu, cerrahlık ameliyesine elverişli olan bir uzviyet de değildir; bu mevzu, ÇOCUĞUN RUHU dediğimiz şeydir ve öğretmenin bu materyalden meydana getirdiği eser de, çocuğun sosyal şahsiyetidir. Ama bu ruhu işlemek için henüz müsbet ve kat’i bir tekniğe de malik değiliz … Vazifesi heykeltraşın, cerrahın ve akıl hekiminin üstünde çok nazik, çok ağır olan adam ÖĞRETMENDİR. Bakınız niçin ?

Baba, öğretmenden çocuğun mükemmel bir genç olarak yetiştirilmesini ister.

Devlet, çocuğun mükemmel bir yurttaş olarak yetişmesini ister.

Tarih, çocuğun ATATÜRK olarak yetişmesini ister. Herkes, öğretmenden en iyi ve mükemmel işi ister.

Bu ağır vazifeyi yapacak öğretmenin muvaffakiyet için malik olduğu vasıtalar sonsuz mudur ? Bilakis, öğretmenin işi GÜÇLÜKLER, YOKSULLUKLARLA çevrilmiştir. Her şeye rağmen, öğretmen kendine mahsus bir sezme kudreti ile çocuk denilen esrarlı âleme kadar girer, oradaki tekâmül imkânlarını bulup yakalar ve onlardan çocuğun milli şahsiyetini kurmak için yararlanır.

Öğretmen, SİHİRBAZIN kendisidir, âlemi sihirli değneğinin ucu ile idare eden odur. Öğretmen, oluşları yakalamak ve idare etmek hususunda bazen mucizeler bile gösterir. MUSTAFA, çocukken ona KEMAL adını veren, ATATÜR’ü çocukken keşfeden bir öğretmendir.

Yarının Atatürk’lerini bulup çıkaracak olan yine de öğretmenler olacaktır. İdeal bir oluş hâlini KEMÂL (OLGUNLUK) mefhumundan daha iyi anlatan ve kemalden daha mutlak olan hangi mefhum vardır ?MUSTAFA KEMAL, TÜRK milletini KEMÂLE koşturan insandır. O öldükten sonra biz, O’nun yolunda kemâle koşuyoruz.

Bu kadar elîm (acıklı) şartlar içinde bu kadar büyük zaferlere giden öğretmenin bu yeryüzündeki mükâfatı nedir ?

Refah mı, zenginlik mi, emin bir istikbal mi ? Gösterin, içinizde zengin olan kim vardır ? İki çocuk babası olan ve kiralık bir evde oturan bir öğretmen bir bedbahttır (talihsiz); yanlış söyledim, sözümü geri alıyorum; sizler bedbaht insanlar değilsiniz. Çünkü, 30 yıllık mahrumiyetlerinizin mutlak mükâfatını görüyorsunuz.

Etrafınızda toplanan şu insanlara bakınız. Bu insanlar sizin etrafınızda hangi kazanç hırsı ile hangi menfaat kaygısı ile toplandılar ? Size gönüllerini, sevgilerini getirmek için buraya gelmediler mi ? Sizin için bundan şerefli ne olabilir ? Artık mesut değil misiniz ? Sizinle birlikte ben de en şen gecesinin en saadetli dakikalarını yaşıyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI