?>

ÖNCE ADALET VE KALKINMA, SONRA DA GELECEK DİYE YOLA ÇIKANLAR ÜZERİNE

Abdullah Yeniekinci

5 yıl önce

Dün bir basın toplantısıyla kuruluşunu açıklayan Gelecek Parti, yıllardır birlikte siyaset yaptığı AKP’den farkı nedir gelin hep birlikte konuya analiz edelim dostlarım.

Hatırlarsanız AKP 2002 yılında Adaleti inşa edeceğiz diye ADALET, kalkınma hamleleri yapacağız diye KALKINMA ismiyle, parti adını ADALET VE KALKINMA PARTİSİ koymuşlardı.

Peki, aradan geçen yaklaşık 17 yıllık bir süreçte adalet işledi mi? Kalkına bildik mi?

Örneğin AKP iktidara geldiğinde iç dış borcumuz neydi? Şimdi hangi düzeyde?

2019 çeyreğinde dış borç stoku 454 milyar dolar yani eski parayla 2 kentilyon 500 katrilyondur.Sadece 1 yılda ödeyeceğimiz dış borç 176 milyar dolar, bu ise Türkiye’nin 2019 yılı bütçesine eşit geliyor. AKP’nin ülkeyi ekonomik bakımdan getirdiği tablo.

Peki, sanayi de hamleler yapabildik mi? Sanayinin durumu nedir?

Sanayide hamleler yapmayı bir kenara bırakalım hazır ki yapılmış fabrikaları kapattık birilerine yok pahasına sattık elden çıkardık.

Ya tarım? Buğdayından tutun samanına kadar dışarıdan ithal ettiğimiz tarım? Ülke olarak derya deniz verimli ovalara sahip olduğumuz tarım ne durumda?

Tarım konusunda ne siz sorun ne ben söyleyeyim aklınıza gelen tarım ürünlerinde neredeyse ithal etmediğimiz tarım ürünü yok denecek kadar az patatesinden soğanına kadar her şey ithal.

Peki çiftçilerimiz halinden memnun mu? Çiftçilerimize gelince bir dokun bin ah işit, bir yıl boyunca uğraştıkları emekleri mazot parasını bile karşılamıyor sadece bu kadarını bilmeniz ne durumda olduklarını anlatmaya yeter sanırım.

Ya hayvancılık ne âlemde ülkemde? Küçükbaş hayvancılığı, büyükbaş hayvancılığı ne durumda? Kendimiz mi yetiştiriyoruz, yoksa ithal mi ediyoruz?

Hayvancılıkta maalesef ithal.

Büyük AVM’lerde satılan et ve balık ürünlerinin neredeyse tamamı dışarıdan alınan ithal ürünler.

Hiç eğitimin durumunu merak ettiniz mi?

17 yılda 17 kez sistem değiştiren eğitimin durumunu?

Vallahi en çok aklımın ermediği durumlardan birisi bu eğitim sistemi!

Bir yılda iki defa üç defa sistem değiştirdiğimiz dönemler olmuştur.

Aynı partinin elemanları, aynı partinin bakanları birisi birisinin getirdiği sistemi beğenmiyor koltuğa oturduğu zaman ilk icraatı eğitim sisteminin içine etmekle başlıyor.

Liyakatli insanlar iş başına getirilmediği için bu hazin durumlara adeta alışık hale geldi vatandaşımız.

Ya sağlık?

Sağlıkta devrim yaptık,

Hastane kuyruklarından kurtardık?

İlaç kuyruklarından kurtardık diye övündükleri sağlık ne durumda?

Gerçekten hastanelerde kuyruk yok mu?

Örneğin sosyal güvencesi olmayan bir vatandaşımız özel hastaneye gidebiliyor mu?

Ücretsiz tedavisini devlet kanalıyla yaptırabiliyor mu?

Ya da sosyal güvencesi olan yoksulluk ve açlık sınırına mahkum edilen vatandaşlarımız özel hastanelere gidebiliyor mu? Gittikleri zaman bunu kendilerine faturası ne kadar oluyor?

İnanın devlet hastaneleri bir âlem, özel hastaneler başka bir âlem,

Parası olan da rezil olmayan da.

Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.

İnsanlar eczanelere gitmeye korkuyor acaba karşımıza ne kadar fatura çıkacak diye.

Özel hastanelere gidiyorsun ayrı ücret kesiyorlar, ilaç almak için eczaneye gidiyorsun muayene ücreti adı altında ayrı bir fatura karşınıza çıkıyor.

Zaten sağlık güvencesi olmayan vatandaşın özel hastaneye gitme gibi bir lüksü olamaz? Parası olmayıp devlet hastanelerine gidenlerde bir başka manzarayla karşı karşıya kaldıklarını hastaneye gidenleriniz varsa şahit olmuşsunuzdur.

Bahar ayında tanzim çadırlarında kuyrukta bekleyen vatandaşlarımız gibi devlet hastanelerinde de muayene sırası beklediklerini görmeyenimiz duymayanımız yoktur.

Peki ya, dış siyasetimiz de başarılı mıyız? Örneğin Suriye politikasının ülkeye faydası mı oldu?

Yoksa içinden çıkılmayacak bir bela bataklığına mı bulaştık?

Yaklaşık 5 milyon Suriyeliyi bize giydiren politikanızın Suriye hususunda yakın ve uzun vadede çözümü nedir? Veya böyle bir çözüm var mıdır?

Kısa ve net söyleyeyim dış siyaset konusunda bana dünya da bir tane dostumuz olan ülkeyi söyleyen olursa söz yemeğe götüreceğim.

Hiç uzağa gitmeyelim Müslüman din kardeşimiz olarak gördüğümüz ülkelere bir göz atalım,

Filistin dedik, arkamızdan vurdu,

Mısır dedik keza öyle,

Uğruna yas ilan ettiğimiz bayrakları yarıya indirdiğimiz Arabistan bile düşmanımız

Avrupa ülkelerini söylememe gerek yok!

Ülke de işsizlik ne durumda?

2019’da devletin resmi organı TÜİK’in açıkladığı rakam bize çarpıcı bir gerçeği de göstermektedir.

Açıklanan verilerde 2019’da işsizliğin 980 bin kişi artış göstererek 4 milyon 650 bin kişi olmuştur. Bu görünen yüzü tablonun birde gizli işsizlik işin içine girdiğinde en az 10 milyonun üzerinde işsiz gezen insanımız bize işsizliğin vahim tablosunu açıklamak için yeterli bir gösterge sanırım.

Üniversiteyi bitiren milyonlarca gencimiz geleceğinden umutsuz, yarınlarından kaygılı yaşamakta maalesef.

Adalet desen, hâkimler, savcılar tek bir adamın ağzına bakıyor. Bağımsız bir adaletten bağımsız bir yargıdan söz etmek mümkün değil.

Adalet günümüzde güçlülerin parası olanların yanında maalesef.

Bu yukarıda madde madde saydığımız hususlarda AKP politikasında sayın Recep Tayyip Erdoğan olduğu kadar Gelecek Partisi’ni kuran sayın Ahmet Davutoğlu’nunda, parti kurması beklenen sayın Ali Babacan’ında imzası vardır.

Bu muhteşem üçlü meydanlarda ne konuşacak çok merak ediyorum.

Ülkeyi yıllarca yöneten kadronun baş aktörleri bunlar değil mi?

Bunlardan medet beklemek tekeden süt sağmaya benzer.

Ülke ekonomisinin başında sayın Babacan yok muydu?

Ülkenin dış işlerinin başında sayın Babacan Ve sayın Davutoğlu yok muydu?

Ülkenin başbakanı sayın Davutoğlu değil miydi?

Ülkenin Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan değil miydi?

Suriye’nin ve Ortadoğu’nun bu duruma gelmesinde,

Ülke ekonomisinin çökmesinde bunlar başrolde değil miydi?

Körler sağırlar birbirini ağırla misali al birini vur ötekini.

Bunlardan ülke adına bir medet ummak hayalperestlikten öteye geçmez.

Sayın Erdoğan’ın da, sayın Davutoğlu’nun da, sayın Babacan’nın da ülkeyi içinden çıkılmaz bir ekonomi çöküş bataklığına sürükledikleri ortadayken.

Bunlara hala umut bağlamak hoca Nasrettin misali göle maya çalmaya benzer.

Ahmet Hoca, 16 yıl boyunca sayın Erdoğan liderliğinde,

Müthiş uyguladığınız dış politika ile,

Irak, Libya, Suriye işgaline emperyalistlere destek vererek, milyonlarca insanın ölümü ile kandan, gözyaşından başka ne getirdiniz de bu millete gelecek vaat ediyorsunuz?

Yoksa yarım kalan BOP, Arap Baharı (22 İslam ülkesinin işgali) projesinde İran, Türkiye ayağını tamamlamak için mi Batı'ya gelecek vaat ettiniz?

Kayseri pazarlığı yaparak, neidüğü belirsiz 5 milyon mülteciyi ülkemize getirerek,

50 milyar dolar yükle kamburumuzu arttırdınız, sayenizde halen artmaya da devam ediyor.

Bunlarla mı halktan destek isteyeceksiniz, sormak lazım AKP den farkınız nedir diye?

Hoca Ahmet sizden tek ricamız Türk halkı olarak, Gelecek Partisi kurduk diye sahneye çıktınız, geleceğimizi de çalmayın yeter!

Sözün kısası Türkiye'de Adalet Ve Kalkınma Partisi kurarak ne adalet bıraktılar ne kalkınma Şimdi de Gelecek Partisi kurarak geleceğimizi çalınmasından endişeliyiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI