?>

Önce SEVİNDİM, sonra KAFAM KARIŞTI

Mümtaz Şahin

4 yıl önce

Önce SEVİNDİM, sonra KAFAM KARIŞTI da, size sorayım dedim. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İngiltere’deki müzayede evi Sotheby’s’in yaptığı 'İslam Dünyası ve Hindistan Sanatları' başlıklı 183 eserden oluşan koleksiyondan 9 tarihi Kuran-ı Kerim ve el yazmaları aldıklarını açıkladı. Bunlar, Zuhruf Sûresi’nin yer aldığı 1200 yıllık, Maide Suresinin yer aldığı 1100 yıllık, 5 surenin yer aldığı 700 yıllık Kur’an’ı Kerim SAYFALARI ile Mesnevi ve Bahaeddin Veled’in İbdidâ Nâme’si ve 16. yüzyıla ait, Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın bir portresi imiş. Kaç MİLYON DOLAR veya STERLİN verildiğini açıklamamış. Herhalde TİCARÎ SIR olarak kabul etmiş. Nasıl olsa ZENGİN bi memleketiz ya … Paranın ne önemi var yaav ? İTİBARIMIZ var ya ... Bu da bize yeter. Efendim ne diyebiliriz ki ? Desek desek, “memleketimize ve bilumum TÜRK ellerine ve İSLÂM âlemine hayırlı uğurlu olsun” demeliyiz derim. Zira, bunca zamandır, yani 1200 senedir falan yaban ellerde, KEFERE memleketlerde olmasından dolayı çok "ÜZÜLÜYORDUK" (!) O eserler de eminim ki, oralarda melûl mahzûn durup, bir MÜSLÜMAN memlekete gelecekleri günleri bekliyorlardı. Hele de KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN Han Hazretleri BOYNUNU BÜKMÜŞ, kendi memleketi olan İstanbul’a geleceği günleri iple çekiyordu. Buraya gelmekle SEVİNCE gark olmuştur mutlaka. Dili olsa da söylese. Artık gelir gider onları seyreder, üzüntümüzü giderir keyfimize bakarız. Bu vesileyle, memleketimize getirilen şu ZUHRUF ile MAİDE Sûrelerine bi bakayım dedim ve baktım. Keşke bakmayaydım; bakar bakmaz daha ilk âyetlerde kafam karıştı, aklım şaştı. Hele hep beraber bi de sizinle bi bakalım, siz ne diyeceksiniz ? İşte: “Hâ. Mîm. APAÇIK Kitab’a andolsun ki, Biz, ANLAYIP DÜŞÜNEMNİZ için onu ARAPÇA bir Kur’an kıldık.” (Zuhruf Sûresi 1-2-3. âyet) ARAPÇA BİLMİYORUM ki, ANLAYABİLEYİM ve anladıktan sonra da DÜŞÜNEBİLEYİM !? Bunu yapabilmek için bu yaştan sonra Arapça mı ÖĞRENMELİYİM ? Nerdeee, o kabiliyet bende !? Hem zaten, (42. Şûrâ Sûresi 7. âyete göre) Kur'an, sadece MEKKE ve çevresi için ARAPÇA vahyolunmuş: “(Ey Muhammed) Şehirlerin anası (olan MEKKE’de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve hiç şüphe bulunmayan toplanma günü ile onları korkutman için, sana böyle ARAPÇA Kur’an vahyettik … “ diyor Ben bir TÜRK’üm (Türkmen’im) hiçbir zaman MEKKE ve çevresinde olmadım. 7 ceddim de oralarda olmadı. Oralarda olmaya da niyetim(iz) yoktur. Ve bir de; “(Ey Muhammed) Bu Kur’an sana ve KAVMİNE bir öğüttür. (ondan) sorguya çekileceksiniz” diyor. (43. Zuhruf Sûresi 44. Âyet) Ben, Hz. Muhammed’in KAVMİNDEN (Kureyş’ten) değilim ki, (Öte Dünya’da) “ondan” (yani Kur’an’dan) sorguya çekileyim !? Söyleyin hele, n’etmeliyim, n’olacak benim hâlim ? ZUHRUF böyle, şimdi de gelelim MAİDE’ye: “Leş, kan, DOMUZ eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş (tahta veya taşla) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş ve canavarların yediği hayvanlar (henüz canları çıkmadan kestikleriniz hariç), dikili taşlar (putlar) adına boğazlanan hayvanlar … size haram kılındı … “ (Maide Sûresi 3. Âyet) Tamam, DOMUZ yemiyorum. LEŞ zaten yenmez. (Ama bazı kasapların sattığını ve millete yedirdiğini biliyorum. Mesela, Antep’deyken, Irak’a ihraç edilen koyunlar kamyonda sıkışarak öldüğü zaman veya bazı köylerdeki koyun sürülerinde ölen koyunları alan bazı kasaplar onları millete yedirirlerdi ya neyse …) Pekiiii, şuna ne demeli bilemiyorum ?: “Bugün size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı. Kendilerine KİTAP verilenlerin (YAHUDİ, HIRISTİYAN vb. gibi) YİYECEĞİ SİZE HELÂL, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir … “ (5. Maide Sûresi 5. Âyet) Tamam, peki. Diyelim ki, Avrupa’ya gittim ve bir Hıristiyan’ın evine misafir oldum. Çok güzel bir DOMUZ YAHNİSİ yaptı getirdi, karnım da çok aç idi. Hem açlıktan ve hem de, ayıp olmasın diye, yani nezaketten dolayı YEDİM ! Ne de olsa, ev sahibi de KİTAP VERİLEN insanlardan bir aile ve bu yiyecek de onların yiyeceği. Şimdi ben, GÜNAH bi iş mi işledim ? Haaa, bir de bunlar, Allah’ın verdiği KİTAP olan İNCİL’e göre KUTSAL sayılan ŞARABI çok severler ve her yemekte de İÇERLER. Ve aha getirdiler bi kadeh de bana ikram ettiler. RED etsem AYIP etmiş olurum. Yani, mecburen ve mecburiyetten bi kaç kadeh de ŞARAP İÇTİM ! N’olacak benim hâlim ? Sûrelerin daha ilk âyetlerinde kafam böölesine karışınca gerisini okumayı bıraktım. Zaten ARAPÇA bilmediğim ve TÜRKÇESİNİ okumanın da GÜNAH olduğu söylendiği için vazgeçmekte bi mahzur görmedim. Ne dersiniz arkadaşlar, sööleyin hele, ben n’etmiş oldum ?
YAZARIN DİĞER YAZILARI