?>

Örnek bir âlim ve devlet adamı: Bedrüddin Aynî

Burhan Bozgeyik

5 yıl önce

İslâm dünyası Bedrüddin Aynî’yi, “Buhârî Şârihi” olarak tanır. Bu değerli âlimin 23 ciltlik “Umdetü’l Kâri Fî Şerh-i Sahihi’l Buhârî” isimli, İmam Buhârî’nin meşhur hadis kitabına yazdığı şerhi, birçok ülkede bastırılarak medreselerde okutulmuştur. Aynî’nin bunun gibi 50’den fazla eseri vardır.

Hemşehrim olan bu değerli âlim aynı zamanda mühim bir devlet adamıdır. Memlûklü Devleti'nde; “Evkaf Bakanlığı ve Belediye Başkanlığı” dahil olmak üzere mühim makamlarda bulunmuştur. Devletin hazinesi elinin altında olmasına rağmen, maaşından hariç tek kuruş almamış, vazifeden azledildiği devrelerde kitaplarını satarak geçimini temin etmiştir. Hayatı bizlere örnek teşkil edecek büyüklerden olan Bedrüddîn Aynî’yi biraz daha yakından tanımaya çalışalım:

22 Temmuz 1360’ta Antep’te dünyaya gelen bu âlim / devlet adamına bundan dolayı “el-Aynî” denilmiştir. Babası da kadı olan Aynî 1385’te 25 yaşında iken babasının yerine Ayıntap’ta kadılık vazifesine tayin olunmuştur. Aynî’nin gönlü ilim aşkıyla yanıp tutuşuyordu. Bu aşkla yollara düştü. Önce Halep’e gitti. Oradan hacca gitti. Hac dönüşü Kudüs’e uğradı, Mescid-i Aksa’yı ziyaret etti. Kudüs’te karşılaştığı devrin meşhur âlimlerinden el-Alâ Ahmed b. Muhammed es-Seyrânî el-Hanefî ile birlikte Kahire’ye gitti. Orada meşhur âlimlerden ders aldı. İlmiyle, ahlakıyla tanındı. Memlûklü Devleti’nin idarecileri ona mühim vazifeler tevdi ettiler. 1399’da Kahire Muhtesibi (Şehremini / Belediye Başkanı) oldu. Bu esnada 39 yaşındaydı. Bu görevden birkaç defa alınıp tekrar getirildi. 1401’de Naziru’l Ahbas (Vakıflar Bakanı) oldu.

Bedrüddin Aynî, El-Eşref Barsbay’ın sultanlığı zamanında; Kahire Muhtesipliği (Belediye Başkanlığı), Vakıflar Bakanlığı, Hanefi Başkadılığı gibi üç göreve birden getirildi. Aynî, bu üç görevin yanı sıra bir de Müeyyediye Medresesi'nde hocalık yapıyordu. (O sırada 57 yaşındaydı.)

Siyasetin bütün makamları gibi, Aynî’nin makamları da hep inişli çıkışlıydı. 1430’da bütün görevlerinden alındı (71 yaşındayken). 1432’de Hanefi Baş Kadılığı’na tekrar tayin oldu. 1439’da Sultan Barsbay’ın ölümüyle kadılık vazifesinden alındı. Aynî de bundan sonra evine çekilerek kitap yazmakla ve Müeyyediye medresesinde hadis hocalığı yapmakla meşgul oldu.

1441’de Vakıflar Bakanlığını yürütüyordu (83 yaşında). 1442’de tekrar Muhtesip oldu. 1443’te tekrar ve son defa bu vazifesinden de alındı. 1449’da Vakıflar Bakanlığı’ndan da alındı ve tamamen gözden düştü. Bütün vazifeleri elinden alındığı için maddî bakımdan çok sıkıntı çekti. Ömrünün sonunda mallarını ve kitaplarını satarak geçinmek zorunda kaldı (91 yaşında). Aynî 1451’de, yani İstanbul’un fethinden iki sene önce Kahire’de vefat etti. Cenazesine muazzam bir cemaat iştirak etti. Kendi kurduğu Ayniye medresesine defnedildi.

Aynî’nin tarihçe-i hayatını okuduğumda bana en çok tesir eden bölümlerden biri de işte hayatının bu son ânındaki yaşayışıdır. Memlûklü gibi o devrin en büyük devletlerinden birinin en mühim makamlarında bulunmuş bir kişi, vazifeden azledilince geçim sıkıntısı çekmekte, maişetini temin için kitaplarını satmak mecburiyetinde kalmaktadır.

Aynî, devlet görevinde iken çok iyi maaş almaktaydı. Ancak o maaşının mühim kısmını kendi kurduğu medresesindeki talebelerin ihtiyaçları için sarf etmekteydi. Yine maaşının mühim kısmıyla kitaplar almaktaydı. Medresede Müderris (profesör) iken son derece mütevazı giyinmekte, ancak belediye başkanlığı ve bakanlık görevlerinde iken, devletin itibarını düşünerek o makama uygun giyinmekte ve davranmakta idi. Bir gün o kıyafetler içerisinde atının üzerinde Kahire sokaklarından geçerken gayr-ı müslim bir demirci yolunu kesmiş ve şöyle demişti: “Durun! Size bir sualim var. Peygamberinizin; ‘Bu dünya mü’minin Cehennemi, kâfirin ise Cennetidir’ buyurduğunu söylüyorsunuz. Peki bir senin kıyafetine ve durumuna bak, bir de bana. Sizinki nasıl Cehennem, benimkisi nasıl Cennet oluyor?..” Bu suâle karşı Aynî şu cevabı verir: “Bre akılsız adam, hadis-i şerifte buyrulan husus âhiret hayatına göredir. Âhiret hayatında Cenab-ı Hak Cennet’te mü’minlere öylesine nimetler ihsan edecektir ki, bu dünyada ne kadar güzel yaşasa da oraya göre mü’minin hali Cehennem’de yaşamış gibi olacaktır. Kâfirler ise Cehennem’de öylesine azap çekecektir ki, bu dünyadaki hayatları –ne kadar sıkıntılı geçerse geçsin- Cennet hayatı gibi olacaktır.”

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI