Osmanlı Devleti, tarihteki en büyük, en muhteşem devletlerden biridir. Ancak her fâni gibi, bu devlet de günün birinde ölümü tatmış ve vefat etmiştir. Bu devletin yükselişi gibi çöküşü de ibret vericidir ve alacağımız çok dersler vardır.
İlk önce Osmanlı Devleti’nin nasıl bir devlet olduğunu kavrayabilmemiz için üç kıtaya yayılan bu devletin bir zamanlar sınırları içerisinde bulunan yerlere bakalım:
Avrupa’daki toprakları: 1. Türkiye (1299- ?) 2. Bulgaristan (1363-1913), 3. Kuzey Makedonya (1371-1913), 4. Yunanistan (1393-1913), 5. Sırbistan (1459-1913), 6. Karadağ (1479-1878), 7. Bosna-Hersek (1463-1908), 8. Hırvatistan (1540-1687), 9. Kosova (1389-1913), 10. Romanya (1394-1878), 11. Moldova (1538-1812), 12. Ukrayna (1478-1774), 13. Macaristan (1526-1718), 14. Slovakya (1663-1685), 15. Arnavutluk (1383-1912).
Kafkasya’da: 16. Gürcistan (1480-1918), 17. Ermenistan (1553-1736), 18. Azerbaycan (1578-1736), 19. Rusya (Kafkasya: Dağıstan, Kabartay) (1475-1918)
Ortadoğu’da: 20. Irak (1514-1918), 21. Suriye (1516-1918), 22. Ürdün (1516-1918), 23. İsrail (1516-1918), 24. Lübnan (1516-1918), 25. Filistin ( 1516-1917), 26. Kuveyt (1538-1913), 27. Suudi Arabistan (1517-1919), 28. Katar (1871-1913), 29. Bahreyn (1534-1861), 30. Yemen (1538-1918), 31. Umman (1551-1588), 32. Batı İran (Azerbaycan, Luristan, Irak-ı Acem) (1585-1918), 33. Kıbrıs (1571-1914)
Afrika’da: 34. Mısır (1517-1923), 35. Libya (1530-1912), 36. Cezayir (1515-1830), 37. Tunus (1512-1881), 38. Sudan (1517-1923), 39. Eritre (1555-1885), 40. Cibuti (1555-1884), 41. Somali (1554-1885), 42. Fas (1545-1795), 43. Doğu Fas (1517-1830), 44. Doğu Etiyopya (1874-1882), 45. Nijer (1875-1906), 46. Çad (1875-1912), 47. Kenya (1548-1589), 48. Uganda (1872-1882).
Osmanlı Devleti Himayesindeki Devletler: Lehistan Krallığı (1576), Kazan Hanlığı, Kasım Hanlığı, Nogay Hanlığı, Astrahan Hanlığı, Başkırdistan Hanlığı
Osmanlı Devleti’ne Haraç Veren Devletler: Avusturya, Venedik, Amerika Birleşik Devletleri (1795)
Hilafete Bağlı Yerler (1517’den itibaren): Hindistan Müslümanları (Pakistan, Hindistan, Bangladeş), Sri Lanka, Maldiv Adaları, Afganistan, Singapur, Malezya, Endonezya, Komorlar, Kenya, Tanzanya, Mozambik, Güney Afrika Cumhuriyeti, Batı Türkistan Hanlıkları (Hive, Buhara, Hokand Hanlıkları), Doğu Türkistan…
Peki, bu kadar topraklardan, elimizde kala kala ne kaldı? İşte şu anda üzerinde yaşadığımız topraklar. Yani Anadolu…
Peki, geçen yazımızda ve bu yazımızda anlatmaya çalıştığımız kıssadan alacağımız hisse nedir? Bunu söylemezsek hikâye nâ-tamam olur.
Bir defa şunu asla unutmayalım. Bütün kâinat, şu yeryüzü Allah’ın mülküdür. Sultanlar Sultanı Allahu Azimüşşân’dır. Allah-u Teâlâ aynı zamanda Rabbü’l âlemindir. Mü’minlerin olduğu gibi, kâfirlerin de Rabbidir (Onlar istediği kadar kabul etmesin). Bu yeryüzü mülkünü kulları arasında taksim etmektedir.
Şayet Müslümanlar, Allah’ın mülkünde, edepleriyle otursalar, Allah’ın hükümlerinin hâkim olmasına râzı olsalar, kıyamete kadar oturdukları yerde kalırlardı. Ancak tarihe baktığımızda; şımarmayı, saltanat sürme hevesini, günahlara dalmayı, tefrikayı, çekişmeyi, hasedi, ibadetleri terk etmeyi görmekteyiz. Allah-u Teâlâ da, takvayı ve cihadı terk eden bu günahkâr kavimlerden rahmetini ve inayetini kaldırmakta, o toprakları diğer kullarına vermekte.
Kâinatın Efendisi olan Sevgili Peygamberimiz (A.S.M.) dünyanın en muhteşem devletini kurmuştu. Bütün İslam devletleri Peygamber Efendimizin temelini attığı bu devletin nüvesidir. Peygamberimizin (A.S.M.) bir sarayı yoktu. Devlet işlerini de tabanı toprak mescidinden idare ediyordu. Hazret-i Ömer (R.A.) hilafeti zamanında bu Anadolu’muzun yirmi misli büyüklüğünde yerleri fethetmişti. Ancak bir sarayı, hatta bir bineği yoktu. Kudüs’ü teslim almaya giderken hazineden ödünç bir deve almış, ona da kölesiyle nöbetleşe binmişti. Fatih Sultan Mehmed, o mütevazı Topkapı Sarayı’nda üç-beş ay kalmıştı. Ömrü at sırtında cihat meydanlarında geçmişti.
Mütevazı olanı Allah yüceltmekteydi. Cihadı, yani İ’lâyı Kelimetullahı düşüneni Allah-u Azimüşşan izzetli kılmaktaydı. Günahlara dalanları, zevk-ü safa peşinde koşanları saltanat sürmeye heveslenenleri ise zelil etmekteydi. Şekil A’da, B’de, C’de görüldüğü gibi…