Arada bir,yanımda hiç kimse yokken birdenbire bir türkü tuttururum! Yine öyle oldu, neden 'keyflendim' bilmiyorum. Şehir içi trafiğindeydim ve trafik çok sıkıcıydı. Sola dönüşün yasak olduğu uzun bir caddeye girmiştim.
Trafik çok yavaş ilerliyordu. Sola dönüş yasaktı. Ve ben keyfliydim. İlginç!
Bir türkü tutturdum: "Bir insan ömrünü neye vermeli?" Sesime katlanabilme gücüm daha da isteklendirdi, türkü söylemeyi. Neyse ki yanımda kimse yoktu.
"Bir insan ömrünü neye vermeli"...
Ben keyflice türküyü söylerken türkünün sözlerini unutunca türküyü türkü olmaktan çıkararak sesimin 'dayanılmazlığını' örtmek için felsefeye başvurdum.
“Felsefe,bilmekten ziyade düşünmek, açıklamaktan ziyade sorgulamaktır."
Bir insan ömrünü neye vermeli,
Harcanıp gidiyor hayat dediğin:
Trafikteydim; Sola dönüş yasaktı,yol uzundu, sıkışıktı, zaman harcanıyordu. Ve ben kızgındım ve de keyifli!
Bir insan ömrünü neye vermeli?
-Yola mı?
-Yolculuğa mı?
-Mutluluğa mı?
-Yalana mı?
-Umutsuzlığa mı?
-Umuda mı?
-Hayale mi?
-Paraya mı?
-İdeolojiye mı?
-Özgürlüğe mı?
-Aşka mı?
-İş'e mi?
-Adalete mı?
-Neye vermeli?
Sonuçta hepsi 'harcanıyor', ''harcıyorlar'.
"Yolda kalan da bir dostum, yürüyen de bir!"
Ömürlerimizi 'bir arpa boyuna' sıkıştırdılar. Sıkıştıranlar kim: Senin benim gibi insanlar. Kendilerini hayatlarımızın efendileri sanıyorlar. Hayatlarımızın kararlarını biz vermiyoruz esasında, sınırlı seçenekler arasına sıkıştırılmışız:
-O
-Bu
-Şu
Bu kadar sayıda kişi bizlerin üzerinden, 'ömürlerimiz harcanarak''oyun' oynuyorlar.
"Dışı eli yakar içi de seni
Sona eklenmeli sözün incesi"
Kaba Saba sözleri ile ömürlerimize hükmediyorlar.
Kim mi?
İş'e gitmekten, iş aramaktan, yol aramaktan, yolculuktan, 'mutluluğun' peşinde koşmaktan göremiyoruz.
Yol uzundu, trafik sıkışık, sola dönüşler yasaktı... Ben keyfliydim. Bir türküyü direksiyonun başına oturmanın verdiği güçle kendi emellerime 'alet' ediyordum.
Tam bu esnada bir şiirin dizesi geldi aklıma: "Yüz yıldır alacakaranlıkta koşuyorum ardından."
Neyin peşinden koşuyorum, neden koşuyorum?
Yolun sonuna gelmiştim, varacağım yere varmıştım. Hiç bir türküyü ve hiç bir şiiri kendi 'hezeyanlarıma' alet etmeme sözü vererek indim arabadan.
Yol geride kalmıştı, bütün trafiğe rağmen varacağım yere varmıştım. Bütün sola dönüş yasağı olan kavşakları geçmiştim. Bir düşünün sola dönüşlerin yasak olduğu bir şehirde ne kadar ilerlenebilinir. Arabayı sağa parkettim, arabadan indim, kapıdan içeri girdim. Keyfliydim, sessiz bir ıslıkla merdivenlere yöneldim.
Ne diyor türkü sözün incesi sona saklanmalı:
Yol uzun!
Ömrünüz de uzun olsun.