?>

Reddediyorum! Kabullenmiyorum!

Burhan Bozgeyik

5 yıl önce

Bizim inancımızda kabullenmek, iman etmek esas olduğu gibi; reddetmek, kabullenmemek de esastır ve imanın gereğidir. Meselâ tağutu ve tağutun bütün hükümlerini reddetmek, kabullenmemek, imanın gereğidir. Bu çok hassas bir konudur. Bu konuyu tam olarak kavramayan ve gereğini yerine getirmeyen hakiki îman sahibi olamaz ve Allah muhafaza, o kimse ebedî Cehennemlik olur.

Daha öncesi de var da, biz son yüz yılı baz alalım. Bu son yüzyılda bir-iki İslâm ülkesi hariç, neredeyse bütün İslâm yurdu işgâle mâruz kalmıştır. İşgâlciler, bazen 20, bazen 30, bazen 40, bazen 50, bazen 60 sene o İslâm ülkesinde kalmıştır. Ancak daha sonraları sözde işgâlden vazgeçmiş, o beldelerin istiklâliyetini tanımıştır. Böyle böyle ortaya 60 küsur İslâm ülkesi çıkmıştır. Fakat çok tuhaftır, bu ülkelerden birçoğunda o işgalcilerin dili “resmî dil” haline gelmiştir. Dilleri onların dili olduğu gibi, eğitimde müfredat da onların hoşuna gidecek şekilde tanzim edilmiştir. Yine çok tuhaftır. Kıyafetler de onlar gibidir. Yaşayışlar da onlar gibidir. Sanki hortlak yalamış gibi, o işgale uğrayan ülkelerin şekli şemâili, hatta özü, ruhu değişivermiştir.

 

Bir Müslüman, aslâ işgalci küffârın hâkimiyetini, boyunduruğunu kabullenmez. İşgalci küffârın tesis ettiği nizamı reddeder. Bir Müslüman olarak, İslâm yurtlarını işgal eden, milyonlarca Müslüman’ı katleden, sonra da kendi hükümlerini dayatan küffârın bütün icraatlarını, Müslüman kardeşlerim adına reddediyorum. Bütün o dayatmaları keenlemyekün addediyorum.

Bu yüzyılda başımıza gelenler, tarihî bir ârızadır. Kader ciheti ayrıdır. Onu küffarla tartışmayız. O onları alâkadar etmez. Onu biz bize konuşuruz. Onların bize biçtikleri rolleri de, kıyafetleri de, davranış biçimini de kabullenmeyiz, reddederiz. Bunu yapmak da imanımızın gereğidir.

Kelime-i Tevhid’in ilk kısmı reddetmeye dayanır. “Lâ ilâhe” deriz. Ardından   “İllallah”ı söyleriz. Kendilerini ilah kabul eden bütün tâğutları reddetmeden îman olmaz. Dün, Nemrut vardı, Firavun vardı, Câlut vardı, Ebû Cehil ve yoldaşları vardı, var oğlu vardı. Hz. İbrahim Aleyhisselam, Hz. Musa Aleyhisselam, Hz. Davud Aleyhisselam, Peygamber Efendimiz (asm) bütün o tağutları; Allah’ın Zâtında, sıfatlarında, esmasında, ef’alinde ve şuûnatında şeriki olmadığını kabullenmeyip şirk koşanları reddettiler. Onlara, Allah’ın hükümleriyle hükmetmelerini tavsiye ettiler. Onlar bu teklifi reddetti. Sonunda Kâinatın Sahibi olan Allahu Azimüşşân hükmünü verdi. Peygamberler ve onların yolunda yürüyenler gâlip geldi. Tağutlar ve onların yolunda yürüyenler ise silinip gittiler.

 

Siz bu son yüz yıldaki ârızalara bakmayın, yine öyle olacak. Ya Allahu Teâlâ bu dünya imtihanının sona erdiğine hükmedip kıyameti koparacak ya da kıyametten evvel, dinini bütün dünyaya hâkim eyleyecek. Müslüman’a düşen görev, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmeden, sabırla, metanetle beklemek ve işgâlci küffârın bütün yaptıklarını reddetmektir.

Onların İslâm yurtlarını işgal etme fiillerini kabullenmiyorum. Müslümanlara ait petrolü, doğalgazı, altın rezervlerini gasp etmelerini kabullenmiyorum. Hepsini, hırsız, gâsıp, eşkıyâ, soyguncu, kâtil olarak ilan ediyorum. Hüküm günü geldiğinde bütün bu suçların cezası kesilecek ve hepsi de layık oldukları cezayı göreceklerdir. 

Onların bizimle, ailemizle, çoluk çocuğumuzla, yaşayışımızla, oturup kalkmamızla, örfümüzle, âdetimizle ilgili bütün dayatmalarını, bütün tasarruflarını reddediyorum. Bunu da bütün dünyaya ilan ediyorum. Bunu bütün esaret görmüş kardeşlerim adına haykırıyorum. Gerçi biz, esaret görmemiş nâdir ülkelerden biriyiz. Afganistan’la beraber esaret görmedik, yurdumuzun bazı bölgeleri işgâle mâruz kaldıysa da bu çok kısa sürdü. Kurtuluş Savaşı ile bütün o işgalcileri def ettik. Ancak ben bizim dışımızdaki bütün işgal görmüş yerlerdeki Müslüman kardeşlerim adına, işgalci zâlimlerin tasarruflarını reddediyorum, onlar adına söylüyorum ve kabullenmiyorum. Kur’an-ı Azimüşşân’ın, Muallaka-i Seb’ayı hükümsüz kılması gibi, Allahu Azimüşşan’ın câri kanunları da onların bütün hükümlerini ve dayatmalarını hükümsüz kılmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI