?>

SİYASETİN KADIN HAKLARINA BAKIŞ AÇISI

Meryem Zerrin EKİCİOĞLU

12 ay önce

Değerli dostlar,

Sizlerin de bildiği üzere başörtü meselesi ülkemizde geçmişte kadınların mağdur edildiği bir mesele. Meselenin günümüzde ise zaman zaman tartışma konusu haline geldiğini görüyoruz.

Peki, hâlâ başörtüsü meselesi ile ilgili ülkemizde sorun yaşanıyor mu? Yoksa bu mesele siyaset tarafından kullanılıyor mu?

Hatırlarsanız başörtüsü ilgili muhalefet kanadından bir kanun teklifi gelmişti. Teklif, iktidar kanadından kabul edilmemekle birlikte çeşitli eleştiriler yapılarak reddedilmişti.

İktidar ise, bu teklif sonrasında başörtüsü meselesinin, kanun ile değil, anayasayla teminat altına alınmasıyla ilgili bir çağrı yaparak “başörtüsüne anayasal güvence getiren ve evlilik birliğini tanımlayan Anayasa değişikliği” teklifini komisyona sunmuş, teklif TBMM Anayasa Komisyonu’nda kabul edilmişti.

***

Yahu! Türkiye’de hâlâ başörtüsü sorunu mu var? Diye sorabilirsiniz. Öncelikle şunu söyleyeyim:

2019 yılında Şahinbey Belediyesi’nde tesettür mücadelesi vermiş,

Bu mücadeleden ötürü çeşitli mobinglere maruz kalmış, sonuç itibariyle kod 29 (işveren tarafından işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranış nedeni ile fesih) iftirası ile işten çıkarılmış,

Vermiş olduğu hukuk mücadelesi sonrasında iade davasını kazanmasına rağmen, işe iadesi yapılmamış birisi olarak Anayasa teklifi sunanlara sormak isterim…

Bu ayrımcılığı sonlandırmak için, önce kendi yönetimlerindeki bazı olaylara el atmaları gerekmez mi?

***

Muhalefetin, vermiş olduğu kanun teklifini “bir meslek gereği itibariyle bir kıyafet tanımı yaparsa o hallerde başınızı örtmeyebilirsiniz, sonucuna varan bir ifade var” diyerek eleştirenler, bu teklifi samimi bulmayarak siyasi anlamda kullanıldığını ifade edenler,

Çalışmış olduğum müdürlükten alınıp zabıta müdürlüğünde çalışmaya zorlanan ve zabıta müdürü tarafından da “burası yarı askerlik sayılır, forma giyeceksin, giymezsen bedelini ödersin” tehdidine maruz kalan birisi olarak soruyorum!

Peki, siz samimi misiniz?

***

Geçmişte yaşanan, başörtüsü sorunu ile ilgili olarak kadınların, bu haklarını kullanmak için hiçbir kanuni engelin olmamasına rağmen, tamamen, keyfi olarak bir hakkın kullanılmasına engel olan, bir siyasetin varlığından söz ediyorsunuz.

Peki, 21.yüzyılda hâlâ sizin yönetiminizdeki belediyede bu sorunun, yaşatılmış olmasına ne dersiniz?

Üstelik meydanlarda “Hiç kimseyi ötekileştirmedik; kimsenin inancına, hayat tarzına, kılık kıyafetine müdahale etmedik” diyorsunuz.

Peki, uzun giysiler giydiğimi belirtmeme rağmen, ben neden forma dayatması ile karşı karşıya kaldım?

Hem de nerede? AKP yönetimindeki bir belediyede.

Üstelik bu zorlu süreç ile ilgili olarak Valilik, Büyükşehir Belediyesi, Ak Parti Gaziantep İl Başkanlığı, AKİM, CİMER ise yaşatılan bu mağduriyete bir çözüm üretmek yerine konu ile ilgilenmemeyi tercih ettiler.

Kaldı ki neredeyse 1 yıl olacak, hâlâ işçilik alacak haklarım(kıdem, ihbar vs.) ödenmedi? Bu hak gaspı değil de nedir?

***

Diyorsunuz ki “bizim yaklaşımımızda devlet milletin, değerlerine uyum sağlar”. Peki, sizin yaklaşımınız buysa,

Sizin yönetiminizde olan bir kamu kurumunda, başörtülü bir personele zabıta müdürünün, kısa gömlek ve zabıta kıyafetini zorla giydirmeye çalışıyor olması,

Personelin bu kıyafeti giymemesi sonucu iftira atılarak işten çıkarılması, vermiş olduğu hukuk mücadelesi sonucu davayı da kazanmasına rağmen, işe iadesinin yapılmamasını siz nasıl açıklarsınız?

Sizce bu şekilde bir mesleğin kıyafet tanımı, bir kadının özel hayatını, kendi değer sistematiğini, bu kadar tahrip edecek şekilde etkilemiş olmadı mı?

Oysa bunlar hep sizin eleştirdiğiniz konulardı; kaldı ki tüm bunlar o çok eleştirdiğiniz, geçmişteki yasaklayıcı anlayışın, izlerinin tezahürü değil mi?

***

Türkiye’de artık yasakların olmadığını, her meslek grubundan kadının artık (kolluk kuvvetleri dahil) kamuda görev alabildiğini, kamusal ve eğitim hayatının içerisinde bir sorun olmadığını söylüyorsunuz.

Eğer bu konuda bir sorun yoksa ben, neden tesettür mücadelem sebebiyle işten çıkarıldım? Mahkemeyi kazanmama rağmen (3 yılı aşkın bir süre sonrasında) işime neden iade edilmedim?

Üstelik bir de “kanun yetmez, anayasa yapalım;  kıyafeti nedeniyle hiçbir kadın ayrımcılığa tabi tutulmasın” diyor kadınların kıyafet tercihinin engellenemeyeceğini savunuyorsunuz.

Peki, Anayasayı tanımayan bir iktidarın, anayasa yapmak istemesi neyi değiştirir ki? Yargı bağımsız olmadığı sürece yeni bir anayasanın ne hükmü var?

***

Muhalefetin, başörtülü kadınların güveninin kazanmaları ve konuyla alakalı ellerinde ispat niteliğinde bir belge bulundurulmaları adına başörtüsü ile ilgili bir kanun teklifi verdiğini, bu konuyu siyaseten kullandığını söylüyorsunuz.

İktidar olarak sizlerin ise bu konuyu, siyaseten, hiç kullanmadığınızı ifade ediyorsunuz.

Oysaki bu kanun teklifinin, muhalefet tarafından verilme sebebi “sizin yönetimde olduğunuz belediyede yaşamış olduğum mağduriyet ve farklı kurumlarda benim gibi mağduriyet yaşadığını tahmin ettiğim, diğer başörtülü kadınların varlığıdır”.

Sözde, kadınlar sizlerin sayesinde başörtülü bir şekilde devlet kurumlarında görev yapabildiler. Oysaki burada yaşanan durum, geçmişte başörtüsü meselesi yüzünden hayatları tarumar edilen kadınların, yaşadıkları mağduriyetin, siyaseten kullanılmasıydı.

Dolayısıyla bu meselenin, öncelikle siyaset meselesi olmaktan tamamen çıkarılması gerektiği kanaatindeyim.

Başörtüsü, hiçbir parti ya da şahsın tekelinde olacak, siyasete malzeme yapılacak bir konu olmayıp kadınların tamamen,  hür iradesi ile kendi tercihleri olan bir meseledir.

***

Peki, 21.yüzyılda hâlâ bir kadına dayatma ile forma giydirmeye çalışılıyorsa, burada kadınların özgürlüğünden, söz edebilir miyiz?

Eğer samimiyetle özgürlük adına başörtüsünü savunuyorsanız, siz de biliyorsunuz ki Anayasamızda bu konuda bir engel zaten yok! Bu konuda yapılması gereken şey Anayasamızın, uygulanmasını sağlamak ki; bu sizin göreviniz olmalı.

Ayrıca özgürlüklerden bahsetmişken, "teklifimiz, sadece başörtülü kadınları değil, başörtülü olmayı ya da başı açık olmayı, temel hak ve hürriyetlerden yararlanma konusunda bir engelleyici sebep olmaktan çıkarıyor" diyorsunuz. Zaten İstanbul Sözleşmesi, kadınların tüm bu haklarını savunuyordu ki…

***

Anayasamızın 24. Maddesi der ki;

Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

14’üncü madde hükümleriyle aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve tören serbesttir.

Kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

Gördüğünüz üzere Anayasamız, bu konuda bir kısıtlama getirmemişken ve başörtüsünü yasaklayan, bir kanun da yokken

Yakın tarihte bu sorunun hâlâ yaşanıyor olmasının sebebi: tamamen siyasi olsa gerek.

Saygılarımla…

YAZARIN DİĞER YAZILARI